Ergenekon davalarını çok yakından takip eden Zaman Gazetesi'nden Hanım Büşra Erdal çok çarpıcı bir analiz kalema aldı. Yapılan düzenlemeler, sanıkların tahliyesini beraberinde getirdi. Serbest kalan sanıkların Cemaat’e yönelik iftiraları ve Başbakan’a övgüleri, hükümet medyasında manşetlere taşındı.
Tarih 9 Aralık 2010... Silivri’deki Ergenekon duruşmasında, sanıklardan biri Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘‘X” kodlu bilinmeyen bir kişiyle özel bir ses kaydını mahkeme salonunda dinletiyor. Ergenekon dosyasında delil olarak yer almayan ve mahkeme kararıyla da dinlenmeyen gizli ses kaydında bir alım-satım mevzusu geçiyor. İçinde ‘Fatih’lerin, ‘Zapsu’ların da geçtiği bu ses kaydını dinleten sanık, “Bu konuşma, Erdoğan’ın suç belgesidir. Kimsenin özel hayatını sergilemiyoruz, Başbakanlık koltuğunu işgal eden bir şahsın çevirdiği yasa dışı işleri ve yolsuzluğunu takip ediyoruz.” diyor. Aynı şahıs, sözlerini şöyle bitiriyor: “Özel mahkemeler kurmak, Silivri tehditlerinde bulunmak, AKP iktidarını içine battığı çamurdan kurtaramayacaktır. Erdoğan’ı Silivri’den yıkacağız! Silivri, Erdoğan’ın siyasal mezarı olacaktır! Yargıçlar, mafya iktidarının bekçisi olamazlar.” Bu sanık sıradan bir isim değil. Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet ve 34 yıl hapse mahkûm olmuş Doğu Perinçek. Ve işte o Perinçek ki, tahliye olur olmaz soluğu Vakit Gazetesi’nde alıp manşetten Erdoğan’a ‘Hizmet camiasını bitirme’ konusunda ilk destek bildiren kişi oluyor.
Perinçek’in destek açıklamasıyla başlayan hükümet medyasındaki bu “tatlı telaş”, Ergenekon ve Balyoz’da tahliye olmuş sanıkların açıklamalarını referans verme yarışıyla devam ediyor. Düşünün, yargılama boyunca bir grup gazetenin kendilerini destekleyip yer verdiği sanıklar, tam tersine o sırada kendileri aleyhine haberler yapan hükümet medyasında boy gösteriyor. Sabah, Takvim, Yeni Şafak, Akşam, Vakit gazetelerinde boy boy röportajlar. Hepsinin ortak mesajı, “Ergenekon, Balyoz, kumpas, 17 Aralık hükümete karşı darbe, Başbakan’ım çok yaşa…” Dün Silivri’de Başbakan’ın adını hakaretsiz, küfürsüz ağzına almayan sanıklar, bugün uzun uzun methiyeler düzüyor. Balyoz, sahte çürük ve hipnozla işkence davalarından toplam 33 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırılan emekli Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, “TSK’daki cemaatçileri ortaya çıkarınca bana savaş açtılar. ‘O kişiyi bitirin’ emrini ise bizzat Fethullah Gülen verdi.” diyor. Hiçbir delil sunmuyor. Ardından, “Aldığım bilgilere göre” diyor. Kimden, nasıl bir bilgi almış belli değil.
“AKP hükümetini ve Gülen’i bitirme planı”nda ıslak imzası bulunan emekli Albay Dursun Çiçek, Ergenekon davasında ağırlaştırılmış müebbet, Balyoz’da ise 16 yıl hapis aldı. Çiçek, hükümetin çıkardığı kanunla tahliye olur olmaz Cemaat’e yönelik söylem ve eylemleri için Erdoğan’a teşekkür etmekte gecikmedi. Bir görev verilmesi halinde bu mücadelede zevkle bulunacağını belirtti. “Cemaat’le en iyi mücadele edecek lider Erdoğan” diye de ekledi. Balyoz’da 16 yıl hapse mahkûm olan emekli Albay Ali Türkşen de, Başbakan’ı öven ekibe katılanlardan. Yolsuzluk soruşturmalarını “darbe girişimi” olarak değerlendiren Türkşen, bu oyunu Başbakan’ın bozduğunu savunuyor. Hükümet yandaşlarının dilini bire bir ezbere kullanıyor.
Devrimci Karargâh ve Oda TV davaları sanığı eski emniyetçi Hanefi Avcı da, A Haber’de Poyrazköy ve Ankara Zir vadilerinde çıkan cephaneliklerin aynı olduğunu, bunların çıkarılıp tekrar gömüldüğünü söylüyor. Ergenekon davasının kumpas olduğu tezini dile getiriyor. Davaları çok az bilen bir kişi dahi Avcı’nın bu dediklerine gülüp geçer. Çünkü Ergenekon ve Poyrazköy soruşturmalarında ortaya çıkan bütün el bombaları, LAW’lar Genelkurmay Başkanlığı’na soruldu. Jandarma ve Kara Kuvvetleri komutanlıkları, bünyesinde eksik çıkan mühimmat bilgilerini verip teyit etti. Bulunan her cephanelik için Makina Kimya Endüstrisi (MKE) rapor düzenledi. Mühimmatların kafile ve seri numaralarını gösteren bu raporların hiçbirinde Avcı’nın iddia ettiği gibi bir şaibe çıkmadı. Aksine, mühimmatlar TSK’nın cephaneliklerinde eksik olarak görülüyordu. Ankara Zir Vadisi’nde gömülü bulunan cephaneliğe dair el yazısıyla çizdiği kroki ve Sapanca’daki evinde 22 el bombası bulunan Mustafa Dönmez, askerî mahkemece yargılandı. 4 yıl hapis cezasına çarptırılarak TSK’dan ihraç edildi. Bütün bu gerçekler dava dosyalarında yer alıyorken, Ergenekon ve Balyoz mahkûmlarının söyledikleri iftira olmaktan öte geçmiyor. Hükümet medyası bu söylenenlere delil istemek yerine her gün tekzip yayınlamayı haberciliğine daha uygun görüyor.
Öte yandan, hükümet medyasına konuşanların da muzdarip olduğu durumlar var. Balyoz mahkûmu emekli Tümg. Ahmet Yavuz, Sabah’a verdiği röportajdan sonra hükümeti eleştirdiği kısımların çıkarıldığını söylüyor. Gelen röportaj tekliflerine de sözlerinin çarpıtılacağından korktuğu için endişeli yaklaştığını ifade ediyor. Sanık avukatlarından Celal Ülgen de, Sabah gazetesinde “Paralel yapının amacı yargı darbesi” derken, ertesi günü sözlerinin çarpıtıldığını açıklıyor.
Son olarak, Takvim gazetesinde, Ergenekon sanığı ve tanığı Osman Yıldırım’ın 2008’de yazdığı iddia edilen bir mektuptan yola çıkarak Ergenekon davasının kumpas olduğu tezi işlendi. Bunu dile getiren Ergenekon sanığı Hayrettin Ertekin, Yıldırım’ın başka bir Danıştay davası sanığına yazdığı bu mektuptan dava sürerken haberi olduğunu iddia ediyor. Ama mektubu yeni bulduklarını, bunu kumpas delili olarak Yargıtay’a sunacaklarını belirtiyor. Söz konusu mektupta da, Yıldırım daha 2008’de Danıştay’ın Ergenekon’la birleşeceğini, sanıkların da kaçar yıl hapis alacağını güya bildiğini yazıyor. İddiaya göre sanıklarca bilindiği halde mahkeme aşamasında hiç bahsedilmeyen mektup bugün birden Danıştay olayıyla alakasız bir kişide çıkıyor. Yıldırım’la cezaevinde görüşen, Savcı Mehmet Ali Pekgüzel’di, ifadesini o almıştı. Savcı Öz’ün, bu aşamada rolü yok. Bu basit bilgi bile çarpıtılırken, yine akla milletvekili İdris Naim Şahin’in Meclis’te ifşa ettiği eylem planı geliyor. Bu plana göre, Danıştay saldırısı gibi cinayetler Camia’nın üzerine yıkılacak. Ama ortada Alparslan Arslan-Muzaffer Tekin ilişkileri, cinayetten sonra yaşananlar, telefon bağlantıları varken, Camia iddiasına kim inanır bilinmez.