Ceza usul hukukuna göre doğrudan yakalama kararı çıkarılamayacağını belirten Albayrak, “CMK’nın 98. maddesine göre, soruşturma evresinde bir şüpheli ile ilgili yakalama emri düzenlenmesi için; şüphelinin çağrı üzerine gelmemesi veya çağrı yapılamaması şartları vardır.” dedi. Hukuksuzluğun kayıtlara geçmesi için gereğinin yapılacağını ifade etti.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkarılan yakalama kararına tepki gösterdi. Ceza usul hukukuna göre yurtdışında yaşayanlar için doğrudan yakalama kararı çıkarılamayacağını söyleyen Albayrak, “Gülen’in ifadesine başvurmak amacıyla öncelikle, Türkiye ile ABD arasında yapılan ‘Ceza Yargılarının Yerine Getirilmesi’ne ilişkin anlaşmanın 25. maddesi gereğince çağrı yapılması gerekmektedir.” dedi. Albayrak, Gülen hakkında, kendisine ulaşılamaması gibi doğru olmayan bir gerekçe ile yakalama kararı çıkartılmasının ise görevi kötüye kullanma ve kamuoyunu gerçek dışı iddialarla yönlendirmeye matuf bir girişim olduğunu kaydetti.
Fethullah Gülen Hocaefendi hakkında Tahşiye soruşturmasında bir dizi senaryosu ve internette yayınlanan sohbetleri gerekçe gösterilerek ‘yakalama’ kararı çıkarılmıştı. Selam Tevhid soruşturmasını yürüten polislere yönelik operasyonları yöneten Savcı İrfan Fidan, yine Hocaefendi’nin internetten yayınlanan sohbetleri ve dizi senaryosuna dayanarak yakalama kararı çıkarılması için sulh ceza hâkimliğine başvurdu. 3. Sulh Ceza Hâkimi İslam Çiçek, bu talep doğrultusunda yakalama kararı çıkardı. Bu karara tepki gösteren Albayrak’ın açıklaması şöyle:
“CMK’nın 98. maddesine göre yurtdışında yaşayan ve adresi bilinen hiç kimse hakkında doğrudan yakalama kararı çıkartılamaz. Adresi resmi kayıtlarda yer alan Gülen hakkında, ‘kendisine ulaşılamaması’ gibi doğru olmayan bir gerekçe ile yakalama kararı çıkartılması görevi kötüye kullanma ve kamuoyunu gerçek dışı iddialarla yönlendirmeye matuf bir girişimdir. Ayrıca yakalama kararı çıkartılmasına gerekçe olarak gösterilen iddialar mesnetsiz, asılsız, gerekçesiz, kuvvetli şüphe sebeplerinden yoksun ve somut bir delile dayanmamaktadır.
Gülen, mensubu bulunduğu İslam inancının ve bunun etrafında tanımlanan ahlak anlayışının benimsenmesi ve daha geniş kitlelerce kabul görmesi için her türlü çatışma ve sertlikten uzak, bilimin sunduğu doğrulara saygılı ve bağlı kalarak, sadece ulusal çapta değil bütün insanlık dünyasına kardeşlik, barış, uzlaşma ve hoşgörü gibi olumlu temalar etrafında bir araya gelme hususunda dini ve ahlaki görüşler ve öğütler sunmaktadır. Bunu yaparken de yasaların çizdiği sınırlara uygun davranmayı zorunlu koşul olarak görmektedir. Bu düşünceleri ile Sayın Gülen, değil devletin nizamını değiştirmek, tam aksine, kurulu sistemin benimsenmesi ve daha da iyileştirilerek güçlenmesi yönünde değindirmelerde bulunmaktadır.
Şiddet içermeyen düşünce suç sayılamaz
Terörle Mücadele Yasası’na göre, şiddet yöntemini içermeyen düşünce ve düşünce etrafında birleşme özgürlüğü suç sayılamaz. Bu bağlamda eserlerinde ve açıklamalarında şiddetten uzak durulması tavsiyesinde bulunan Gülen hakkında hiçbir somut gerçekliği olmamasına rağmen silahlı terör örgütü suçlamasında bulunulması hukuken ve vicdanen kabul edilemez. Bu kararla bir kez daha görülmüştür ki, yeni Türkiye’de hukuk mecrasından tamamen çıkartılarak iktidarla aynı düşünceyi paylaşmayan kişi ya da grupları sindirme aracı olarak kullanılmaktadır. İnanıyoruz ki, Türkiye, bu alacakaranlık kuşağından çıkıp normale döndüğünde tüm bu hukuksuzlukları yapanlar hem kamu vicdanında hem de yargı nezdinde mahkûm olacaklardır.”