AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, ''
Ertuğrul Özkök dün yazmış olduğu 'Ara rejim çuvallıyor' başlıklı köşe yazısında
iktidarımızı ara rejim kurmakla suçlamış. Şu andaki, Türkiye'deki yönetimi ara rejim yönetimi olmakla itham etmiştir. Kimin ara rejim sevdalısı olduğunu, kimin ara rejim teşvikçisi olduğunu, kimin ara rejim tahrikçisi olduğunu hem medyamız hem
halkımız, herkes çok iyi bilmektedir'' dedi.
Çelik, Gaziantep'te düzenlediği
basın toplantısında, AK Parti'nin, 2001 yılında halka yeni bir umut olmak ve Türkiye'yi her alanda yeniden ayağa kaldırmak üzere kurulan, kuruluşunun üzerinden 16 ay geçmeden iktidara tek başına gelmiş bir siyasi parti olduğunu söyledi. Çelik, şöyle devam etti:
''Bildiğiniz gibi, AK Parti'den önce
siyaset kurumu, çözüm üretemeyen,
vesayet altında ve statükonun
baskısı altında adeta inim inim inleyen, statükonun pençesinde can çekişen bir konumdaydı. Fakat AK Parti, iktidara geldikten çok kısa süre sonra, hepinizin izlediği ve gözlediği gibi, Türkiye'yi ileri demokrasiye taşımak, hukukun üstünlüğünü tesis etmek ve Türkiye'yi her alanda gelişmiş demokratik ülkelerin seviyesine çıkarmak için büyük gayret gösterdi. Dış politikadan ekonomiye, eğitimden sağlığa her alanda ülkemizin ve insanımızın yüzünü güldürebilmek için ve standartlarımızı yükseltebilmek için çaba sarf etti.''
Partinin kuruluşundan itibaren, ''devlet adına millet üzerinde siyaset yapmayacaklarını, millet adına devlet nezdinde siyaset yapacaklarını'' söylediklerini ifade eden Çelik, halkın avukatlığını yapmak üzere kurulduklarını, faaliyetlerini bugüne kadar buna göre sürdürdüklerini belirtti.
-''HİÇBİR MAFYA, HİÇBİR ÇETEYE, HİÇBİR CUNTAYA BOYUN EĞMEDİK''-
AK Parti'nin, kurulduktan sonra anlamsız yasaklarla mücadele ettiğini, karşısına
mafyalar, çeteler, cuntalar çıktığını dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
''Hiçbir mafya, hiçbir çeteye, hiçbir cuntaya
boyun eğmedik, bundan sonra da inşallah eğmeyeceğiz ama değerli basın mensupları, yıllarca
derin devletin payandası ve ara rejimlerin şakşakçılığını yapan, Türkiye'de ne yazık ki, bir merkez medyası vardı. Bu merkez ve kendisine merkez medya diyen bazı medya kuruluşları, hükümetleri deviriyorlardı,
bakan tayin ediyorlardı, cumhurbaşkanının kim olması gerektiğine karar veriyorlardı, ne olması gerektiğine ve ne olmaması gerektiğine bu insanlar karar veriyorlardı. Ve kendilerini bu konumda görüyorlardı.''
Demokrasilerde medyanın dördüncü güç olarak kabul edildiğini vurgulayan Çelik, ''
Medya demokratik toplumların olmazsa olmazıdır. Halkın haber alma hakkını kullanması ve halkın her alanda bilgi sahibi olması, kamuoyu oluşması açısından yazılı ve görsel medyamızın çok önemli olduğunu her vesileyle söyledik ama demokratik ülkelerde dördüncü güç olan medya, Türkiye'de zaman zaman farklı üstler ve güçler yüklenmeye başladı. Türkiye'de medyanın gücünden ziyade güçlerin medyasından söz edilir oldu'' dedi.
-''CUNTACILARIN GÖZDESİ OLAN İNSANLARDI''-
Çelik, şunları söyledi:
''Özellikle 60 darbesinden önce, 28
Şubat postmodern darbesinden önce adeta ara rejim tahrikçiliği yapan, derin devlet ile
işbirliği yaparak halkı, milleti, milletin iradesini yönlendirmeye, yönetmeye kalkışan bazı medya kuruluşlarının hangileri olduğunu kamuoyu ve sizler çok iyi biliyorsunuz. Sözün tam bu noktasında önemli bir figür çok ortaya çıkıyor; bu da yıllarca, on yıllarca
Hürriyet gazetesinin genel yayın yönetmenliğini yapmış olan Ertuğrul Özkök'tür.
Ertuğrul Özkök dün yazmış olduğu 'Ara rejim çuvallıyor' başlıklı köşe yazısında iktidarımızı ara rejim kurmakla suçlamış. Şu andaki, Türkiye'deki yönetimi ara rejim yönetimi olmakla itham etmiştir. Değerli basın mensupları kimin ara rejim sevdalısı olduğunu, kimin ara rejim teşvikçisi olduğunu, kimin ara rejim tahrikçisi olduğunu hem medyamız hem halkımız, herkes çok iyi bilmektedir.
Hatırlamaya çalışalım, 28 Şubat'tan önce cuntacıların verdiği talimatlarla
manşet atan, gazetecilerin andıçlarla fişlendiği, gazetecilerin andıçlarla baskı altına alındığı, gazetecilerin andıçlarla işlerine son verildiği bir dönemde Ertuğrul Özkök ve benzeri bazı gazeteciler, bu cuntacıların gözdesi olan insanlar konumundaydı. Ve onlar, verilen talimatlarla manşet atmaya devam ediyorlardı. Sayın Ertuğrul Özkök bununla da yetinmiyordu, daha sonra yazdığı yazılarda 12 Eylül'ü meşrulaştırmaya ve 28 Şubat anlayışını savunmaya devam etti.
Aynı şahıs, şu anda bizi ara rejim heveslisi olmakla ve ara rejim kurmakla suçluyor. Ve maalesef kendisiyle birlikte adeta kılcal damarlarına kadar
Cumhuriyet Halk Partili, ara rejim özlemcisi, ara rejim destekçisi olan bazı
kalemşörlerle birlikte halkın iktidarına ve halkın iradesine saldırmaya devam ediyor.
Hani hep bildiğimiz çok güzel bir söz var; der ki, 'dinime tan eden bari Müselman olsa.' Biz 28 Şubat sürecinde, Sayın Ertuğrul Özkök'ün yönetimindeki Hürriyet gazetesinin attığı manşetleri çok iyi biliyoruz.''
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Aslında ben Sayın Ertuğrul Özkök'e şunu
tavsiye ederdim: Keşke kendisi de
Oktay Ekşi ile birlikte Balyozcularla ve Ergenekoncularla birlikte o da
CHP'den
aday olsaydı da
takım tamamlansaydı. Bu takım birbirine çok yakışan bir takımdı'' dedi.
28 Şubatçıların, cuntacıların, halkın iradesine yönelik ''gerekirse
silah bile kullanırız'' söylemini, Ertuğrul Özkök'ün Hürriyet gazetesinde manşet yapmaktan çekinmediğini dile getiren Çelik, şöyle konuştu:
''(Tayyip
muhtar bile olamaz) manşetlerinin sahibi, öte taraftan bakın 411 milletvekili TBMM'de anayasa değişikliğine (
evet) oyu verdi. Özgürlükleri genişleten, üniversitelere alınmayan
genç kızlarımızın gözyaşlarını dindirmeye yönelik yapılan bir anayasa değişikliğiydi ve Ertuğrul Özkök'ün yönetimindeki Hürriyet gazetesi yüzde 75 halk çoğunluğuna dayalı olan bu 411 milletvekilinin iradesini gazetesinde şu şekilde manşet atıyordu: (411 el kaosa kalktı). Bu anlayış hükümet kurup hükümet deviriyordu. Bu anlayış bakan azlettirip, bakan tayin ettiriyordu. Cumhurbaşkanının kim olması gerektiğine, kim olmaması gerektiğine bu zihniyet karar veriyordu. Ve iktidarlar üzerinde oluşturdukları baskıyla milletin iradesi yerine kendi iradelerini koyuyorlardı ve bu şekilde ülkeyi idare etmeye çalışıyorlardı.
Ayrıca üniversitelerdeki yasakçılığı sürdüren zihniyete karşı AK Parti Genel Başkanı'nın yapmış olduğu açıklamayı bakın şu başlıklarla veriyordu: hocalara gözdağı... Bunu çoğaltabiliriz. Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasetten yasaklanması, cezaevine atılması, bir daha siyaset yapamamasıyla ilgili olarak çok ciddi bir gayret vardı. Bu gayretin içinde
Vural Savaşlar, Nuh
Mete Yükseller, bunun bir yargı ayağı, bir medya ağı vardı. Hürriyet gazetesindeki bir haberi okuyorum. (Soruyor: Erdoğan'ın belediye başkanlığı düşüyor mu? Evet düşüyor. Yeniden belediye başkanı olabilir mi?
Hayır olamaz. Erdoğan milletvekili adayı olabilir mi? Hayır olamaz. Erdoğan parti genel başkanı olabilir mi? Hayır olamaz). Bakın bunlar hepsi milletin
hafıza kayıtlarında yer alan ve hafız kayıtlarından silinmemiş olan manşetlerdi.''
-''MİLLETİN DEĞERLERİNE, İRADESİNE HAKSIZLIK...''-
Çelik, Ertuğrul Özkök'ün yıllarca başyazarı olan ve şu anda, 80'inden sonra CHP'nin
milletvekili adayı olan
Oktay Ekşi ile birlikte milletin değerlerine, iradesine, haksızlık etmeye devam ettiklerini dile getirdi.
Oktay Ekşi'nin ''1960 darbesinin şakşakçısı'' olduğunu, 1961
Anayasası'nı hazırlamak üzere kurulan Kurucu Meclis'te CHP'lilerin teklifiyle milletvekili yapılan, Kurucu Meclis'te milletvekili olmak üzere görevlendirilen biri olduğunu ifade eden Çelik, şöyle devam etti:
''Bugün CHP saflarında. Aslında ben Sayın Ertuğrul Özkök'e şunu tavsiye ederdim. Keşke kendisi de Oktay Ekşi ile birlikte Balyozcularla ve Ergenekoncularla birlikte o da CHP'den aday olsaydı da takım tamamlansaydı. Bu takım birbirine çok yakışan bir takımdı. Ülkede bugün gerçekten her alanda demokratik standartlar yükselmişken, işkenceye sıfır tolerans, kötü muameleye sıfır tolerans denmişken. Her türlü ayrımcılığın önüne geçilmişken,
faili meçhul cinayetler ortadan kalkmışken,
olağanüstü hal uygulamaları, yargısız infazlar ortadan kaldırılmışken, hukukun üstünlüğü kavramını yerleştirmeye yönelik anayasa değişiklikleri yapılmışken, yapılmaya çalışılırken bütün bunları yapan da AK Parti hükümeti iken, AK Parti bütün bu uygulamalara imzasını atmışken, siz AK Parti'yi, AK Parti'nin Türkiye'de tesis etmiş olan yönetimini ara rejim olarak nitelendireceksiniz.
Yıllar yılı bu ülkede halkın iradesini frenlemeye çalışan insanlar (irtica geliyor) dediler, (irtica tehdidi var) dediler. (Laiklik elden gidiyor) dediler, (Atatürkçülük elden gidiyor) dediler. Bunu bu dediğim merkez medya yapmadı, CHP ile birlikte yaptı, CHP zihniyetiyle. Tek parti özlemcisi olan, tek parti dönemi özlemcisi olan ara rejim özlemcisi zihniyetle birlikte bunu yaptı. (
İrtica geliyor), efendim (şeriat geliyor), (Cumhuriyet ortadan kalkıyor), (Atatürkçülük efendim yara alıyor) gibi maalesef manşetlerle ülkede kaosu, gerginliği kabartmaya çalıştılar. Baktılar bu tutmuyor sonra bunun yerine (
sivil dikta vardır) demeye başladılar.
Bir süre de (sivil dikta var) dediler. Baktılar bu da tutmuyor, sonra irtica yerine şimdi bir cemaat ürettiler, sabah
akşam ne olsa ne bitse, milletin başına gökten taş düşse (bunu cemaat yaptı) demeye başladılar. İrtica tehdidi yerine kendi akıllarındaki ürettikleri
senaryo içinde baş aktör olan irtica yerine, şimdi cemaati koymaya başladılar. Bütün
hesap milletin iktidarını önlemek, milletin iradesini hiçe saymaktır. AK Parti'nin iktidara gelmesiyle birlikte kendisine merkez medya diyen Ertuğrul Özkök, Oktay Ekşi zihniyetinin düdüğü kırılmıştır. Artık milletin düdüğü ötmektedir ve bunu herkesin çok iyi bilmesi gerekiyor.''
-''HAKKI DA DEĞİL, HADDİ DE DEĞİL''-
Ertuğrul Özkök ve onun zihniyetini taşıyanların kendilerine ''Beyaz Türk'' demeye devam edebileceğini; ancak hangi yüzün ak, hangi yüzün kara olduğunu milletin çok iyi bildiğini dile getiren Çelik, şöyle devam etti:
''Sayın Ertuğrul Özkök'ün ve o zihniyetteki insanların geriye dönük olarak lütfen yazdığı yazılara bakın, çelişkilere bakın, kimler adına kalem oynattıklarına şöyle bir bakın. Dolayısıyla bizi ara rejim heveslisi veya ara rejim kurmakla suçlayan, itham eden Sayın Ertuğrul Özkök'e bu ithamlarını iade ediyorum ve kendisini tekrar huzurlarınızda kınıyorum. Her alanda dediğim gibi binbir türlü zorluklarla boğuşarak Türkiye'yi anlamsız yasaklardan kurtara kurtara bugüne gelmiş olan Başbakanımızı, partimizi ve hükümetimizi bu şekilde itham ve izam etmek Ertuğrul Özkök ve benzerlerinin hakkı da değil haddi de değildir. Meselenin böyle değerlendirilmesi gerekiyor. Ben bugüne kadar bir köşe yazarını doğrudan muhatap alarak bir basın toplantısı yaptığımı hatırlamıyorum. Ama bizim suskunluğumuzu, bizim özellikle toleranslı davranışımızı birileri bizim zaafımız olarak değerlendirmemelidir.
Elbette herkes bizi eleştirebilir. Ama kimsenin bizi ara rejim kurmakla itham etmesi kesinlikle kabul edilebilir bir şey değildir. İktidar hazmeden olmalıdır ama iktidar ve iktidar partisi kimsenin şamar oğlanı falan da değildir. Bu zümre herkesi susturmaya, siyasetçiler üzerine baskı kurmaya alışmışlardı. Kendinden şüphesi olan arkasında bohçası olan siyasetçi de buna boyun eğmişti. Ama bizim sırtımızda bohçamız yok, bizim başımız dik, alnımız ak. Bugüne kadar iktidar olarak, hükümet olarak parti olarak biz mafyalara, cuntacılar, çetelere boyun eğmedik. Onlar adına kalem oynatan kalemşörlere boyun hiç eğmedik. Bundan sonra da eğmeye niyetimiz yok. Herkes lütfen kendi konumunu çok iyi bilsin.''