Açığa alınan savcıların Ergenekon davasındaki kilit konumları göz önüne alındığında görevden alınış şekilleri de farklı anlamlar kazanıyor. Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt da son olarak kaleme aldığı yazısında bu hassas konuya değinerek, "Görevden alınan 4 savcı, Ergenekon ve derin yapılar konusunda soruşturmaları yürüten ve Türkiye’nin vesayetten kurtulmasına katkıda bulunan isimler. Onlara bu şekilde muamele edilmesi, 'derin yapıların yeniden yapılanma sürecini tamamladığı ve kilit konumları elde ettikleri' iddiasını da güçlendiriyor." ifadelerini kullandı.
İşte Erhan Başyurt'un "Savcılar değil hukuk açığa alınıyor!" başlıklı o yazısı:
Hükümet destekli listenin HSYK’yı kazanmasının ardından, siyasilerin meydanlarda hedef gösterdiği 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarını yürüten dört savcı açığa alındı.
Cumhuriyet savcıları Zekeriya Öz, Muammer Akkaş, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç, “havuz medyası”nın iftiralarından oluşan kupürler gerekçe gösterilerek açığa alındı.
İddialarla ilgili savunmaları alınmadı.
Dört savcı zaten 17/25 Aralık dosyalarından “tedbir” amaçlı el çektirilmiş ve “tenzil” edilerek “sürgün” edilmişlerdi.
Şimdi “etkileme” imkânları olmayan dosyalar için bir kez daha HSYK eliyle “tedbir” amaçlı açığa alındılar.
“Tedbir üstüne tedbir uygulanmaz” diyen hukukçular, kararın hukuksuz olduğuna dikkat çekiyor…
Utanç vesilesi hatalar
HSYK’nın kritik soruşturmaları yürüten Cumhuriyet savcılarını görevden aldığı ilk karar değil bu.
Şemdinli İddianamesi’ni hazırlayan Ferhat Sarıkaya, 12 Eylül’e dava açan Sacit Kayasu açığa alınmanın ötesinde meslekten ihraç edilmişlerdi.
Umarım HSYK ileride yine utanç vesilesi olacak benzer hataları tekrar etmez…
Tabii ki, savcılar hata da yapmış olabilir.
HSYK sağlam delillere dayanan iddialar varsa mutlaka araştırmalıdır.
Ancak meydanlardan hedef gösterilen savcılar, sadece havuz medyasının iftiralarına dayanılarak açığa alınıyorsa bunu “hukukun gereği” olarak kabul edebilmek mümkün değil.
Üstelik HSYK toplanmadan haftalar önce yandaş medya “açığa alınacaklar” manşeti atıyorsa, savcılardan savunma bile alınmadan karar veriliyorsa, kararın adil olduğuna güven duyulması imkânsız hale geliyor…
Cumhuriyet savcıları, yolsuzluk ve rüşvet soruşturması yürüttükleri için bu şekilde sürgün edilip açığa alınacaklarsa, siyasiler tarafından meydanlarda hedef gösterileceklerse, bundan sonra hangi savcı yolsuzluk ve rüşvet soruşturması yürütebilir?
Ergenekon’un intikamı mı?
Açığa alınmaları daha da ilginç kılan, Ergenekon sanıkları arasında yer alanların ve yayın organlarının HSYK seçimleri ve Yargıtay atamaları sonrasında “zafer” naraları atmaları…
Görevden alınan 4 savcı, Ergenekon ve derin yapılar konusunda soruşturmaları yürüten ve Türkiye’nin vesayetten kurtulmasına katkıda bulunan isimler.
Onlara bu şekilde muamele edilmesi, “derin yapıların yeniden yapılanma sürecini tamamladığı ve kilit konumları elde ettikleri” iddiasını da güçlendiriyor.
İktidar kanadının “yolsuzluk ve rüşvet” soruşturmalarını örtme hırsı, belirli bir kesim tarafından yargıda cesur ve özgür savcıları tasfiye etmek, mevcutlara gözdağı vermek ve intikam almak için istismar ediliyor.
Demokrasinin temel prensipleri, hukukun üstünlüğü ve hukuk karşısında herkesin eşitliği bilinçli şekilde aşındırılıyor.
“Dokunulmazlara dokunan hukuk” yerine bu kez siyasilerin de arzu ettiği şekilde “üstünlerin hukuku” yeniden tesis ediliyor.
Aslında savcılar değil, bir kez daha hukuk sistemimiz ve demokrasimiz açığa alınıyor.