Zaman Gazetesi Ekonomi yazarı Doç. Dr. İbrahim
Öztürk,
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Uluslararası Iliskiler Bölümünde, 2.
sınıf öğrencilerine verdiği 'Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar'
dersinde geçen konuşmasının çarpıtılmasına tepki gösterdi.
Konuşmasında
Alevi vatandaşları incitmek ya da
hakaret etmek gibi bir kastının olmadığını ve alıntı cümlelerin
iftira kampanyası için kullanıldığını söyleyen Öztürk, derste bütün öğrencilerin de şahit olduğu şu cümleleri sarf ettiğini aktardı: "Empati yapamama,
iletişim kurmama, tanımama sorununu ortadan kaldırmak için ön yargısız olmalıyız. Birçok insan bilirim belki gerçek şehrini söylemekten çekiniyor, bazı yakışıksız yakıştırmalara muhatap olmamak için. Örneğin benim kendi ailemde de yaşadığım çok üzücü, kaygı verici tecrübelerim var. Bazıları ne yazık ki tabir yerinde ise Alevi deyince adeta 'o..' damgasını vurabiliyor.
Türkiye bu vahim cehaletten, aymazlıktan ve karşı tarafı kaynaksız ve önyargıyla sürekli ötekileştirmekten bir an önce kurtulmalıdır."
İftira kampanyasını, hiç bir şekilde görüşüne başvurulmadan sürdüren kişi ve kurumlar hakkında
mahkeme yoluna başvuracağını vurgulayan Öztürk, şu açıklamayı yaptı:
KAMUOYUNUN DIKKATINE,
Çeşitli medya organlarında Alevi bayanlarla ilgili yakışıksız, mesnetsiz ve suç teşkil eden, toplumsal barışımızı zedeleyecek tarzda ağır birtakım sözler kullandığım iddia edilmiştir.
Ben,
İbrahim Öztürk, 1994 yılından beri Alevi ve
Kürt bir bayanla evliyim. Bunu tesadüfen ve
baskı altında değil, karşılıklı rıza ile yaptık ve bu evlilikten mutlu bir yuvamız ve iki çocuğumuz vardır.
Bu meyanda gazetecilik etiğini hiçe sayarak, iddia ve iftiraları derhal benimseyip, benimle irtibata geçip bir kere bile sormayan, bazıları ancak yayınladıktan sonra, yani iftirayı attıktan sonra benimle iletişime geçen, bu şekilde konuyu kullananlar ve buna ortam hazırlayarak şahsımı ve mensup olduğum kurumları karalayanlarla yargı önünde hesaplaşacağım.
Ancak bu vesile ile olayın ne olduğunu aşağıda dikkatinize sunuyorum:
İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümünde, 2. sınıfta olan öğrencilere Uluslararası Ekonomik Kuruluşlar adlı bir ders vermekteyim.
18
Mart Salı günü yapılan derste konumuz
Gümrük Birliği ve bu meyanda AB idi.
AB ile Türkiye arasında daha çok
Fransa ve
Almanya eksenli olarak yaşanan sıkıntıların dile getirilmesi üzerine; "Fransa
İngiltere'nin de geçmişte AB üyeliğine zorluk çıkardı, veto etti. Buna rağmen İngiltere süreci iyi idare ederek ortak çıkar alanlarını artırıp, zaman içinde başarılı bir
politika ile birliğe girebildi. Bilindiği üzere Avrupalılar kendi aralarında daha önce Yüzyıl Savaşlarını, 20. yüzyılda ise yine kendi aralarında Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarını çıkartmış ve yaşamıştır. Buna rağmen ortak
akıl, bilim ve ortak çıkar alanlarını çoğaltarak bu gün artık "tek bir devlet" konumuna gelmişlerdir.
Buradan yola çıkarak Türkiye'nin "
kriz ve sorun idaresi" konusunda büyük dersler çıkartması gerekmektedir.
...
Türkiye'nin bu konuda komşu devletlerle ve hatta kendi vatandaşları ile sorunları vardır.
...
Örneğin 1980'lere kadar ülkemizde bir
Kürt sorunu yoktu. Belki bazı yerel sorunlar vardı ancak bunlar iyi idare edilerek kangren olmadan ortadan kaldırılabilirdi. Şimdi ise sorun katlanarak büyüdü ve çözmek istendiği halde nereden nasıl başlanacağı kestirilememektedir.
...
Bu meyanda farklılıklarımıza "bölücülük" ve "ayrımcılık özlemi" odaklı değil, zenginliğimiz olarak bakıp, sorun çözmek odaklı yaklaşmalıyız.
...
Empati yapamama, iletişim kurmama, tanımama sorununu ortadan kaldırmak için ön yargısız olmalıyız. Birçok insan bilirim gerçek şehrini söylemekten çekiniyor, bazı yakışıksız yakıştırmalara muhatap olmamak için. Örneğin benim kendi ailemde de yaşadığım çok üzücü, kaygı verici tecrübelerim var. Bazıları ne yazık ki tabir yerinde ise Alevi deyince adeta 'o..' damgasını vurabiliyor.
Türkiye bu vahim cehaletten, aymazlıktan ve karşı tarafı kaynaksız ve önyargıyla sürekli ötekileştirmekten biran önce kurtulmalıdır."
Konuşmanın kapsamlı özeti bu şekildedir.
Bunun üzerine sınıfta bulunan ve dersimi her zaman çok dikkatte dinlemiş olan ve aslında ders anlatırken bile bu yüzden sürekli kendisiyle göz teması kurduğum bir bayan öğrenci, "Bu dedikleriniz kabul edilemez hareketler içeriyor. Ben Aleviyim ancak o.. değilim." dedi.
Hemen şefkatle ve üzüntüyle kendisine yanlış anladığını ifade ettim. Hatta "Madem şu yada bu şekilde üzüldünüz, ben derhal sizden ve sınıftan özür dilerim, keşke yaşadığım ve acısını çektiğim bu örneği vermeseydim." dedim. O sınıfta 40'tan fazla öğrenci var. Tekrar tekrar açıkladım. Buna rağmen dersten çıktı.
Dersin sonunda tekrar çağırdım, tekrar açıklama yaptım. "Alevi olduğunuzu siz söylediğiniz için öğrendim, sizi ve sizin gibi hırpalanan insanları savunurken lütfen tam tersini nasıl anlarsınız." dedim.
İkna oldu, "Peki hocam." dedi ve ayrıldı.
Olayın böyle olduğunu sınıftaki bütün öğrenciler bilmektedir. Buna rağmen bazıları bir araya gelerek
imza toplayıp üniversite rektörlüğüne, bazı basın-yayın organlarına kadar olayı iftira kampanyası şeklinde yansıttıkları anlaşılmaktadır. Bu kişileri tespit edip, arkalarında bu kişileri yönlendiren çeşitli kişi ve kurumlar varsa
Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde hakkımı arayacağım.
İlgililere saygıyla duyurulur.