İnce, "
İmam-vali üzerine ciddi uyarılar" başlıklı yazısında, imamlığın "laik bir meslek" olmadığını ve valiliğin ise laik bir meslek olduğunu ve imam hatip mezunlarının da vali olamayacağını ifade etti. İmam hatip mezunlarının sadece
İlahiyat Fakülteleri ve Yüksek
İslam Üniversiteleri'ne girmeleri için karar alınmasını gerektiğini savunan İnce, "Türkiye'nin huzuru için herkes bunu kabul etmeli!" dedi.
İmam hatip okullarının
müfredatına göre eğitim almış birisinin devletin
sivil kadrolarında görev almasını, "devletin laik niteliğine zararlıdır, onu çökertir" şeklinde değerlendiren
Hürriyet yazarı
Özdemir İnce eleştirilerini daha da ileri götürdü ve imam hatiplilerin devlet üniversitelerine girmesi için yapılacak bir değişikliğin, Cumhuriyet'e ve
laiklik ilkesine "
terörist saldırı" anlamına geleceğine belirtti.
Özdemir İnce'nin bugünkü Hürriyet Gazetesi'nde yer alan yazısı:
'İmam-vali' üzerine ciddi uyarılar
İMAM hatip okulları üzerine yazdığım yazılara içler acısı tepki gösteriyorlar. Verdikleri cevaplar traji-komikliğin sınırlarını aşıyor:
Cüneyt Arkın Tıp Fakültesi mezunuymuş, peki nasıl sinema oyunculuğu yapıyormuş! Ben
iletişim fakültesi mezunu olmadığım halde nasıl "köşe yazarlığı" yapabiliyormuşum! Acınası
akıl, acınası mantık, acınası zihinsel yapı!
HUZUR İÇİN
Elli kez yazdım, bir kez daha yazacağım: "İmamlık" dini bir meslek, laik bir meslek değil. "
Valilik" laik bir meslek, dini bir meslek değil. Buna göre "imam-vali", biri dini öteki laik iki mesleğin bireşiminden (sentezinden) oluşuyor. Bir melez oluşum! Tuhaf bir durum!
Yıllardır yaptığım işi bir kez daha yapıp, "laik" ve "laiklik" sözcük-kavramlarının ne anlama geldiğini, imam hatip mezunlarına ve yandaşlarına bir kez daha anlatacağım.
Onlar anlamayacaklar, anlamazdan gelecekler, falanca türkücü nasıl film yönetmeni olabiliyor, diye saçma sorular soracaklar.
Efendim, bir imam hatip mezunu
futbol teknik direktörü olabilir, Yeşilçam'da film yönetmeni olabilir (ama TRT'de olamaz), gazeteci olabilir,
Ahmet Hakan gibi Hürriyet Gazetesi'ne
köşe yazarı olabilir, ama devlet bürokrasisinde mesleği dışında bir meslekte görev alamaz.
Bu nedenle, daha sonra ortaya çıkacak sakıncalı kargaşaya yol açmamak için, imam hatip mezunlarının sadece İlahiyat Fakülteleri ile (varsa) Yüksek İslam Enstitüleri'ne girmeleri karar altına alınmalıdır. (Tıpkı 3
Mart 1924 tarihli ve 430 sayılı Öğrenim Birliği Yasası'nın buyurduğu gibi!)
Türkiye'nin huzuru için herkes bu gerçeği kabul etmeli!
RUHBAN SINIFI
Eski
toplum ve topluluklar neredeyse iki
sınıftan oluşmaktaydı:
1. Din adamlarının ruhban sınıfı;
2.
Meslek, sanat ve zanaat sahibi
halk.
"Laik", "laiklik" gibi sözcük-kavramlar bu ayrımdan çıktı.
"Laik", ruhban (din adamları, rahipler) sınıfından olmayan kimse demek.
İslam'da ruhban sınıfının olmadığı söylenir ama gerçekte, en azından Türkiye'de böyle bir sınıf vardır:
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kadrosunda
maaş karşılığı çalışan
personel.
Diyanet İşleri Başkanlığı artık açığa çıkmış gizli bir
politika izleyerek her yıl binlerce imamı sivil devlet kadrolarına
transfer eder. Böylece imam-öğretmen, imam-
yönetici melez sınıflarının büyümesine katkıda bulunur. Devlet personelinin İslamileştirilmesi operasyonudur bu!
TERÖRİST SALDIRI
İmam hatip liselerinin müfredat programının klasik lise programına benzediği ileri sürülür. Doğru olabilir. İmam hatipler öğrencilerine din adamı (imam-hatip)
formasyonu verir. Bu formasyondan geçmiş birinin devletin sivil kadrolarında görev alması devletin laik niteliğine zararlıdır, onu çökertir!
Laik devletin sivil kadrolarında laik formasyon almış personelin çalışması gerekir. Bu nedenle "imam-vali" devletin laik niteliğini bozduğu gibi devletin tarafsızlığı ilkesine de aykırı bir durumdur. Tevhid-i Tedrisat Kanunu, bu birliğin sağlanması, ikiliğin, üçlüğün ortadan kaldırılması için çıkartılmıştır. Bu gerçeğe karşın imam hatip mezunlarına sivil üniversitelerin kapısını açmak devlet kadrolarını "İslamileştirmek" demektir. Bu da Cumhuriyet'e ve onun laik devlet yapısına "terörist saldırı" anlamına gelir. Bilmem anlatabildim mi?
ÖZDEMİR İNCE-HÜRRİYET