İKİNCİ ''AÇILIM'' SÜRECİNE DOĞRU MU?
Bugünlerde
Ankara'da bir
zafer sarhoşluğu havası var.
Terör
örgütüne karşı yapılan operasyonlarla örgütün artık belini doğrultamayacak hale getirildiği, son
KCK operasyonlarıyla da
İmralı-
Kandil hattının kesildiği düşünülüyor.
Terörle mücadelede “yeni durum” pozisyonuna geçilmiş durumda.
Hükümet;
terör örgütüne karşı hem güvenlik güçleri hem de yargı yoluyla yapılan bu kadar operasyonun yeteceği, artık örgütle masaya oturma aşamasına gelindiği kanaatinde.
Bir nevi yeni bir
açılım süreci başlatılmak üzere.
Bugünlerde; terörle “savaşma” döneminden “görüşme” dönemine doğru bir geçiş üzerinde ciddi ciddi çalışılıyor.
Ankara; bu kadar operasyonun yeteceği, örgütün kolunun kanadının kırıldığı görüşünde.
Son dönemde güvenlik güçleri
PKK hedeflerine hem sınır ötesinde, hem de içerde ağır kayıplar verdirdi.
Bir yandan devam eden KCK operasyonlarıyla da örgütün
beyin takımı denilen üst yönetimi dağıtılıyor.
Terör örgütünün kimyasının bozulduğu bir gerçek.
Fakat bu durumu; terörün kolunun kanadının kırıldığı, artık toparlanamayacağı ve gücünün bittiği şeklinde algılamak, şu aşamada örgüte gösterilebilecek en şefkatli yaklaşım olur.
Hükümetin ikinci bir açılım sürecini başlatma hamlesi, geçen günlerde Ankara'ya gelen Mesut
Barzani ile görüşmelerden sonra iyice şekillendi.
Barzani; PKK'nın
silah bırakıp dağdan inmesi konusunda Ankara ile Kandil arasındaki trafiği sağlıyor.
Güvenlik güçlerinin yaptığı operasyonların örgüte ciddi
darbe vurduğu doğru. KCK operasyonlarının örgütün
paralel devlet yönetimine darbe vurduğu da doğru.
Ama bunlara bakıp örgütün bittiğini ve gücünün kalmadığını düşünmek büyük hata.
Kış şartları her zaman örgüt için en zorlu dönemlerdir.
Örgütün zaten gardının kırıldığı ve kafasını sokacak bir yer aradığı bu dönemde, onun bittiğini düşünerek örgüte el uzatmak ne kadar akıllıca bir yöntem sizce ?
Yapılan operasyonlarla KCK'nın bittiğini düşünmek de, aynı oranda yanıltıcı bir yaklaşım olur.
Örgütün artık kendine taban bulamadığı söylemiyle rahatlamaya çalışmak ve yeni bir açılım sürecine başlamak, birincisinden daha büyük bir tuzağa, bile bile gitmek demek.
Şehirlerin
bomba deposuna çevrildiğini bizzat örgütle görüşmeye giden MİT yöneticisi açıklıyordu.
O bombaların hepsi bulundu mu ?
Canlı bomba eylemleri için özel yetiştirilen teröristlerden kim bilir kaç tanesi aramızda dolaşıyor.
Daha Ankara Kumrular'daki saldırıyı gerçekleştiren
hain bile yakalanamadı.
Her gece oraya buraya
molotof atıp
bölge halkını, kadın, erkek, çocuk, öğrenci demeden yakmaya çalışan
sokak grupları ortalıkta cirit atıyor.
Yapılan operasyonlarda dağıtılan örgütün kış sığınaklarında kalmayı planlayan teröristlerin nerede olduğunu biliyor muyuz ?
KCK'nın terör örgütünü nasıl yönettiğine dair her gün onlarca
belge ve talimat ortaya çıkıyor.
Devlet son aylardaki operasyonlarla PKK'ya gücünü gösterdi; ama bitiremedi.
Size; her el uzattığınızda elli defa kazık atmış bir yapı duruyor karşınızda.
Uzun zamandır KCK operasyonlarının demokrasiye zarar verdiğini söyleyip duran ve bu operasyonların durdurulması aklını verenler, hükümeti yeni bir açılım tuzağına düşürmeye çalışıyor.
Bu; köşeye sıkışmış bir
ihanet şebekesine nefes aldırmaktan başka bir işe yaramaz.
Devlet; terör sorununu
Kürt vatandaşlara el uzatarak çözmek zorunda, terör örgütüne değil.
Maalesef bugünlerde “iyi şeyler olacak” denilerek,
Türkiye daha sıkıntılı günlere sürüklenmeyle karşı karşıya duruyor.
Terör örgütüne karşı tümseği aşmaya az bir yol kalmışken “bu kadar yeter” deyip mücadeleyi durdurmayı düşünmek; Kürtlere de, Türklere de altından kalkılamayacak zarar verir.
ABDULLAH ABDULKADİROĞLU - SAMANYOLU HABER
[email protected]
twitter.com/aakadiroglu