Geçmişte daha çok erkeklerin temsil ettiği bir sanattı
hat. Bugün bu temsiliyet sürse de hat kurslarına kadınlar daha çok rağbet gösteriyor. Sergilerde eserleriyle yer alan kadın hattatların sayısı da her geçen yıl artıyor. Hüseyin Kutlu, Hasan Çelebi, Fuat Başar, gibi hocalardan icazet almış kadın hattatlar eser vermeye ve öğrenci yetiştirmeye devam ediyor. Ayten Tiryaki, Serap
Bostancı, Berrak Özdoğan, Feyza Kırkan, Betül Kırkan, Cavida Pala, Emine
Şirvan (Sağman), Hilal Çizmecioğlu, Zehra Çekin, Merve Altunel, Zehra Sabriye
Dinçer ilk akla gelen kadın hattatlarımızdan. Bu hattatların birçoğu da
üniversite mezunu
Hüsn-i hat, Kur'an etrafında gelişen bir sanat dalı. Güzel yazı anlamına geliyor. Kur'an'dan
ayetler, hadis-i şerifler ve bazı dualar, özlü sözler Arap
harfleriyle yazılıyor. Bu sanatın geçmişi Hazreti Peygamber dön
emine kadar gidiyor. Vahiy katiplerinden biri olan Hz. Ali, hattatlar piri kabul ediliyor. "Kur'an-ı Kerim, Mekke'de nazil oldu, Kahire'de okundu,
İstanbul'da yazıldı."
İslam dünyasında yaygın kanaati dillendiren bu söz, Türklerin hüsn-i hatta ulaştığı zirveyi gösteriyordu. İstanbul,
Osmanlı döneminde hat sanatının merkezi durumundaydı. Harf inkılabıyla bir duraklama dönemi yaşansa da İstanbul bu özelliğini bugün de sürdürüyor. Bugün hüsn-i hat ikinci baharını yaşıyorsa bunda kadınların payı büyük.
"Eskiden hat, erkek işi olarak görülürdü.
Kadının hüsn-i hatla ilgilenmesine
hobi gözüyle bakılırdı." diyor Emine Şirvan. Bu anlayışın yavaş yavaş değiştiğini söylüyor. Hattın neden erkek işi olarak görüldüğünü ise şöyle açıklıyor: "
Erkekler bu işten para kazanırlar, ev geçindirirlerdi. Kadının evde işi olur, temizliği, yemeği, çamaşırı... Hat başka meşguliyeti kaldırmaz..." Siz nasıl başardınız? sorumuza ise "Ailem
destek oldu. Evde
temizlik sırası bana geldiğinde yazım var diyerek ben kaytarırdım. 8 ay önce evlendim. Eşim de çok anlayışlı. Çok sıkıştığım zaman yemek yapamıyorum. Mümkün olduğunca ağır işler yapmıyorum." cevabını veriyor.
Emine Şirvan
genç neslin en iyi hattatlarından. İstanbul doğumlu.
Marmara Üniversitesi
İlahiyat mezunu. Hatla, üniversitedeyken tanışmış. İki yıl Hüsrev Subaşı'nın derslerine devam etmiş. Subaşı'nın yönlendirmesiyle hattat Hüseyin Kutlu'nun talebesi olmuş. 8 yıl meşkettikten sonra 2001 yılında Kutlu hocadan sülüs-nesih icazeti almış. Hat derslerine; yani bir hocanın gözetiminde yazı yazmaya meşk deniyor. Bu süre 8-10 yıl alabiliyor. Yazısını geliştiren talebeye hoca icazet veriyor. İcazet bir nevi diploma. İcazet alan talebe artık eser üretebiliyor,
imza atabiliyor. Hatta öğrenci yetiştirebiliyor. Emine Şirvan, Kazım
Karabekir imam hatip lisesinde meslek dersi öğretmeni. Fatih Belediyesi'nde de hüsn-i hat hocalığı yapıyor. "Hatta talebelik bitmez" diyor Emine hoca. Hüseyin Kutlu'nun ihtisas derslerine devam ettiğini anlatıyor. Bu arada 1999-2007 arasında Hatice Aksu'dan tezhip dersleri aldığını da belirtiyor.
Ödüllü bir hattat Emine Hanım. 2005 yılında Albaraka'nın düzenlediği uluslararası hat yarışmasında yazısı mansiyona değer görülmüş. "Yarışmada dereceye girince sevindim. Hemen Hüseyin hocamı aradım. Ben aferin beklerken hocam 'Emine az çalıştın. Senin ilk üçe girmen gerekiyor.' demişti. Çok mahcup olmuştum. Bu sanatta iyinin sınırı yok." diyor başarılı hattat.
Sabır ve azim olmadan olmaz
Hüsn-i hatta başarılı olmanın formülü
sabır, sebat ve azimden geçiyor. Tabii el yatkınlığı da önemli. Emine Şirvan'a göre hat herkesin yapabileceği bir sanat değil. Çünkü hattı öğrenmek, icazet almak yıllar alıyor. Kendisinin 8 yıl derslere devam ettiğini hatırlatarak yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor: "Babam 'yıllardır her hafta derse gidiyorsun, boşu boşuna zaman harcıyorsun. Ortada bir şey yok.' diyordu. Sabrettim. Çalıştım. Babam şimdi çalışmalarımı misafirlere kızımın levhası diye gururla gösteriyor."
Hat sanatına ilginin son yıllarda arttığını kabul eden Emine Şirvan, kursa başlayanların çok azının derslerin sonunu getirdiğini söylüyor. Kursa başlayan 60 kişiden 40'ı iki üç hafta içinde bırakıyor. 4-5 yıldır derslerine devam eden öğrencileri de var. Önümüzdeki yıl bazı öğrencilerin icazet alma aşamasına geleceğini düşünüyor.
Emine Şirvan geçtiğimiz aylarda Du-bai'deki bir sergiye iki hat göndermiş. Bu eserlerden biri satılmış. Ama eserlerinin çoğu yakınlarının ve kendi evinin duvarlarını süslüyor. Bunun nedenini ise şöyle açıklıyor: "Çok fazla sergiye çıkmadı eserlerim. Satmak için bir çaba içine de girmedim. Bu işle geçinen erkek arkadaşların atölyeleri var.
Çevre ediniyorlar.
Eseri satın alabilecek kişilerle tanışıyorlar." Bir hat için en az bir ay çalışmak gerekiyor. Kimi levhalar 5-6 ay sürebiliyor. Elindeki işi yetiştirmek için 6-7 saat
masa başında yazı çalıştığı oluyor Emine Hanım'ın. Levhaların fiyatı 2-5 bin lira arasında değişiyor.
Hilye-i Şerif'i farklı tasarladı
Hat, yeniliklere açık bir sanat. Farklı kompozisyonlar denenebiliyor. Emine Şirvan, Hilye-i Şerif'i klasik formun dışında yazmış. Hz. Peygamber'in beşerî ve ahlâki vasıflarının yazıyla anlatılma şekli olan hilyenin, bugün de en çok kullanılan formu, ilk defa
Hafız Osman tarafından geliştirilmiş. Başmakam denilen kısımda "Besmele", göbek kısmında genellikle Hz. Ali rivayeti olan metin; bu kısmın dört köşesinde Hulefâ-i Râşidîn (Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali) isimleri; göbek kısmının hemen altında Hz. Peygamber'le ilgili bir âyet, alt kısımda da göbekte yazılı metnin devamı bulunuyor. Şirvan ise altı yapraklı
çiçek şeklinde tasarlamış hilyeyi. Dört halifenin yanına Peygamber Efendimiz'in torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i de eklemiş. Cennetle müjdelenen on sahabinin isimleri de yer alıyor bu hilyede. Bu levha henüz Türkiye'de sergiye çıkmadı. Haziranda açılacak Hanım
Hattatlar sergisinde ziyaretçilerle buluşacak.
MURAT TOKAY- ZAMAN