- "Yazarın ziyarete gizemli bir anlam yükleme kastıyla ‘Sakın yalanlamaya kalkmasınlar’ şeklindeki beyanları gereksiz ve okurda algı yanılsaması..."
- "Takvim gazetesinde ise kısmen değinilen husus Süzer’le ilgili ceza davası ise, bu dava ile ilgili iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır."
- İHH Başkanı Yıldırım röportajındaki iddialara da yalanlama geldi.
- "Öncelikle ve önemle belirtelim ki adı geçenin bu konuda sunduğu tek delil (!) kendi iddiasından ibarettir."
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı Nurullah Albayrak, Sabah ve Takvim gazetesinde yer alan ‘Pensilvanya’nın 17 Aralık’ta gizemli konuğu kimdi?’ başlıklı haberde yer alan iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı.
Avukat Nurullah Albayrak imzasıyla yayınlanan tekzip metninde şu ifadeler yer alıyor:
“Sabah gazetesinin 4 Ocak 2014 tarihli nüshasında Sevilay Yükselir tarafından ‘Pensilvanya'nın 17 Aralık'ta gizemli konuğu kimdi? başlığı ile yazılan, sonrasında 6 Ocak 2014 tarihinde Takvim gazetesinde farklı bir şekilde sunulan yazılarda yer verilen iddialar gerçeği yansıtmamaktadır.
Öncelikle belirtelim ki müvekkilim bugüne kadar çok sayıda gazeteci, akademisyen işadamı gibi toplumun her kesiminden sevenleri tarafından ziyaret edilmiş ve edilmektedir. Dolayısıyla, yazarın ziyarete gizemli bir anlam yükleme kastıyla ‘Sakın yalanlamaya kalkmasınlar’ şeklindeki beyanları gereksiz ve okurda algı yanılsaması oluşturmaktan başka bir şey değildir.
Yine yazıda geçen ‘Kentbank davasıyla ilgili Danıştay’ın verdiği o enteresan karar’ ifadesinin de oluşturmaya çalışılan ‘kuşku haresine’ hizmet etmeyeceği açıktır. Zira, söz konusu Danıştay Kararı 2001 yılında açılan dava neticesinde Danıştay’ın en üst karar organı olan İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından 11 Aralık 2003 tarihinde verilmiştir. Bu itibarla verilen kararla yazıda belirtilen ‘iyi ilişkiler’ arasında bir illiyet bağı bulunmadığı gibi söz konusu kararın müvekkile atfı kabil hiçbir yönü de bulunmamaktadır.
Sabah gazetesinde söylenmeye çalışılan Takvim gazetesinde ise kısmen değinilen husus Süzer’le ilgili ceza davası ise, bu dava ile ilgili iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır. Şöyle ki; Süzer tarafından AİHM nezdinde 2005 yılında açılan dava 2012 yılında Süzer lehine sonuçlanmıştır. Süzer Gurubu tarafından AİHM’ce verilen kararın maddi sonuçlarından vazgeçilmesine mukabil BDDK da Ceza Davasındaki şikayetinden vazgeçmiş, bu suretle Ceza davası düşmüştür. Üstelik söz konusu mutabakat Başbakanlık, Adalet Bakanlığı ve ilgili bakanlıkların katılımı ve muvafakatı ile gerçekleşmiştir. BDDK bu mutabakatın sonucunda şikayetinden vazgeçmiştir. Görüldüğü üzere şikayetten vazgeçme tarihine ve sürecine bakıldığında iddiaların açık bir iftira olduğu ispata yer vermeyecek şekilde ortadadır.
Bu bilgiler Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Daire Başkanlığının internet sitesinde ve kamuya açık kaynaklarda yer alan, basit bir araştırma ile edinilebilecek mahiyettedir. Mesleğinin sosyal önemini kavramış, sorumlu ve objektif her gazeteci bu araştırmayı yapmakla yükümlüdür. Aksi hal söz konusu yazıda olduğu gibi ‘Çamur at izi kalsın’ anlayışının somut bir tezahürüdür.
Açık iftiranın yer aldığı yazılar nedeniyle 5187 Sayılı Kanunun 14. ve 5651 Sayılı Yasanın 9. Maddesi gereğince Düzeltme ve Cevap metninin yayınlanmasını talep ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
RÖPORTAJDAKİ İDDİALARA YALANLAMA
Öte yandan Fethullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, bazı basın ve yayın organlarında çıkan iddialarla ilgili de açıklama yaptı.
Ulusal gazetelerde İHH Başkanı Bülent Yıldırım ile yapılan röportajlarda, müvekkiline bazı dava dosyalarının gönderildiği, kişilerin mahremiyetinin ihlal edildiği ve başkanlığını yaptığı derneğin itibarsız hale getirilmeye çalışıldığı şeklinde haksız ve mesnetsiz suçlamalarda bulunulduğunu dile getiren Albayrak, "Öncelikle ve önemle belirtelim ki adı geçenin bu konuda sunduğu tek delil (!) kendi iddiasından ibarettir. Esasen başka bir delil sunulması da mümkün değildir. Nitekim Bülent Yıldırım da bu hususu 'Bize gelen bilgi' şeklinde ifade ederek iddianın soyut ve mesnetsiz olduğunu bizzat ortaya koymuştur." dedi.
Söz konusu röportajdaki mesnetsiz iddiaların, son dönemlerde birileri tarafından ısrarla ve bir plan dahilinde yürütülen iftira kampanyasında yer alan argümanların tekrarı mahiyetinde olduğuna dikkat çeken Albayrak, şöyle devam etti:
"Camiaya yönelik, mevhum, mesnetsiz, asılsız iddiaları içeren bu röportajlar, daha önce medyada gündeme getirilen 'Bir savcı üç polis ile terör örgütü ilan etme' projesinin devam ettiğini açık bir şekilde göstermektedir. Ortada iddia edildiği gibi hukuka aykırı tutum ve davranışlar var ise herkese düşen bu konuyu delilleri ile birlikte hukuki mercilere intikal ettirmekten ibaret olup, aksine davranış masum insanlara atılacak bir iftiradan yahut kara propaganda malzemesi olmaktan öte bir anlam taşımayacaktır. Müvekkilim tarafından röportajda bahsedilen ve benzeri iftiralar her seferinde kesin bir dille reddedilmiş olmasına rağmen, bu iftiraların ısrarla ve mesnetsiz olarak tekrar dile getirilmesi hukuk, mantık ve ahlakla kabili telif değildir. Söz konusu iftira ve hakaretle ilgili olarak gerekli yasal başvuruların yapıldığı hususu da kamuoyuna saygı ile duyurulur."
CİHAN