Anayasal suç teşkil eden idarenin hukuk tanımayan uygulamalarına birçok yerde rastlamak mümkün. İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin kaçak katlarına yıkım kararı verdiği ve Danıştay’ın da onadığı İstanbul’un silüetini bozan Zeytinburnu’ndaki 16/9 kuleleri de AKP’li Zeytinburnu Belediyesi tarafından hâlâ yıkılmadı. İBB, bürokratlarının ve bakanlara kadar uzanan geniş yelpazede siyasilerin bu kulelerde mülk sahibi oldukları ortaya çıkmasına rağmen mahkeme kararları adeta askıda bırakıldı. Atatürk Orman Çiftliği’ne yapılan, kamuoyunda ‘Ak Saray’ olarak bilinen ve 1 milyar 300 milyon lira harcanan Cumhurbaşkanlığı Sarayı da mahkeme kararları hiçe sayılarak inşa edildi.
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’na (GYV) ait Kültürler Arası Diyalog Merkezi (KADİM) de İstanbul Eyüp’te kiraladığı bir tekkede faaliyetlerini sürdürüyordu. Tekkenin, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve AKP’li Eyüp Belediyesi tarafından ‘hatalı restorasyon’ bahanesiyle boşaltılmasının ardından mahkemenin verdiği ‘yürütmeyi durdurma kararı’ yine belediyeye takıldı. GYV yetkililerinin burayı kullanması belediye yetkililerince engellendi.
İdarenin hukuk tanımazlığı bunlarla da sınırlı değil. Kamuda başlatılan cadı avıyla görevlerini kaybeden okul müdürleri, mahkemelerce haklı bulunsalar da MEB tarafından eski görevlerine iade edilmedi. Sadece İstanbul’da 4 binden fazla müdürü, Türkiye genelinde on binlerce eğitimciyi ilgilendiren kararlarda mahkeme kararlarına rağmen hukuk işletilmiyor. TUSKON’a tahsis edilen İstanbul Yenibosna’daki arazi, yargı kararına rağmen ihaleye çıkarılırken, Merter Fatih Koleji’nde de bayram gecesinde hukuksuz bir yıkım yapıldı. Yine, geçtiğimiz aylarda Twitter ve YouTube’un erişime engellenmesi kararı, mahkeme tarafından durduruldu. Ancak TİB, bir süre daha erişime izin vermedi. İşte hukuku hiçe sayan uygulamalar:
İstanbul’un silüetini bozan 16/9 kuleleri yıkılmadı: İstanbul 4. İdare Mahkemesi, Zeytinburnu’nda yapılan 16/9 kulelerinin İstanbul’un tarihi silüetine etki eden katlarının tıraşlanması kararı verdi. Mahkemenin kararı Danıştay tarafından da onandı. Ancak, aradan aylar geçmesine rağmen ne AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediye ne de AKP’li Zeytinburnu İlçe Belediyesi kararı uyguladı. Danıştay’ın onama kararına göre 36, 32 ve 26 katlı olan üç kulenin de 23 kata indirilmesi gerekiyordu.
YouTube ve TwItter, haksız yere erişime kapalı tutuldu: Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından kapatılan YouTube sitesi hakkında Gölbaşı Asliye Ceza Mahkemesi ve Ankara 4. İdare Mahkemesi tarafından yürütmeyi durdurma kararı verildi. TİB, buna rağmen bir süre daha sitenin erişimine engel oldu. Dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ın meydanlardan hedef göstermesinden kısa bir süre sonra da Twitter kapatıldı. TBB’nin açtığı dava üzerine Ankara İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. TİB, mahkeme kararına rağmen kapatmadan bir süre daha vazgeçmedi.
Validebağ’da yürütmeyi durdurma kararına rağmen çalışma devam etti: Üsküdar’daki Validebağ Korusu’nun yanında yer alan otoparka cami yapmak istenmesi, vatandaşların “Burası da ranta açılacak” endişesine sebep oldu. Bunun üzerine açılan davada İstanbul 7. İdare Mahkemesi, inşaat için yürütmeyi durdurma kararı verdi. Üsküdar Belediyesi ise cami inşaatını mahkeme kararının ardından da devam ettirdi. Mahkeme, belediyenin itirazı üzerine inşaat için verdiği yürütmeyi durdurma kararını 30 Ekim 2014 tarihinde iptal etti.
GYV’ye ait tekke mahkeme kararına rağmen iade edilmedi: GYV bünyesinde bulunan KADİM, İstanbul Eyüp’teki Kara Süleyman Tekkesi’nden 26 Aralık 2014 tarihinde hukuksuz şekilde çıkarıldı. Tahsis kurallarına uyulmadığı ve hatalı restorasyon yapıldığı bahanesiyle gerçekleştirilen tahliyede hiçbir prosedüre uyulmadı. Vakıflar Genel Müdürlüğü, Tahsis Protokolü’nü dahi hiçe sayarak, tahliye öncesi düzeltme işlemi için tanınması zorunlu olan 30 günlük zorunlu süreyi vermedi. Hukuka aykırı ve usulsüz tahliyenin GYV yetkilileri tarafından yargıya taşınması sonucu, 18. Sulh Hukuk Mahkemesi durdurma kararı verdi. 19 Ocak’ta kararın uygulanması için icra memuru eşliğinde Kara Süleyman Tekkesi’ne gidilerek tahliyenin durdurulması ve binanın GYV’ye iadesi yönünde tutanak hazırlandı. Ancak icra memurları gittikten sonra tekkeye gelen Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Eyüp Belediyesi görevlileri, ilgili mahkeme kararını tanımadıklarını ve tekkenin teslim edilmeyeceğini belirterek GYV yetkililerini ve avukatları zorla tekkeden dışarı çıkardı.
Kaçak inşa edilen ‘Ak Saray’ hizmete açıldı: Atatürk Orman Çiftliği arazisinin imara açılması ve ardından da ‘Ak Saray’ın yapımına başlanması üzerine idare mahkemesi ‘sit alanı’ kararı vererek yürütmeyi durdurdu. Ancak mahkeme kararı, hükümet nezdinde ciddiye alınmadı. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan mahkeme kararının ardından “Hukuksuz olarak yaptığımız hiçbir şey yok. Güçleri yetiyorsa yıksınlar. Yürütmeyi durdurdular, bu binayı durduramayacaklar. Açılışını da yapacağım, içine de girip oturacağım.” açıklaması yapmıştı. Geçtiğimiz aylarda büyük ölçüde tamamlanan ‘Ak Saray, Cumhurbaşkanlığı konutu olarak kullanılmaya başlandı. Mahkemenin ‘sit alanı’ kararı ve yürütmeyi durdurması ise idarenin hukuk tanımazlığı olarak kayıtlara geçti.
7 bin okul müdürüne MEB engeli: Kamuda cadı avına girişen hükümet, yandaş sendikaya üye olmayan okul müdürlerini de görevden aldı. MEB, 4 yılını dolduran okul müdürlerinin görevine son verdi. 16 bin okul müdüründen 7 bini müdürlükten alındı. Müdürler ise bu haksız tutumu yargıya taşıdı. Mahkemelerin verdiği yürütmeyi durdurma kararlarının uygulanması ise ülke genelinde MEB engeline takıldı. İstanbul, Adana, Çanakkale ve Bursa başta olmak üzere birçok ilde müdürler, açtıkları davayı kazanmasına rağmen eski görevlerine iade edilmedi.
TUSKON’un arazisi yeniden ihaleye çıkarıldı: Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’na (TUSKON) tahsis edilmiş olan İstanbul Yenibosna’daki arazinin izni haksız bir şekilde iptal edilmek istendi. TUSKON tarafından yargıya götürülen bu uygulama hakkında ‘yürütmeyi durdurma kararı’ çıktı. Ancak mevcut mahkeme kararına rağmen söz konusu arazi, Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı (GYO) tarafından ihaleye çıkarıldı.
Bayram gecesi hukuk dışı yıkım: Merter’de bulunan 20 yıllık Fatih Koleji’nin bahçe duvarı ve güvenlik kulübesi, yol geçirme bahanesi ile yıkıldı. Yıkım kararı ilk olarak okula ulaştığında yönetim tarafından itiraz edilmişti. İdare mahkemesi ise okul idarecilerinin talebini haklı bularak yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Belediyenin itirazı üzerine mahkeme, daha uzun ve gerekçeli bir karar ile yıkımın gerçekleşmeyeceğini duyurmuştu. Bütün bu kararlara rağmen belediye, Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz etti ve okula savunma hakkı vermeksizin bir gece yarısı baskınıyla “Emir büyük yerden.” diyerek yıkımı icra etti.
Öğrenci yurtları hukuksuzca mühürlendi: Gümüşhane Belediyesi’nin, Özel Ali İpek Öğrenci Yurdu’nu kanunlara aykırı olarak kapatmasının ardından Trabzon İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Buna rağmen belediye hukuksuz uygulamasını sürdürdü ve yurdun mührünü sökmedi. Diğer yandan Bolu’da bulunan Adil Bey Ortaöğretim Yurdu’nun ruhsatı belediye tarafından iptal edildi. Mahkemece yürütmeyi durdurma kararı verildiği halde yurt, belediye ekiplerince mühürlendi. Bunlara benzer uygulamalar, AKP’li İstanbul ve Antalya büyükşehir belediyeleri ve bağlı ilçe belediyelerince de yapıldı.
Polisler, yargı kararına rağmen göreve iade edilmedi: 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmasından sonra binlerce polis defalarca görev yerleri değiştirilerek sürüldü. ‘Paralelci’ iftirasıyla kış ortasında sürgün edilen emniyet mensupları açtıkları göreve iade davalarını kazanmalarına rağmen idarenin engeline takıldı. Bunlardan biri de Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Emin Göktaş. Üst üste iki atama ile pasifleştirilen Göktaş’ı mahkeme haklı bularak yürütmeyi durdurdu. Göktaş’ın eski görevine iade edilmesi beklendiği halde Gürçeşme Polis Okulu’na tayin edildi. Birçok ilde de görevden alınmasının ardından açtığı iptal davasını kazanan polisler mahkeme kararına rağmen farklı yerlere atandı.
Gazeteciler emniyet binalarına giremedi: Emniyet Genel Müdürlüğü kararı ile emniyet müdürlüklerine basın mensuplarının girişinin yasaklanmasının ardından İstanbul 4. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı verdi. Karara rağmen İstanbul’da gazeteciler bir süre daha emniyet binalarına giremedi.
Ölüdeniz plajı, hükümet yanlısı şirkette kaldı: Kullanım hakkı haksızca yandaş Muğla Turizm Çevre Vakfı’na (MUÇEV) verilen Ölüdeniz kumsalı ihaleye çıkarıldı. İhale hakkında, Muğla 1. İdare Mahkemesi tarafından ‘yürütmeyi durdurma kararı’ verildi. Ancak bir süre daha eski sahibi Muğla El Sanatları’na (MELSA) devredilmedi. Turizm alanlarının özel şirketlere devredilmesine devam ediliyor.
Antalya’da Tekel arazisinin satışına hukuksuzca onay: Antalya’daki eski Tekel arazisi için açılan ihale hakkında mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararı, arazinin satışının onaylanmasına engel olamadı. Kurul kararı ile satış onaylandı ve Resmi Gazete’de yayımlandı.
Çeşme’de ilçeyi tehdit eden santral kamulaştırıldı: Çeşme’de şehrin iklimine zarar verecek ve ilçe için tehdit oluşturacak projeler için alınan kamulaştırma kararı mahkeme tarafından iptal edildi. Bu mahkeme kararı, Bakanlar Kurulu’nda alınan ‘acele kamulaştırma kararı’ ile aşıldı.
Hukuk sözde kalıyorsa, kimsenin güvenliği yok demek
Mustafa Zeki Yıldırım (Ceza hukukçusu): Sahip olduğumuz her şey hukuk tarafından güvenceye alınmıştır. Evimiz, arabamız, kişisel haklarımız hep hukukun teminatı altındadır. Hukuksuzluğa maruz kaldığımızda da hakkımızı mahkemelerde ararız. Şimdi kamu düzeninden ve kamu barışından sorumlu olan hükümet, icraatlarıyla ‘İşime gelmeyen, aklıma yatmayan, bence yanlış olan hukuku ve mahkeme kararlarını uygulamam’ diyorsa hiç kimse için güvenlik yok demektir. Toplumsal barışın devamı mümkün değil demektir. İnsan sormak istiyor, “Yeni Türkiye”den kastınız ne ise bunu açıklayın. Bunun kurallarını koyun. Hiç olmazsa bizi nasıl bir hukuk düzeninin beklediğini bilelim. Mevcut hukuk düzenini beğenmeyen, isteklerine aykırı mahkeme kararlarını uygulamayan, mahkemeleri, hâkim ve savcılarını karalayarak işin içinden sıyrılan ‘Yeni Türkiye’ diye bir meçhule doğru öngörüsüz ve denetimsiz bir yapıya doğru ülkeyi sürükleyen uygulamalarla maalesef karşı karşıyayız. Bu uygulamalar bize değil yeni Türkiye’yi, ‘eski Türkiye’yi hatta daha eskiyi çağrıştırıyor.
İdare, mahkeme kararlarını erteleyemez
Sezgin Seymen Çebi (Anayasa hukukçusu): Anayasa’nın açık hükmüne göre idare, mahkeme kararlarını yerine getirmek zorundadır. Mahkeme kararı hakkında yorum yapabilir; ama uygulamayı erteleyemez. Ertelemesi anayasal bir suç teşkil eder. Dolayısıyla idare, bu kararları uygulamak durumundadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin en temel unsurlarından birisi bu aslında. Biz bir ülkede kuvvetler ayrılığı olduğunu en çok nereden anlarız? Öncelikle yargının bağımsızlığına bakarak anlayabiliriz. Yargının bağımsızlığını da, hem idarenin mahkemeye tesir edememesinde hem de mahkemenin vermiş olduğu kararların uygulanmasında görürüz. Zaten modern anayasalar kesinleşmiş yargı kararlarının uygulanma zorunluluğu olduğunu, uygulanmamasının da anayasal suç teşkil ettiğini söylerler.
ZAMAN