Nokta Dergisi'nden Oda TV'ye
Geçtiğimiz günlerde
Soner Yalçın’ın yönettiği Oda TV'ye polis geldi, Soner Yalçın önce gözaltına alındı ama hemen arkasından yargıçlar tarafından tutuklandı, kurumun bilgisayarlarına el kondu, vs.
Dışarıdan bakıldığında, ABD Büyükelçisi’nin de dile getirdiği gibi, durum çok sevimli gözükmüyor.
Ama,
ifade özgürlüğü,
basın özgürlüğü nerede başlar, nasıl sınırlanır gibi sorulara evrensel cevaplar aramaya başladığınızda karşınıza ilk gördüğünüz
manzaradan farklı sonuçlar da çıkabilir; bu ifade özgürlüğü meselesine bir kez daha dönmek zorunda kalabilirim.
ANCAK, meseleye gazeteler, gazeteciler üzerinden baktığınızda karşınıza gerçekten, başka kelime bulamıyorum, ÇOK KOMİK, bir görüntü de çıkıyor.
14
Şubat 2011 günü Oda TV’ye, yöneticilerinin evlerine polis geldi, aramalar yaptı, bazı belgelere, bilgisayarlara el koydu.
Kendine merkez diyen medya ise yaklaşık on gündür, muhtemelen haklı olarak bu konuyu işliyor.
İsterseniz, örneğin
Hürriyet gazetesinin köşe yazarlarının bu meseleyi nasıl işlediklerini son on günün Hürriyet gazetelerinden, internet üzerinden çok kolay, inceleyebilirsiniz.
Ama, maalesef iki konu bu alanda sorun yaratıyor.
Birincisi herkesin hafızasının çok da
balık hafızası olmaması, ikincisi ise şu internet denen belanın varlığı.
13
Nisan 2007 tarihinde Alper Görmüş’ün yönettiği Nokta dergisini de polis basmış ve yaklaşık her şeye el koymuş, sürecin bir yerinde de zaten Nokta dergisi kapanmış idi.
Ben
denizi de bu Oda TV baskınına Hürriyet gazetesinin yazarlarının tepkisi (
doğal bir tepki) sonrası arşivden aynı yazarların 13 Nisan 2007 sonrası yani Nokta dergisi baskını sonrası neler yazdıkları merakı sardı; malum, Nokta dergisi ve Alper Görmüş,
Balyoz davasında yeni tutuklanan
Deniz Kuvvetleri eski komutanı Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen binlerce sahifelik hatırat yayınlamış idi.
Gazetenin günahını almayalım, 13 Nisan günü bu haber internet sahifesinde detaylı olarak verilmiş ve bir kez daha, bu sayede, bu baskının, bir dergiye, askeri
mahkeme kararıyla yapıldığı rezaletini hatırlıyoruz; 20 Nisan 2007’de de zaten Nokta dergisi kapatılıyor.
Hürriyet’in köşe yazarları ise bu konuya kesinlike girmemişler; üşenmedim, 13 Nisan-22 Nisan tarihleri arası Hürriyet’in belli başlı köşe yazılarını karıştırdım, nafile.
O günlerde
gündem dolu;
Büyükanıt meşhur “özde-sözde
laiklik” konuşmasını yapıyor, Cumhurbaşkanı Sezer
Harp Akademileri’nde “
Cumhuriyet tehlikede” diyor,
Cumhuriyet mitingleri yapılıyor, Malatya’da
katliam yaşanıyor ama bu arada da
askeri mahkeme bir dergiyi aratıyor, belgelere, bilgisayarlara el konuyor, Hürriyet yazarları bu konuyla ilgilenmiyorlar bile.
Bugün ise varsa-yoksa Oda TV; bu bir suç değil ama manzara, çifte standartlı olmadıklarını söyleyenler için çok
komik.
Bu arada 13-22 Nisan Hürriyet yazılarını okurken, tarihe yön veren yazılara da rastlıyorum; mesela 16 Nisan günü
Tufan Türenç Cumhuriyet mitingleri için “Bu bir
halk hareketidir” gibi yazılar döşenmiş,
Ertuğrul Özkök,
Ahmet Hakan da
Nokta Dergisi konusunu hiç duymamışlar gibi.
Nisan,
Mayıs, Haziran 2007 Hürriyet arşivi kadar komik, ama o ölçüde de öğretici bir şey olmasa gerek diye düşünüyorum.
ESER KARAKAŞ - STAR