İDAM MI ? İNTİHAR MI?
Kayseri'nin
Talas ilçesinde
Ramazan Bayramı'nın ikinci günü (21
Eylül 2009)
şeker toplamak için evden ayrılan ve bir daha da haber alınamayan 6 yaşındaki Dilruba ve 7 yaşındaki Ahmet Tuna Tekin kardeşler ile komşuları 10 yaşındaki Türkan Ay'ın cesetleri, elbiseleriyle üst üste gömülü vaziyette
Yozgat'ın Çayıralan İlçesi'nde
gölet kenarında geçtiğimiz Cumartesi günü bulunmuştu.
Evine şeker toplamak için gelen çocukları içeri alıp üçünü de hunharca katlederek kiraladığı otomobille memleketi Yozgat'a götürüp gömen 33 yaşındaki zanlı Türkiye'yi
yasa boğan kan dondurucu
cinayetlerini
itiraf etmiş.
Masum çocukların 551 gün sonra maalesef cesetlerinin bulunması sadece ailelerinde değil, tüm Türkiye'de büyük üzüntü ve infial meydana getirirken, zanlının hangi cezayı alacağı başta
mağdur aileleri olmak üzere kamuoyu da merakla bekliyor.
Hatta bu gibi suçlarda idam cezasının geri getirilmesi konusu yeniden tartışılmaya açılması kaçınılmaz gibi görünüyor.
KISASTA HAYAT VARDIR…
Kuran-ı Kerim'de geçen bir ayette “Kısasta sizin için hayat vardır, ey
akıl sahipleri, umulur ki sakınırsınız.” ifadesi külli bir düsturdur. (Bakara: 2/179)
Yok yere, hiç uğruna veya sapık emellerine alet edilerek vahşice katledilen günahsız çocukların, yüreği yaralı, ciğerleri yanan, gözlerindeki yaşları ağlamaktan kurumuş ailelerin,
katilin kendilerine teslim edilmesini ve cezalarını kendi elleri ile vermek istediklerini duymakta ve görmekteyiz. Bu ailelerinin sinelerindeki ateşi, idamdan başka hangi ceza soğutabilir ki?
Son yıllarda ülkemizde irtikâp edilen vahşetler,
katliam gibi
cinayetler yöntemleri, seyri, sıklığı, zanlı profili, ilk olma özellikleri itibariyle, vatandaşların ve yetkililerin dikkatlerini adeta ‘hal dilleriyle' üzerlerine çekmeye çalışıyorlar.
Dün terbiyesini
ihmal ettiğimiz nesiller maalesef bugün ya derbeder, ya serkeş, ya hırsız, ya sapık, ya da azılı bir katil olarak karşımıza çıkıyor.
Sıklıkla karşılaşmaya başladığımız kan dondurucu hadiseler “akıl sahiplerine bu gidişatı durdurmak için kafa yorun” diye adeta yalvarıyor. İmdat diyor. Anlayana…Düşünene…
Kanaatimce, her şeyi teknolojide görmeye başlayan eğitim sistemimiz, batılı tasvir etmekte sakınca görmeyen bazı medyamız, geciken
adalet sistemimiz, nerede hata yapıyoruz diye ciddi bir muhasebeye, düşünmeye ihtiyacı vardır.
TECAVÜZCÜLERİN AKIBETİ
Tecavüz-cinayet zanlıları dışarıda olduğu kadar öteden beri hapishanelerde bulunan
tutuklu ve hükümlülerce de tedirginlik ve endişe kaynağı olagelmiştir.
Anılan suçları işleyen zanlılarında, kaldıkları hücrede veya koğuşta kendilerini hiçbir zaman güvende hissetmedikleri bilinen bir gerçektir.
Zaman zaman, bu çeşit suçlardan tutuklananların kısa bir süre sonra “vicdan! azabına dayanamayarak hücresinde
intihar etti” diye haberlerine de rastlamaktayız.
Bu çeşit intihar olaylarından bazılarını hatırlatmak gerekirse:
Konya'nın
Akşehir ilçesinde, 5 yaşındaki yeğenine
tecavüz ettikten sonra öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Hakan A., cezaevinde tek başına kaldığı hücrede ölü bulundu. (
Milliyet-2006)
Konya'da 5 yıl arayla 10 yaşındaki iki kız çocuğunu tecavüz edip öldürdükten sonra cesetlerini yakıp çöplüğe gömdüğü iddiasıyla adliyeye sevk edilen ve suçunu itiraf etmesi ve cesetlerin yerini göstermesinden sonra tutuklanan Ali Kemal T. (38) güvenlik nedeniyle 3 gün önce konulduğu tek kişilik hücrede ölü bulundu. (
Hürriyet-2006)
Alanya ilçesi 11 yaşındaki
Alman kızı kaçırarak Alanya Kalesi yakınlarında tecavüz edip öldüren ve hüküm giyen Bülent G.'yi Alanya Kapalı
Cezaevi'nde mahkumların
linç etmek istemesi üzerine
Ermenek Kapalı Cezaevi'ne sevk edilmiş ve B.G., koğuşunda intihar etmişti. (2008)
Yemen tecavüzcüyü idam etti
Yemen'de ise 11 yaşında bir çocuğa tecavüz edip daha sonra öldüren gencin idam cezası, binlerce kişinin gözü önünde kafasına kurşun sıkılarak uygulanmıştı. (2009)
Bakarsınız mazlumun, mağdurun, masumun ‘ahı' arşa ulaşır ve suçlular da dünyada da cezasını bulurlar.
Bekleyelim, görelim…
Araştırmacı – Mustafa YAKUTCAN