Yunanistan
Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni,
Dışişleri Bakanı ve Baş
bakan Yardımcısı
Abdullah Gül ile İstanbul'da yapacağı görüşmede, ikili ilişkiler ve
Türkiye'nin AB perspektifinin gündemde olacağını söyledi.
Bakoyanni, 4. Türk-Yunan
Medya Konferansına katılmak ve bu çerçevede Gül ile ikili bir görüşmek yapmak üzere yarın İstanbul'a yapacağı ziyaret öncesi
Anadolu Ajansı'nın sorularını yazılı olarak yanıtladı.
Bakoyanni A.A'ya verdiği yazılı demecinde, iki
ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesinin önemini vurgulayan Bakoyanni, Türkiye'nin AB sürecinde gerekli reformların yapılmasının önemini vurguladı ve Atina'nın bu sürece desteğini yineledi.
Yunanistan Dışişleri Bakanı Bakoyanni, AA'nın sorularını şöyle cevapladı:
AA: Dışişleri Bakanı Gül ile yapacağınız görüşmenin gündemi nedir?
BAKOYANNİ: “Bakan Gül ile görüşmemiz, Ege'deki, Yunanlı
pilot Kostas İliakis'in yaşamını yitirdiği, Türk pilotun da neredeyse yaşamına mal olacak trajik olaydan sonraya geliyor. Bakan Gül ile ben kuşkusuz daha önce birçok kez karşılaştık ve ülkelerimizin yararına olan pek çok konuyu ele aldık. Gerçekten de görüşmelerimiz her zaman iyi
iletişim ve yapıcı bir görüş alışverişi şeklinde biçimlendi. Bu ziyaretimin amacı iki aşamalı: Birincisi, ikili ilişkilerimizi özellikle 3 Ekimde oluşan yeni
Avrupa çevresi içinde
tartışmak, ikincisi ise Bakan Gül ve ben Türkiye'nin AB perspektifini ele alacağız. Sayın Gül'ün AB perspektifini gerçekleştirmeye yönelik reformlara ilişkin görüşlerini ve yaklaşımlarını duymaktan büyük mutluluk duyacağım.”
AA: Şu anda Türk-Yunan ilişkilerinde en fazla baskısı hissedilen konu nedir?
BAKOYANNİ: “Türk-Yunan ilişkilerinde baskısı hissedilen bir konu tanımlayamam. Her şeyden önce ikili ilişkiler her zaman karmaşık, birbirleriyle bağlantılı ve inişli-çıkışlıdır. Hiçbir zaman, yalnızca tek başına, diğer konuları etkilemeyen bir konu olamaz. Bu, uluslararası ilişkilerin ve siyasetin doğasıdır. Ayrıca, Türkiye'nin AB adayı bir ülke olduğu noktasından hareketle ikili ilişkilerimiz bir başka çerçeve, yani AB içinde de fonksiyoneldir. Sonuç olarak Türk-Yunan ilişkileri yalnızca iki ülkenin sınırları çerçevesinde değil, AB'nin daha geniş limitleri ve Türkiye'nin AB ile ilişkileri içinde görülmelidir. Yalnızca bir konuyu ortaya atmak yararsız bir faaliyete girişmek olacaktır. Bütün konular önemlidir ve tümüne de gereken dikkat gösterilmelidir. Söz gelimi, ülkelerimiz arasındaki ilişkiler çok sayıda konu tarafından, ki bunlar Türkiye'nin AB perspektifinden iyi komşuluk ilişkilerine ve geniş bir
bölgedeki istikrara kadar uzanır, etkilenebilir. Son ve önemli bir konu da kuşkusuz,
Kıbrıs sorununa işleyebilir ve kalıcı bir çözüm bulunmasıdır.”
AA: Türk ve Yunan Dışişleri
Bakanlıkları yetkilileri arasında 34 tur Ege konulu görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerde gelinen en son noktaya ilişkin bilgi verir misiniz?
BAKOYANNİ: “İki ülke
bakanlık yetkilileri arasında yapılan istikşafi görüşmelere atıfta bulunduğunuzu sanıyorum. Bu görüşmeler devam ediyor, bakanlıklar arasındaki
anlaşma gereği benim bu konuda yorum yapmam uygun olmaz.”
AA: Atina'da Türk-Yunan sorunlarını Uluslararası Adalet Divanı'na gönderme konusunda oldukça yoğun bir tartışma var. Siz, Atina'nın bu olasılığı göz ardı etmediğini açıklamıştınız. Bu konuda herhangi bir girişim var mı?
BAKOYANNİ: “Yunanistan'ın görüş ayrılıklarını barışçı ve uluslararası hukuka uygun bir biçimde çözmeyi öngören dış
politika prensibi çerçevesinde, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Ege'de kıta sahanlığının belirlenmesi konusunu Uluslararası
Lahey Adalet Divanı'na götürmek yararlı olabilir. Adalet Divanı, küresel olarak saygı gören bir kurumdur ve birçok sorunun, uluslararası hukuk çerçevesinde, barışçıl bir biçimde çözülmesine katkı sağlamıştır. Biz, Divanın yararlı bir enstrüman olabileceği kanısındayız. Ancak, Yunanistan'ın Adalet Divanı'nın yargı yetkisini kabul ettiğini, Türkiye'nin ise etmediğini göz önüne alırsak, Divana başvuru dikkatle hazırlanmalıdır. Taraflar bir tahkimname (Compromis) imzalamalı ve her şeyden önce bu sorunun konusunu net ve açık bir biçimde tanımlamalıdır.”
AA: Atina'nın daha iyi ikili ilişkiler için Türkiye'den en öncelikli beklentisi nedir?
BAKOYANNİ: ''Yunanistan'ın Türkiye'den beklentileri diğer AB ülkelerinkilerle aynıdır. Daha önce de söylediğim gibi, Yunanistan Türkiye'nin AB'ye tam üyelik çabalarını
destekliyor. Ancak bunu arzu eden diğer ülkeler için olduğu gibi, bu destek şartsız değil. Bu, Türkiye'nin üstlendiği yükümlülükleri ve sözlerini yerine getirmesine bağlı.
Kısacası, Türkiye, AB'ye katılmak için müktesebata uyumun gereklerini yerine getirmek durumundadır. Açıklık getirmeme izin verirseniz; 'Türkiye, gerekli reformları yaparsa AB'ye tam üyelik esirgenemez.' Burada, bu reformların, yalnızca bir grup ülkenin paylaştığı bir ortak
inanç sisteminin parçası olmadığını vurgulamalıyım. Bu ön şartlar dizisi, Türkiye ve Yunanistan da dahil olmak üzere tüm Avrupa ülkeleri için, hep birlikte 21. yüzyılda ilerlerken, gereklidir.''
AA: Atina'nın önümüzdeki AB toplantısında Türkiye ile müzakerelerin başlaması konusundaki tutumu ne olacak?
BAKOYANNİ: Tutumumuz gayet net. Biz, Türkiye'nin ortağımız olacağı bir Avrupa istiyoruz. Yunanistan, Türkiye'nin AB'ye tam üyelik talebini ve bu hedefe ulaşmak için harcadığı çabaları destekliyor. Ancak Türkiye, bu hedefe ulaşmak için somut kriterleri, tüm AB üyelerine verdiği sözleri ve üstlendiği yükümlülükleri yerine getirmelidir. Türkiye, bu hedefe kilitlendiğini, bu kriterlere ve üyeliğin ön şartlarına uymak için gerekli reformları yapmaya arzulu olduğunu uygulamada kanıtlamalıdır. Buna bağlı olarak, Atina'nın tavrı, temel olarak Türkiye'nin kaydedeceği ilerlemeye bağlıdır. Diğer AB üyesi ortaklarımızla birlikte AB'ye giden uzun yolda Türkiye'yi
teşvik etmeye ve üyelik kriterleri ile ön şartlara uyması gereğinin altını çizmeye devam edeceğiz.
Tam uyum, üyelik müzakerelerinin ilerlemesinin önceden yerine getirilmesi gereken unsurudur. Bu, AB üyesi olmak isteyen her ülke için geçerlidir. Başka türlü olamaz ve hiçbir ülke için Yunanistan da dahil olmak üzere olmamıştır.''
AA: Türk
halkına bir mesajınız var mı?
BAKOYANNİ: Türk halkına mesajım, ülkelerimiz ve bölge için
kalkınma ve istikrara dönük barış ve
işbirliği mesajıdır. Bazı
konularda görüş ayrılıklarımız var, onlara arkamızı dönemeyiz. Onlarla yüzleşmeli, samimi ve gerçekçi bir biçimde çözmeye çalışmalıyız. Aynı zamanda, bizi yakınlaştıran ve birlikte ortak hedeflere doğru çalışmayı cesaretlendiren, çok daha fazla konu olduğunu unutmamalıyız. Ben, sık sık görüşme ve görüş alışverişlerimizle, Avrupa çerçevesindeki işbirliğimiz aracılığıyla ikili ilişkilerimizde olumlu sonuçlar alınabileceğine inanıyorum. Biz, Türkiye'nin Avrupa ailesini oluşturan devletler arasına girme çabalarını destekleme yoluyla iki ülke ve iki halk için bir 'kazan-kazan' pozisyonunu takip ettiğimize inanıyoruz.
Arzum, gelecek kuşaklar bu döneme baktıklarında, bu zaman dilimini, bölgemiz ve halklarımızın daha barışçı ve daha müreffeh geleceğinin temelinin atıldığı verimli bir dönem olarak değerlendirmeleridir. Halklarımız barış, istikrar ve
refah içinde birlikte yaşamak istiyor. Ortak Avrupa geleceğinde bunu yapabilirler ve yapmalıdırlar. Siyasi liderliklerimiz bu beklentilere karşılık vererek gereğini yerine getirmelidir.''