Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi'nin son hasbihali Herkul.org'un resmi sosyal medya hesabı Herkul_Nagme'den "347. Nağme: Müşfik Peygamber’in Ümmeti de Şefkatli Olmalı!.." başlığıyla paylaşıldı. Ayrıca aynı nağmede Hocaefendi'nin bileklerindeki sargıların sebebine ilişkin açıklama da yer aldı. İşte o açıklama ve Hocaefendi'nin en son sohbeti...
"Kıymetli arkadaşlar,
Son videolarda muhterem Hocaefendi’nin iki bileğinde de sargı olduğunu görüyorsunuz. Hocamız uzun zamandır bileklerinde ağrı ve sancı hissediyordu. Her iki bilekte tendon kılıfı sıkışması olduğu teşhis edildi. İki gün önce hastaneye gitmeye ihtiyaç bırakmadan uzman iki doktor küçük bir müdahalede bulundular. Elhamdulillah, tedavi süreci istendiği gibi devam ediyor. Merak/endişe edilecek bir hal söz konusu olmamakla birlikte her türlü rahatsızlığa karşı şifa dualarınızı diliyoruz.
Günün sohbetine gelince; bu nağmede muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin en son çay faslında anlattıklarını 19:53 dakikalık ses ve görüntü dosyaları halinde paylaşacağız.
Aziz Hocamız, bugün insanlığın her şeyden ziyade şefkate muhtaç olduğunu belirterek iman ile şefkat münasebeti üzerinde durdu. İlahî Beyan’da raûf ve rahim olarak tavsif edilen Peygamber Efendimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) şefkatini; O’nun, insanları ebedî hüsrandan kurtarmak için adeta kendisini yiyip bitirdiğini anlattı. Şefkat Peygamberi’nin ızdıraplarını ve “Final Gecesi” olarak adlandırdığı mübarek zamanı hatırlattı. Şöyle ki:
Müşfik Nebî, bir gece hangi işarete ve endişeye binaen, kim bilir nasıl sarsılmıştı ki, o ana kadar günler geceler boyunca tekrar edip durduğu, Hazreti İbrahim’in duası olan, “Ya Rabbî! Doğrusu onlar (putlar) insanların çoğunu saptırdılar. Artık bundan sonra kim bana tâbi olursa, o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, o da Senin merhametine kalmıştır, şüphesiz Sen Gafûrsun, Rahîmsin.” (İbrahim, 14/36) mealindeki ayet ile; Hazreti İsa’nın duası olan, “Ya Rabbî! Eğer onları cezalandırırsan, şüphe yok ki onlar Sen’in kullarındır. Onları affedersen, Aziz ü Hakîm (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) ancak Sen’sin!” (Mâide, 5/118) mealindeki ayeti yine sabaha kadar tekrar tekrar okumuş, ellerini kaldırıp “Allah’ım! Ümmetimi (mağfiret et), ümmetimi (mağfiret et!)” diye yalvarmış ve ağlamıştı. Bunun üzerine Allah Teâla, “Ey Cebrail! Muhammed’e git ve O’na de ki: Biz seni ümmetin hususunda razı edeceğiz ve asla kederlendirmeyeceğiz.” buyurmuştu. İşte o gece, nice zamandır devam etmekte olan dert, ızdırap, dua ve gözyaşı gecelerinin finali gibiydi, bir manada “final gecesi”ydi.
İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (aleyhi ekmelüttehaya) şefkat ufkuna dair misaller veren Hocaefendi, Hazreti Ömer’in (radıyallahu anh) saçı-sakalı ağarmış fakat hak ve hakikati bulamamış bir ihtiyar karşısında hıçkıra hıçkıra ağladığını nazara vererek meseleyi tafsil etti.
Başka mesleklerde yürüyenleri -cı, -cu diyerek itmenin ve onlardan uzak durmanın da şefkat esasına uygun düşmediğini, hele mü’minlere hiç yakışmadığını vurgulayan Hocamız, her zaman ilk adımı atan olmak gerektiğini, muhatapların da mutlaka birkaç adımla mukabele edeceklerini, hatta onlardan bunu beklemeden aradaki bütün mesafeleri kendi adımlarımızla aşmanın, onlara doğru koşmanın daha güzel olacağını ifade etti.
Kıymetli Hocamız hasbihalini, günümüzde insanlığa verilecek en büyük armağanın şefkat ruhuyla hareket edip gelmeyene bile gitmek suretiyle herkese gönül kapılarını açmak olacağını dile getirerek noktaladı.
Hürmetle…