Karşılıklı
eleştiriler
Almanya'daki
Aleviler
tatlı bir telaş içinde Şinasi Koç adlı
dedenin yönetiminde tarihi bir cem töreni için son hazırlıklarını yapmaktadır. Cem töreninin yapılması için
Hamburg'da kiralanan üniversite salonu hınca hınç doludur. Geniş salonun duvarlarına
Türkiye'deki cemevlerinde adet olduğu gibi
Türk bayrağı ve
Atatürk resmi asılır. İşte o anda birden kızılca
kıyamet kopar. 12
Eylül sonrasında siyasi mülteci olarak
Almanya'ya gitmiş bir grup, Türk bayrağı ve Atatürk resmini cem ayininin yapılacağı salona asanlarla tartışır. Bunun üzerine ayini yönetecek olan Şinasi Koç dede durumu
protesto eder, salonu terk edip gider. O günkü Hamburg Alevi Derneği yöneticilerinin bir kısmı bugün
Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) içinde etkin olarak yer alan insanlar. Anavatanlarının dışında yaşayan "Diaspora Alevileri" ile Türkiye'dekiler arasında
iktidar mücadelesi olduğu gözleniyor. Türkiyeli Alevilerin iddiasına göre, yurtdışında yaşayan Alevi
örgütlülüğü maddi olanakların kendisine verdiği özgüvenle Türkiye Alevilerinin sözcülüğüne soyunuyor. Siyasete müdahale etmek için 20 Mayıs'ta Ankara'da toplanan Alevi Meclisi'nin hemen ardından Avrupa'daki
dernek temsilcileri de bu gücü kullanarak CHP'den milletvekili olmak için adaylığını koydu.
ŞENER: RANT PEŞİNDELER
1993'te Sivas'ta
Madımak Oteli'nden kurtulmayı başaran araştırmacı-yazar Ali Balkız, "Yurtdışından darbeyle
siyasete müdahale olmaz. Madem siyasete müdahale edeceksiniz gidin Avrupa'da AB Parlamentosuna üye olun" diyor. Alevi hareketinin anayurdunun
Anadolu olduğunu hatırlatan Balkız,
diasporanın Türkiye'de kişilikli, irade sahibi bir örgüt yerine, kendisine hem aklıyla, hem cüzdanıyla bağlı şube statüsüne indirgenmiş bir yapı oluşturmak istediğini iddia ediyor. Araştırmacı
Cemal Şener de Türkiyeli bir çok Alevi gibi diasporayı Avrupa'daki Alevilerin dini, sosyal sorunlarıyla uğraşmak yerine Türkiye'deki siyasete müdahale etmekle suçluyor. Şener'e göre Avrupa'da kökleşmiş Marksist kökenli Alevi dernekleri, Aleviliği si
yasallaştırıyor, etnik kimlik gibi pazarlayıp buradan
rant elde etme peşindeler. Türkiye'den gelen eleştiriler Avrupa'da da yankı buluyor. Bu eleştirileri haksız bulan AABK Genel Başkanı Turgut Öker, Türkiye Alevilerinin hakları için mücadele ettikleri kadar Avrupa Alevilerinin de ihtiyaçları için çalıştıklarını söylüyor. Almanya devletinin gözünde yasal olarak Aleviliği temsil eden AABK, Alman devlet okullarındaki Alevi
gençlere dini eğitimini organize eden yasal bir kuruluş. Türkiye'deki
Alevi Bektaşi Federasyonu'nun kurucularından biri de olan Turgut Öker, kendilerine eleştiri yöneltenleri "Alevi toplumunun uyanışını dik duruşunu engellemek isteyen kesimlerden insanlar" olduklarını iddia ediyor.
YENİ MERKEZ AVRUPA
Aleviliğin
inançsal merkezinin Anadolu olduğu konusunda kimsenin şüphesi yok. Ancak Aleviliğin siyasi merkezi, bir diğer deyişle
Alevilik siyasetinin belirlendiği merkez git gide diaspora Alevilerinin merkezi Almanya'ya doğru kayıyor. Bu kaymanın üç temel nedeni var. Birincisi; diaspora, Avrupa'daki karar alıcılarla, Türkiye'ye bir
takım kriterler empoze eden
Avrupa Birliği kurumlarıyla fiziksel ve siyasi olarak daha yakın. İkincisi;
ekonomik güçleriyle buradaki kurumlara hakim olup kendilerine yakın kişileri destekleyebiliyorlar. Son olarak da, Avrupa'da Aleviliği kurumlaştıracak özgürlüklerin olması onlara siyasi rahatlık veriyor. Buna karşılık Türkiye'de Alevilerin devlet nezdinde bir muhatabı, cemevlerinin resmi bir statüsü yok. Bu noktada Turgut Öker, "Aleviliğin yasaklı olduğu tek
ülke, kendi öz toprakları olan Türkiye'dir" hatırlatmasını yapıyor.
NE ATABİLİR NE SATABİLİRİZ
Pir
Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı
Kazım Genç, Türkiye'deki Alevilerle diaspora ilişkisini
baba-oğul metaforuyla değerlendiriyor. Örgütlenmeyi öğrendikleri diasporayı babaya benzetiyor, ama oğulda belli bir yaşa olgunluğa gelmiş, babanın her söylediğini yapmak istemiyor. Kısacası oğul babasını ne atabiliyor, ne satabiliyor. Beraber yaşamak zorundalar. Türkiye Alevileri kendilerini yasalarda, Diyanette, din dersi programlarında dışlanmış olarak gördükçe, diaspora karşısında her geçen gün daha fazla
mevzi kaybediyor, ona daha çok teslim olmak zorunda kalıyor. Türkiye Alevilerinin sorunları bu topraklarda çözüldükçe, diaspora da yaşadığı ülkedeki sorunlarla daha çok ilgilenme fırsatı bulabilir.
Karşılıklı eleştiriler
Avrupa Türk Alevi diasporası Türkiye'deki kardeşlerini pasif olmakla suçluyor. Almanya'dan yayın yapan Yol TV'nin Genel Yayın Yönetmeni Necdet Saraç, Türkiye'deki Alevilerin en büyük eksikliğinin kurumsallaşma olduğunu söylüyor: "AABK ile Türkiye'deki Alevi Bektaşi Federasyonu birbirlerine paralel olarak çalışmakta. Siyasi ortamın verdiği avantaj nedeniyle buradaki hareket kabiliyetimiz daha yüksek. Türkiye de kurumsallaşma biraz ağır ilerliyor." Bu eleştirilere
yanıt veren Türkiye Alevileri, diasporayı Türkiye'nin kendine özgü şartlarını anlamamakla suçluyor. Zorunlu din derslerinin Türkiye'de okul müfredatlarından kaldırılması için mücadele veren Ali Kenanoğlu, "Hariçten gazel okuyorlar. Ben burada 365 gün 24 saat yaşıyorum, tehdit ediliyorum. Onlar orada keyif içinde yaşıyorlar" diyerek diasporaya sitemde bulunuyor.
Reha Çamuroğlu ise diasporayı Aleviliği
İslam dışı göstermeye çalışmak ve ürkiye'de
azınlık statüsü verilmesini talep etmekle suçluyor. Bu talepleri kapalı kapılar ardında konuşan Avrupalı Alevi örgütlerinin diaspora kelimesinin tüm kötü özelliklerini taşıdıklarını ekliyor
SABAH