"Olaylar, kavramlar hoyratça önümüze boca ediliyor. Her şeyin ne kadar açık ve ortada olduğu gösterilmeye çalışılırken aslında hiçbir şey anlatılmıyor, açıklanmıyor." diyen Adem Yavuz Arslan, "17 Aralık'tan bu yana öyle şeyler gördük ki, 'neresinden tutacaksın' demeye devam etsem sayfalar dolusu çelişki çıkacak." ifadelerini kullandı.
Mantık zinciri, düşünce tutarlılığı aramak bir yana, her şey bir algı çorbasına dönüşmüş halde.
Olaylar, kavramlar hoyratça önümüze boca ediliyor. Her şeyin ne kadar açık ve ortada olduğu gösterilmeye çalışılırken aslında hiçbir şey anlatılmıyor, açıklanmıyor.
Mahkeme kurmaya gerek yok, hüküm zaten verilmiş; her gün gazete manşetleri ve ana haber bültenleri bas bas bağırıyor.
Başka bir şeye ihtiyaç yok; Başbakan tüm hükümleri veriyor.
'Düşünce' adına öyle şeyler ortaya konuyor ki insan ne diyeceğini, nasıl cevap vereceğini şaşırıyor; çaresiz "neresinden tutacaksın" deyip susuyor. Mesela eskiden Cemaat devletin zulümlerine sessiz kalmakla, devletçi olmakla suçlanırdı. Şimdi "neden devlet otoritesine tabi olmuyor" diye eleştiriliyor.
Neresinden tutacaksın?
Eskiden yurtdışındaki Türk okulları din yerine milliyetçilik propagandası yapmakla, olimpiyatlar şovenizmle yerilirdi. Şimdi bu okullar, vatana, millete ihanetle suçlanıyor.
Neresinden tutacaksın?
Eskiden İslam'ın siyasal bir talebi olduğunu düşünüp hem geleneksel İslam'a hem Hizmet'e tepeden bakan cemaatler ve o kökenlerden gelen siyasetçiler, şimdi "Cemaat cemaatliğini bilsin, siyasete karışmasın" diyor.
Neresinden tutacaksın?
Önce "Hoca iyi, çevresi kötü" dediler. Sonra "Cemaat iyi de Hoca kötü" oldu, örgüt lideri ilan edildi. Sonra ağabeyler, ablalar da listeye dâhil edildi. Dershane ve okullar da çizildi. Geriye bir şey kalmadı hâlâ 'Cemaat'in tabanıyla sorunumuz yok' diyen çıkıyor!
Safmışız, kandık, kandırıldık
Neresinden tutacaksın?
Hem "28 Şubat'ta da bunlar böyleydi" diyeceksin hem de sonra "safmışız, kandık, kandırıldık" diyeceksin. 15 yıl önce içyüzlerini gördüysen, neden sonra kandığını, kol kola yıllar geçirdiğini açıklamadan inanılmasını bekleyeceksin.
Neresinden tutacaksın?
Köşe yazarlarını kovduracak, sanal medyayı kapatacaksın; darbe rejimleri gibi birden binlerce memuru tasfiye edecek ya da rotasyona tabi tutacaksın. Sonra da 'Batı'dan ileri demokrasi'nin var olduğunu haykıracaksın.
Neresinden tutacaksın?
Memlekette neredeyse satmadık yer, o parayla da satın almadık adam bırakmayacaksın. Sonra omurgadan, dik durmaktan bahsedeceksin.
Neresinden tutacaksın?
Hem "Tüm Türkiye'nin partisiyiz" diyecek hem de kaybolan Pamir'e medya ilgi gösterince "ya Gezicidir ya Rum-Ermeni" diyeceksin.
Neresinden tutacaksın?
Hem seçim meydanlarında "Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa bir koyunu, Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer'den onu" diye Ömer adaletinden dem vuracaksın hem bir AVM inadın yüzünden ölen o gençlere terörist deyip geçeceksin.
Neresinden tutacaksın?
AKP manşetlerle, düzmece bir davayla kurgulanmış bir yargılamayla kapatılacaktı. 'Bir şekilde' paçayı kurtardı. Şimdi hükümet kurgu manşetlerle, düzmece operasyonlarla bir cemaati yok etmeye çalışıyor.
Neresinden tutacaksın?
Paralel yapılanmayı eleştirirken "demokrasilerde böyle olmaz" diyeceksin fakat gerçekten demokrasilerde olmayacak şeyleri yapınca da "ama Türkiye'nin özel şartları " diye başlayacaksın.
Neresinden tutacaksın?
Ortaya dökülen ve birbirinden vahim yolsuzluk iddiaları karşısında 'beraati zimmet asıldır' diyecek öbür yandan da yargıyı kendine göre şekillendirmek için Anayasa'yı bile ihlalden çekinmeyeceksin. Sonra da ayarlanmış savcı ve hakimlerle insanları tutuklatmaya çalışacaksın. Siyasi baskıyla tutuklanan polisler serbest kalınca da 'hainler lehine, casuslar lehine karar alınıyor' diyeceksin. Hani beraat-i zimmet?
17 Aralık'tan bu yana öyle şeyler gördük ki, 'neresinden tutacaksın' demeye devam etsem sayfalar dolusu çelişki çıkacak.
Özetle, öyle ilginç zamanlarda yaşıyoruz ki anlamak mümkün değil!