Yorum yazılarında “Virüs, Haşhaşi, kan emici vampir, ur, örgüt” vs. gibi hayranlık uyandırıcı(!) ithamlarla sistematik bir saldırıya tabi tutulan ve paradigmasının kurucusu ve fikirleriyle Hareket'e önderlik eden Fethullah Gülen'in, türlü inovasyonlarla(!) “sahte peygamber, içi boş âlim müsveddesi, terör örgütü lideri, istihbarat şefi” vs. ilan edilmesine karşın Hizmet, diskurunu bozmamış ve ahlakî referanslarını rafa kaldırmamıştır." diyen Yasemin Aydın ve Fatih Ceran "Türkiye'deki siyasî coğrafya nasıl bir değişime uğrarsa uğrasın- Hizmet gönüllüleri -baskı altında kalsalar da, suçlansalar da, iftiraya maruz kalsalar da, temel ilkelerinden konjonktür gereği vazgeçmediklerini göstererek- gelecek nesillere iyi bir örnek ve onurlu bir miras bıraktılar." ifadelerini kullandılar.
Hükümetin son dönem politikalarını demokratikleşme, haklar ve özgürlükler, AB üyeliği ve sivil anayasa gibi konular üzerinden eleştiren Hizmet Hareketi, yolsuzluklar ve Erdoğan'ın akıllara durgunluk veren nefret söyleminin de etkisiyle AK Parti'ye destek vermedi. Ancak AK Parti değerlerini araçsallaştırarak siyasi birer enstrüman haline getiren siyasetiyle seçimleri kazanmasını bildi.
Seçim sürecinde Hizmet, sivil karakterini çok net bir biçimde ortaya koymuştur. Gerek destek verip bağımlılık ilişkileri oluşturarak gerekse korkutma yoluyla sivil toplumu kontrol altında tutmaya çalışan güçlü bir iktidarla arasına mesafe koymuş ve bağımsızlığı konusundaki hassasiyetini açıklıkla göstermiştir. Finans, insan kaynakları ya da yürüttüğü projeleri açısından bağımlı ve güdümlü bir hareketin Hizmet'in son dönemde gösterdiği tavrı ortaya koyması da zaten mümkün değildir. Son yaşanan tartışmalar, Hizmet'in bir konuda gayet ısrarlı olduğunu gösteriyor: Şartlar ne olursa olsun, demokratik hukuki mücadele zemininin dışına çıkmayarak, sivil zeminde kalıp siyasetten haklar ve özgürlükler konusunda taleplerde bulunmaya devam etmek.
HİZMET ZİHNİYETİ DEMOKRASİ VE HUKUKUN DIŞINA ÇIKMAZ
Sayısı 900'ü bulan dershanelerin zorba ve açıkça Anayasa ihlali yapan bir kanunla kapatılma kararı alınmasına karşın Hizmet, görsel-yazılı medya, sivil ilişkiler ve sosyal medya üzerinden yürüttüğü kampanyalarla buna itiraz etmiş ve demokratik haklarını kullanmakla yetinmiştir. Zaten başka türlüsü de mümkün değildir, zira ne Hizmet'in sahip olduğu zihniyet demokrasi ve hukukun dışına çıkmaya elverişlidir ne de Hareket hukuk dışı araçlara sahiptir.
Hizmet ve benzeri sosyal hareketlerin, sivil zeminde kalarak siyasetten taleplerde bulunması, demokrasinin sürekliliği açısından hayati öneme sahiptir. Sıklıkla ifade edilen, “cemaat cemaatliğini bilsin ve sadece eğitim işleriyle uğraşsın” yaklaşımı, sivil toplumu belli alanlara hapseden ve taleplerde bulunmasını engelleyen bir zihniyetin ifadesidir. Oysaki demokrasinin sürekliliği denetlemeye ve dolayısıyla canlı ve aktif bir sivil topluma bağlıdır. Çağdaş demokrasilerde denetleme sadece hukuk yoluyla yapılmaz. Toplum organize olur ve devletten taleplerde bulunur ve bu, toplumun (ve bireylerin) en doğal hakkıdır. Zira devlet, elinde bulunan gücün meşruiyetini toplumdan alır ve toplum adına kullanır. Bu talepler sayesindedir ki, demokrasilerin kendilerini yeniden kurmaları ve daha ileri formlara kavuşmaları mümkün olur. Kendi haline bırakılan devlet “gönlünden gele gele” şeffaf ve hesap verir hale gelmez. Zira güç, yozlaştırır. Yozlaşan ise hukuktan kaçmak ister. Son dönemde Türkiye'de yaşananlar, bu konuyla alakalı hariçten örnek vermeye ihtiyaç bırakmasa gerek.
Yaşanan tartışmalar Hizmet'in formel/enformel eğitim süreçlerinin başarılı olduğunu göstermiştir. “Virüs, Haşhaşi, kan emici vampir, ur, örgüt” vs. gibi hayranlık uyandırıcı(!) ithamlarla sistematik bir saldırıya tabi tutulan ve paradigmasının kurucusu ve fikirleriyle Hareket'e önderlik eden Fethullah Gülen'in, türlü inovasyonlarla(!) “sahte peygamber, içi boş âlim müsveddesi, terör örgütü lideri, istihbarat şefi” vs. ilan edilmesine karşın Hizmet, diskurunu bozmamış ve ahlakî referanslarını rafa kaldırmamıştır. İşte bu son kısım çok önemlidir, zira hukuk hiçe sayılarak bütün müesseseleri dağıtılsa, kurumsal yapısı tamamen ortadan kaldırılsa bile beslendiği normatif zeminini kaybetmeyen Hareket, dert edindiği “insanlığa hizmet”i kendisini yenileyerek devam ettirebilecek bir iç dinamizme sahip olduğunu göstermiş bulundu. Üstelik global bir tecrübeye sahip ve ilkelerine olan sadakatini ispat etmiş bir hareket olduğundan dolayı da eskisinden daha büyük bir toplumsal momentum doğuracak ve süreçleri daha verimli bir şekilde, çağın ruhuna uygun bir biçimde kuracaktır.
YAŞANANLAR, HAREKET’E YENİ BİR MOMENTUM KAZANDIRDI
Hareket, ne pahasına olursa olsun, dinî değerleri başka amaçlar için araçsallaştırmamış ve manevî değerleri merkezde tutma başarısı göstermiştir: Hizmet, milli söylemler ile, popülist bir tavra girip, toplumda polarizasyonu daha da tetikleyecek bir tutum takınmadı ve onları araçsallaştırmadı. Söz konusu değerlerin içlerinin boşaltılması ve onlar üzerinden kendisine saldırılması karşısında bile onları cepheye sürmemiş ve zarar görme pahasına kendisine hayat veren bu değerleri birer kavga silahı haline getirmemiştir.
Suni gündemlerle oluşturulan toz-duman üzerinden aklıselim gasp edilse de bunun ilânihaye böyle gitme ihtimali yoktur. Memleket normalleşip toplumsal akıl serbest kaldığında bugünün tartışmaları -kaçınılmaz olarak- yeniden ele alınacaktır. Bu bağlamda bugünün Hizmet gönüllüleri, gerek mevcut kriz döneminde kullandıkları dil, gerek ilke ve değerlerine karşı gösterdikleri sadakat, gerekse savrulup radikalleşmemeleri ile gelecek nesillere onurlu birer miras bırakmaktadırlar.
Üstelik bu yaşananlar, Hizmet Hareketi'ne yeni bir momentum kazandırmış ve hareketin siyasi konulardaki değer eksenli tavrını kamuoyuna daha net formüle edecek bir sürece girmesini sağlamıştır. Hizmet, içinde şekillendiği tarihî-sosyal şartların bir realitesi olan muhafazakârlığa daha sorgulayıcı bir şekilde yaklaşacak, kendi paradigması içinde zaten var olan "Allah'la doğrudan/ bireysel irtibatı" öne çıkaran dindarlık anlayışını daha net formüle edecektir. Hareketin sosyo-kültürel gelişimindeki muhafazakâr çizgi beraberinde siyasi olarak geleneksel sağa yakın bir duruş getirmiştir. Bu duruş, Hareket'in global ve çoğulcu çizgisini yansıtmayan bir asimetri oluşturmuş ve bu muhafazakârlık, Hareket'in bazı konularda gereken empati ve duyarlılığı sergileme konusunda bir engel teşkil etmiştir. Son dönemdeki bu gelişmeler, Hizmet Hareketi'nin gönüllülerini bulundukları yerden siyasî yelpazenin daha soluna, liberal kısmına iterek, daha kapsayıcı, daha çoğulcu, asıl olmaları gereken yere, yani toplumun merkezine sevk etti.
Toplumsal merkeze yaklaşması, beraberinde toplumun sol görüşlü kesimleri ile daha yoğun bir teması ve fikir alışverişini getirecektir ki, bu her iki taraf için de kazançlı olacaktır. Hareket'in bu konuda dikkat etmesi gereken konu, toplumun hem sol görüşlü, hem de sağ görüşlü kesimini dışlamayan bir dil, bir terminoloji bulması ve özünde olan çoğulcu karakterini koruması.
Özetleyecek olursak, -Türkiye'deki siyasî coğrafya nasıl bir değişime uğrarsa uğrasın- Hizmet gönüllüleri -baskı altında kalsalar da, suçlansalar da, iftiraya maruz kalsalar da, temel ilkelerinden konjonktür gereği vazgeçmediklerini göstererek- gelecek nesillere iyi bir örnek ve onurlu bir miras bıraktılar.