İhanetin hesabı sorulacak mı?

Türkiye bir haftadır bir ihaneti konuşuyor. MİT'in tespit ettiği skandal bir görüşmede bir subay PKK'lılara "kendi adamlarımız" diyor. İnsansız uçak Heronların PKK'lıların yerlerini tespit etmesi üzerine bu konuşmanın yapıldığı anlaşılıyor.

İhanetin hesabı sorulacak mı?

Subay konuşmasını "Çok zayiat veriyoruz, ya Heronları düşürün ya da koordinatlarını değiştirin" diye sürdürüyor. Üsteğmen Fırat Ç.'nin bu talebine "Çaresine bakarız" yanıtını verenin de daha kıdemli bir subay olan Yarbay Selim Selçuk Ç. olduğu iddia ediliyor. Bugün gazetesinin "İHANET" başlığıyla duyurduğu olay yeni değil aslında. MİT bu konuşmayı 10 Ekim 2007'de kaydetmiş. Bu görüşmeden 11 gün sonra ise 21 Ekim 2007 gecesi PKK tarafından Dağlıca'ya baskın düzenlenmişti. 13 askerimizin şehit olduğu Dağlıca baskınında birçok ihmalin olduğu gündeme gelmiş, ancak çatışmadan sonra bir süre kendilerinden haber alınamayan erlere Van Askerî Mahkemesi görevi ihmal suçundan 1 yıl 8 aya kadar hapis cezaları vermişti. Baskında ağır ihmali olmakla ve uygunsuz eğlence görüntüleriyle gündeme gelen Albay Onur Dirik'e adli ve idari bir yaptırım uygulanmaması ise tepkilere neden olmuştu. Bu olay Kara Kuvvetleri komutanı olduğu dönemde İlker Başbuğ'un talimatıyla soruşturmaya alınmış, şimdiye kadar Hava Kuvvetleri Askerî Savcılığı ile Genelkurmay Askerî Savcılığı arasında yetki uyuşmazlığı sebebiyle soruşturmadan sonuç alınamamış. Yakın tarihte, MSB Askerî Adalet İşleri Başkanlığı'nca ihtilaf çözüldüğü için Genelkurmay Askerî Savcılığı'nın soruşturmayı sonuçlandırmasının beklendiği Milli Savunma Bakanı tarafından açıklanıyor. Savunma Bakanı konu adliyeye intikal ettiği için daha fazla konuşmayı uygun bulmuyor; ancak olayı doğruluyor ve 'herkes hesabını verecek' diyor. Bakan 'ihanetin hesabı sorulacak' diyor ama üç yıldan beri adli soruşturmada hiçbir mesafe alınamamış olması, idari yönden de ihanetin sorumluları hakkında görevden uzaklaştırma işlemi yapılmaması, bu subayların görevlerine devam etmelerinin kışlada huzursuzluklara ve güven kaybına neden olması oldukça düşündürücü. Eşleri başörtülü olanların açığa alma değil, tavizsiz ihraç edildiği hatırlandığında, PKK'ya 'bizimkiler' dediği nasıl izah edilebilir? İhanet nerede başlıyor, nerede bitiyor belli değil. Bu hadise TSK içinde iki subayın ihanetinin tespit edilerek adli ve idari yönden yasal gereğinin yapıldığı münferit bir olay olarak geçiştirilebilecek nitelik arz etmiyor. Terör ülkemizin bir numaralı gündemi ise, bu "ihanet" olayı da TSK'nın, MSB'nin, hükümetin ve TBMM'nin bir numaralı gündemi olmak zorundadır. Bu ihanet olayı neden münferit bir olay değil? Ve neden bir numaralı gündem olmak zorundadır? Devam eden olayları ve soruşturmaları, yapılabilen ve yapılamayanları, en ağır suçlarla itham edilenlerin nasıl himaye edildiğini, yargılama sürecine nasıl müdahale edildiğini, millete ihanet edenleri soruşturan savcıların nasıl tehdit edildiğini, kiminin görevlerinden ihraç edilip kiminin istifaya zorlandığını, kimlerin mahkeme davetine uymayarak ifade vermeye gelmediğini birlikte değerlendirmezsek sağlıklı bir sonuca varamayız. 2007 yılında başlayan Ergenekon soruşturmasında ETÖ'nün "Karargâh Evleri" adıyla TSK içinde illegal bir örgütlenme yaptığı ortaya çıkarıldı. Cumhuriyet başsavcılığının soruşturma talepleri üzerine askerî savcılık soruşturma başlattı ancak "Karargâh Evleri"ni soruşturması beklenen askerî savcının, Karargâh Evleri örgütlenmesini yaptığı iddia olunan İşçi Partisi'nden birini bilirkişi olarak görevlendirmesi manidardı. Askerî Savcı Zeki Üçok daha sonra yasa dışı örgüt üyesi olmak suçundan tutuklandı ve halen tutukluluğu devam ediyor. Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz, Eldiven ismi verilen darbe planları, İrtica ile Mücadele Eylem Planı adıyla bilinen millete ihanet planları ve bu planın hayata geçirilme süreci olarak soruşturulan Erzincan davasının ortak yanlarına baktığımızda iddia olunan ETÖ'nün çok ayaklı bir ejderha gibi çalıştığı, DHKP-C'den TİKKO'ya, Hizbullah'tan PKK'ya pek çok yasa dışı örgütü kullanarak huzur ortamını bozduğu ve darbelere zemin hazırlayacak bir kaos ortamı hazırlamaya çalıştığı görülmektedir. 196 muvazzaf ve emekli subayın T.C. hükümetini cebir ve şiddetle devirmeye teşebbüsle suçlandığı ve iddianamesinin kabul edildiği Balyoz Darbe Planı'nda ise kendi jetlerimizin düşürülmesi, camilerin bombalanması, İsrail'in Filistin halkına uyguladığı vahşi planların örnek alınarak darbe karşıtlarının sindirilmesi öngörülmekteydi. Bu plan deşifre olduğunda Genelkurmay çok öfkeli açıklamalarında birilerini lanetliyor ve kendi uçağını düşürmeyi düşünenlerin TSK'da barınamayacağını haykırıyordu. Meğer kendi uçağı olan Heronları düşürmeyi, PKK'lıları kurtarmayı planladığı iddia olunan subaylar varmış. Bu açıklamanın yapıldığı anda ve şimdi görevlerine devam edebilen subaylar. Heron'a yakalanan PKK'lılar için "Adamlarımız çok zayiat verdi. Ya Heron'u düşürün ya da koordinatlarını değiştirin" diyen Üsteğmen Fırat Ç.'ye "Çaresine bakarız" yanıtı veren Yarbay Selim Selçuk Ç.'nin Ergenekon'la bağlantısı olduğunun ve Karargâh Evleri soruşturmasında tutuklandığının tespit edilmesi, olayın münferit bir ihanet olmadığını ortaya koymaktadır. İhanetin hesabı sorulacaksa, ihanet çemberi içinde yer alanlar, ihanet zincirinin halkaları iyi belirlenmelidir. Hainlere karşı yasa gereği asgari düzeyde alınması zorunlu önlemleri bile zamanında almayanlara bu iş havale edilirse, 'ihanetin hesabı sorulacak' beyanatları havada kalacaktır. Yorum: Reşat Petek - Eski Cumhuriyet Başsavcısı
<< Önceki Haber İhanetin hesabı sorulacak mı? Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER