Bilgisayarınızın başına geçtiğiniz zaman, eğer
Q klavye kullanıyorsanız,
serçe parmağınız "A"
harfine basarken her zorlandığında "bu benim klavyem değil" diye düşünün. Ne "A" olması gereken yerde, ne "K", ne de "S"...
Dizüstü bilgisayarımın kapağını her açtığımda, "3" harfi tam ortaya kurulmuş, sanki alay edercesine bana bakıyor Gözlerimi kaçırmak ne mümkün? Tam ortaya kurulmuş, hak etmediği mevkiye güçlü bir tanıdığı sayesinde,
emek sarf etmeden gelenlerden biri gibi... Orada olması gereken, en çok işimize yarayan "A" harfi, saygısızca bir kenara itilmiş. Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki; "A" harfini "J" harfinden yaklaşık 1000 kat fazla kullanıyoruz. Şaka gibi değil mi?
Türkçemize en uygun klavye olan "F
Klavye" neredeyse tarih olmak üzere... Önemsiz gibi görünüyor değil mi? Ne kadar önemli olduğunu, araştırmamızı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız...
İhsan Sıtkı Yener, bu işe baş koymuştu. 1930'lu yıllarda, Türk dilinin özelliklerine göre yapılmamış, değişik harf dizinleriyle oluşturulmuş
yabancı daktilo klavyeleriyle çalışma sıkıntılarını giderme konusunda çalışmalarına başlamıştı. Daktilo konusunda eğitimli bir insandı.
Yener, 1925 yılında Afyon'da doğmuş,
İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ni 1946 yılında bitirdi. 1946'da
Sultanahmet Ticaret Lisesi'nde Stenografi, Daktilografi ve
Meslek Dersleri öğretmenliğine başladı. 1955�1956 yıllarında Ticaret (ve
Turizm) Yüksek
Öğretmen Okulunun, 1959�1965 yıllarında ticaret liseleri ve sekreterlik okullarının yönetmelik ve
müfredat programlarını hazırlayarak kuruluş ve geliştirme faaliyetlerine katıldı. 1957'de gittiği ABD'de
New York Üniversitesi'nde, "Business Administration" bölümünde Ölçme ve Değerlendirme'de master; 1958'de aynı üniversitenin "Business Education" bölümünde Eğitim Metotları,
Araştırma-Geliştirme'de doktora yaptı.
TAM BİR TÜRK STANDARDI
İhsan Sıtkı Yener, 1946'dan itibaren Türk dilinin özelliklerine uygun, standart bir klavye geliştirilmesi için resmi makamlara yazılar yazdı. Onlardan "Bilimsel bir klavye yapın, sizin yaptığınızı kabul edelim" cevabını aldı.
İhsan Sıtkı Yener başkanlığında, yabancı uzmanların da bulunduğu bir
komisyon kuruldu. Türkçede kullanılmakta olan tüm kelimelerin istatistiği, TDK kılavuzundan yararlanılarak çıkarıldı. 29 934 kelime içinde hangi harften kaçar adet bulunduğu tespit edildikten sonra,
parmakların fiziksel güçleri ve hareket özellikleri esas alınarak harf tuşlarının sıralaması yapıldı. Ellerin kullanım yüzdesi de hesaba katılarak yapılan klavyede sol el, yaklaşık yüzde 49, sağ el de yüzde 51 oranında kullanılacak şekilde harfler yerleştirilmişti. Türkçenin fonetik özelliğine uygunluk açısından sesli harfler sol elde toplandı.
Bu yeni uygulamaya devlet de
destek verdi. Bilimsel temellere dayalı ölçünlü bir Türk klavyesi geliştirilmesi amacıyla oluşturulan "F klavye", 20
Ekim 1955'te "Standart Türk Klavyesi" olarak onaylandı. F Klavye, 1963 yılında "Bundan sonraki ithalat, standart Türk klavyesine uygun olacak" maddesiyle Gümrükler Kanunu'na eklenmiş, 1974 yılında da
Türk Standartları Enstitüsü tarafından "zorunlu standart" olarak kesinleştirilmişti.
ELİMİZE, DİLİMİZE EN UYGUN KLAVYE
" F klavye" hazırdı.
Türkiye'de o zaman 40 bin kadar yazı makinesi vardı. Türkiye'nin geleceği düşünülürse bu, gözden çıkarılmayacak bir rakam değildi. Türkçeye en uygun tuş dizilimi olan F klavye (pek çoğunun dediği gibi "E
f klavye" değil, harflerin Türkçe okunuş biçimine göre "Fe kılavye") uzun çalışmalardan sonra daktilolarda en kolay, en hızlı ve hatasız yazı yazmak amacıyla üretilmişti.
Türkçede çok sık kullanılan seslerin karşılığı olan harfler "F klavye"de kolayca ulaşılabilecek yerlere yerleştirilmişti. Türkçedeki harflerin kullanılma oranlan, ünlü-ünsüz ses ilişkileri, hece ve söz yapısı, parmakların kuvvet, yetenek ve işleklikleri göz önünde bulundurularak üretilmişti. Türkçe sözlerde çok sık kullanılan seslerin karşılığı olan harfler, bu klavyede en kolay ulaşılabilecek yerlere serpiştirilmişti. Türkçenin sesçil (fonetik) özelliğine uygunluk açısından F klavyede sesli harfler sol elde toplanmıştır.
Yaklaşık 30.000 Türkçe sözün ölçü alındığı bir değerlendirmede Türkçede en çok kullanılan harfler olan, "A" 26.323, "E" 16.308,"K" 13�542, "İ" 13.384, "M" 11.263, "L" 10.496, "T" 9.669, "R" 8.698 kez geçmekteydi. Bu oran göz önünde bulundurularak söz konusu harfler, F klavyede yerlerini almıştı. Bilgisayarlarla birlikte hayatımıza "O. klavye" girdi. O. klavyede en çok kullandığımız harfler, tabiri caizse, klavyenin en ücra köşelerine dağıtılmıştı. "A" harfi sol elin serçe parmağına düşmüştü, en zayıf halka. Buna karşılık, Türkçede 30.000 sözde sadece 125 defa geçen ve en az kullanılan harf olan "J", O. klavyede Türkçede en fazla kullanılan ünsüzü olan "K" harfinin yerine kurulmuştu.
1956'dan itibaren uluslararası daktilografi yarışmalarında Türkiye 28 defa dünya birincisi olmuş ve 14'ünde de dünya rekorunu kırmıştır. Türkçede genel olarak sessiz harfler ve sesli harfler kelime / cümle içinde hemen hemen eşit sayıda bulunduğu için, klavye bu harfleri her iki ele de eşit miktarda dağıtır. Her iki elimizin en çok çalışan 3'er parmağına denk gelen tuşlardaki harfleri yüzde 45 oranında kullanmak varken, neden bizim için daha zor ve yavaş yazmayı sağlayan
İngiliz dilinin Q. klavyesini kullanalım? Dünyada bir yazı birliği sağlamak gibi gerekçeler, burada anlamını yitiriyor. Dil birliği yoksa yazı birliği de olmaz. F klavye sistemini iyice öğrenen bir kişi, önünde O. klavye bile olsa, onu "ayarlar"dan F klavyeye çevirip kullanabilir. Tıpkı daktilo kuşağı olarak niteleyebileceğimiz büyük bir kesimin bugün yaptığı/ yaptığımız gibi...
A KLAVYENİN TARİHÇESİ
Dünyada Q. klavye olarak bildiğimiz tuş dizilimi aslında daktilonun
icat edildiği ilk günden beri değişmedi. Neden tuşların bu şekilde dizildiği konusunda çeşitli rivayetler olmasına rağmen şimdilik en yaygın kabul gören hikâye şu: Yazı makinesinin mucidi olan Christopher Latham Sholes, 1867'de cihazın patentini alarak ilk çalışan örnekleri ortaya koyduğu zaman cihazın tasarımından kaynaklanan mekanik bir sorunla karşılaşır. İcat ettiği yazı makinesinin, harfleri kâğıda basmak üzere kullandığı mekanik harf kolları, kapalı bir kutunun içinde yer almaktadır ve iki kol birden kâğıda doğru havalanınca içerde sıkışmaya neden olmaktadır. Sholes bu problemin çözümü için, kullanıcının yazım hızını yavaşlatmak üzere harflerin yerlerini alabildiğine karıştırarak en çok kullanılan harfleri elin en zor ulaşabileceği yerlere yerleştirmeyi uygun görür ve Q. klavye adını verdiğimiz harf dizilimi ortaya çıkar. O. klavye 1873'te daktiloların hızlı yazma nedeniyle sık sık bozulmasına çare olarak bir mühendisliğe aykırılık abidesi olarak geliştirilmişti. En çok kullanılan harfler klavyenin her sırasına dağıtılmış, çoğunluk oluşturan sağ elini kullanan insanlar, zayıf ellerini çok kullanmak zorunda kalmıştı. İlginçtir amaç, daktilo kullananları olabildiğince ağır yazmaya zorlamak, böylece daktilo makinesinin ömrünü uzatmaktı. Bilgisayarlar çıkıp da tuşların hızlı yazma nedeniyle bozulma sorunu ortadan kalktığı zaman bile, O. klavye yaygınlaştığından bu standart korundu.
Aslında O.klavye,
İngilizceye de uygun değildir. Q. klavyenin daha iyi alternatifleri olabileceğini düşünenler çıkmıştı. Örneğin
Washington State Üniversitesinden Prof. Dr. August Dvorak, 1932 yılında İngilizcede çok kullanılan harflerin klavyenin en kolay ulaşılabilir yeri olan orta sırasına toplandığı bir klavye dizilimi önerdi. Dvorak'ın araştırmalarına göre, sekreterlerin parmakları gündelik yazı işleri sırasında Q. klavyede 16 mil yol alırken Dvorak klavyesinde sadece 1 mil yol almaktadır. Ancak daktilo yazanların Q. klavyeye olan mevcut alışkanlıkları, üreticilerin itirazı ve piyasanın Q klavye tarafından çoktan istila edilmiş olmasına; 40 milyon daktilonun değiştirilme maliyeti de eklenince Dvorak'ın klavyesi yayılamadan kaybolup gitti.
F VE a KLAVYELERE YÖNELİK BİZDEN ELEŞTİRİLER
Q Klavyenin evrensel olduğu fikrine, yazar Yurtsan Atakan şu güzel cevabı veriyor: "Hıncal Uluç'un 'Q! savunusunda kullandığı temel argümanlardan biri de aynı yanılgıya dayanıyor. Dünyanın 'O1 klavye kullandığını söyleyen Hıncal Uluç'a göre, yurtdışına gittiğinizde deli danalar gibi 'F' klavye arayıp bulamazsınız; hâlbuki '(X klavye kullanıyorsanız sürü sebil klavye emrinize amadedir. O zaman 'F'yi atın, baştan 'Q! kullanın. Aynı mantıkla iyisi mi biz Türkçeyi toptan başımızdan atalım. Öyle değil mi ya, yurtdışına çıktığımızda derdimizi anlatacak Türkçe bilen biri arayıp bulamayacağımız, İngilizce bilseydik sürü sebil kişiyle
iletişim kurabileceğimize göre Türkçeyi atalım,
resmi dil olarak baştan İngilizceyi kabul edelim. Benim bu konuda eklemek istediğim bir husus şudur: F klavye kullananlar genellikle bakmadan yazabilir. Bu durumda sadece VVindovvs'ta klavyeyi 'F'ye çevirmek yeterli olur. Bu bizi dünyadan koparmaz, öyle olsaydı Latin alfabe kullanmayan ülkeler dünyadan kopmuş olurdu."
F KLAVYE ÖZGÜVEN, Q. KLAVYE TESLİMİYET SEMBOLÜDÜR
HP Türkiye Genel Müdürü
Şahin Tulga, SAP
Teknoloji Günleri 2003'te Amerika'da aldığı eğitim sürecinden bahsederek düşünme eyleminin daima ana dilde yapıldığını, bunun yaratıcılık ve özgüveni tetikleyeceğini, Türkçe için özel olarak geliştirilmiş 'F" klavyenin de bu ana çıkış noktası nedeniyle özellikle kullanılması gerektiğini savunmuştur.
Bilgisayar kullanımındaki verimsizliğin en büyük etkeni İhsan Yener'e göre Q. klavyedir:
"Türk dilinin özelliklerine göre on parmakla bakmadan klavye kullanma yöntemi için, çok verimli bir 'Standart Türk Klavyesi' 1955 yılından beri resmen var olduğu halde, İngiliz dili için 130 yıl önce (on parmak yönteminin bilinmediği çağda) belirlenen ve Türkçedeki binlerce sözcüğün yazılmasına olanak vermeyen "American Standard Code for Information Interch-ange (ASCII) klavye, dünya standardı zannedilmiştir. Türkçeye has 7 harfin, en kullanışsız yerlere bilinçsizce yerleştirilmesiyle oluşturulmuş klavyeyi de O. Türkçe standardı olarak kabullenen kullanıcıların bu hususta bilinçsiz oluşları, bilgisayar kullanımındaki verimsizliğin en büyük etkeni olmaktadır."
Şimdi, bilgisayarınızın başına geçtiğiniz zaman, eğer Q. klavye kullanıyorsanız, serçe parmağınız A harfine basarken her zorlandığında "bu benim klavyem değil" diye düşünün. Ne A olması gereken yerde, ne K, ne de S... Yalnızca L ve P, F klavyedeki yerlerinde. Zaten bu klavye, bizden değil. Önce bunu kabul etmek gerek...
Bizim için ciddi araştırmalar sonucu oluşturulmuş, sistematize edilmiş bir F klavye varken, Q. klavye, bizi bize ait bir değerden daha uzaklaştırıyor.*
*Bu araştırmada, Genel Ağ'daki "www. forum.donanimhaber.com" ile "www.
şampiyon- kurslari.com.tr" sitelerinden ve
Türk Dil Kurumu Dergisi, sayı: 683'teki Belgin Tezcan AKSU imzalı yazıdan yararlanılmıştır.( Araştırma: Ahmet Öztarhan, Dil ve
Edebiyat Dergisi)