Akademisyenler,
İlber Ortaylı'nın açıklamalarını Doğu ve Güney
doğu'yu bilmemesine bağladı.
Muş
Alparslan Üniversitesi'nde görev yapan Yar. Doç. Dr. Nadir Çomak, Ortaylı'yı
Lale Devri'ndeki padişahlara benzetirken, Doğu ve
Güneydoğu'da kurulan üniversiteleri gezip görmesini söyledi. Çomak, "Bir tarih profesörü olan Sayın İlber Ortaylı,
Topkapı Sarayı'nda boğaza nazır odasında güzel ve keyifli çalışmalar yapıyor olmalı diye düşünüyorum. Kendisini, Lale Devri padişahlarının sarayda ve İstanbul'da daha fazla zaman geçirdikleri gibi değil,
Yavuz gibi doğuya sefere çıkıp yeni üniversiteleri yerinde görmeye, isabetsiz konuşmak yerine olumlu katkı sunmaya davet ediyorum. Böylece birikimini yeni açılan üniversitelerimizdeki
genç öğretim elemanları ile paylaşmış olurlar." dedi. Açıklamalarında sürç-ü lisanda bulunduğu şüphesi üzerinde durduğunu ifade eden Çomak, Ortaylı'dan düzeltme beklediğini belirterek, "Sayın Ortaylı gibi tecrübeli bir tarih profesörünün, konjonktürel olarak olayların ve evrenin dilini okuyamamasına çok şaşırdım. Gerçek olabileceğine anlam veremediğim için, herhalde sürç-ü lisan eyledi diye düşünüyor ve özellikle yeni üniversitelerdeki genç akademisyenler adına sözlerini tashih etmesini bekliyorum." şeklinde konuştu.
Ortaylı'nın bölgedeki sosyal ve kültürel hayattan habersiz olduğunu ileri süren Muş
Alparslan Üniversitesi Araştırma Görevlisi Adem Palabıyık ise "Peki, kendisi de bir göçmen çocuğu olan Sayın Ortaylı, Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun özellikle de ücra köşelerinde doğan çocukların hangi tercihler arasında kaldığından haberdar mıdır? Onları 'ya radikal
Kürt hareketinin bir vatandaşı, ya da bir devlet vatandaşı' olacaktır diyor. Kendisi kaç defa böylesine bir demokratik tercihle karşı karşıya kalmıştır acaba?" sözleriyle eleştirdi. Ortaylı'nın açıklamalarının son derece düşündürücü olduğunu vurgulayan Palayıbık, eleştirilerini şöyle sürdürdü: "Birincisi, bu sözleri söyleyen bir kişinin akademisyen olduğu hiç kimsenin aklına gelmeyebilir. İkincisi, bu kişi akademisyen olsa bile
Türkiye gerçeklerinden bihaber olduğu ya da kesinlikle tarihçi olmadığı akla gelebilir. Üçüncüsü, Topkapı Sarayı Müdürlüğü görevini yürüten bir öğretim üyesinin,
heykel, resim ve musiki gibi güzel sanatların olmadığını dile getirmesi hayal kırıklığı yaratan bir tablo ortaya koyabilir. Dördüncüsü, bir
vakıf üniversitesinde görev yapan Profesör'ün Doğu ve Güneydoğu'daki öğrencilerin ehil olup olmadıklarına bu kadar basit bir biçimde karar vermesi düşündürücü olabilir. Ve son olarak da akademik çalışmalarıyla tanınan Sayın Ortaylı'nın, özellikle de MHP'nin Siyaset ve Liderlik Okulu'nda böyle bir konuşma yapmış olması akademisyen, entelektüel,
siyaset ve ideoloji kavramları arasındaki ilişkinin yeniden tartışılmasını zorunlu kılmaktadır."
İlber Ortaylı, 6 Şubat'ta MHP'nin Siyaset ve Liderlik Okulu'nda yaptığı konuşmada, son kurulan 23 üniversitenin anlamsız olduğunu savunmuştu. Ortaylı, "Üniversite tabii ki açacaksın, ama Hakkari'nin dağına değil, Kastamonu'nun dağına değil. İcabında Ankara'ya 20 üniversite kurarsın. Doğudan gelen çocuklar o şehrin kültürünü görür. Her yere gidip üniversite kurulur mu ya? Bu bir ahlaksızlıktır." demişti. (CİHAN)