Yoo...
Peki bu
servis ne için?
Avukatların,
ulaşım imkânı biraz zor olan
Silivri'deki cezaevine, rahatça gidebilmeleri için.
İyi de,
İstanbul'da cezaevi Silivri ile sınırlı değil ki. Ümraniye'si var, Bakırköy'ü var. Var da var..
Niye bütün cezaevlerine servis aracı konulmamış?
Veya tüm cezaevlerini dolaşacak şekilde bir ring usûlü servis
tercih edilmemiş?
İlginç!
Daha da ilginç bir yönü var işin..
Ergenekon davasını takip edenlerin dikkatini çekmiştir.. Silivri
Cezaevi'nde kalan birçok
Ergenekon davası sanığına,
kanun gereği zorunlu müdafii tayini gerekiyor.
İki ihtimalle: Ya bu
sanıkların kendi
avukatları olmadığı için.Veya sanıklar, yargılamayı bilerek sekteye uğratmak için, kendi avukatlarını savcılığa veya mahkemeye bildirmedikleri için...
Bu durumda ne yapmak gerekiyor?
İstanbul
Barosu'nun, kanundaki zorunlu avukatlık kuralı kapsamında, sanıklara avukat göndermesi gerekiyor..
Avukat bulunması gerektiği halde, avukat bulunmadan ifade alınması,
Yargıtay'da açık bir temyiz sebebi..
Onun için, bu kuralın öyle
ihmal edilecek bir yanı yok..
Ama yaşanan ne?
İstanbul Barosu, çeşitli bahanelerle, zorunlu avukat görevlendirmesini yapmıyor.
Aslında bu görevlendirme,
kanuni bir zorunluluk. Buna karşı direnme de, açık bir görev suçu..
Ama İstanbul Barosu, herkese meydan okuyor. Meydan okuyor ve zorunlu müdafii tayinini yerine getirmiyor. Böylece çok açık bir şekilde suç işlemiş olsa bile, sanık avukatsız ifade vermiş ise, aleyhindeki kararın Yargıtay'dan bozulma ihtimali ortaya çıkıyor!
Ve bu tuzak, adeta bile bile kuruluyor!
Aynı Baro, kanun gereği avukat yollaması gereken mahkemenin bulunduğu yere, avukatları götürmek için
araç tahsis ediyor!..
Nasıl bir iş bu?!
Hayli karışık bir iş!..
Madem avukat görevlendirmiyorsun, avukatların cezaevine gitmesi için niye servis aracı tahsis ediyorsun?
Sorun, sadece araç tahsisi değil. Avukatların yolda her türlü konforunu sağlamak için, özel araç bile alınmış. Özel
şoför tahsis edilmiş!
Bir yandan zorunlu müdafii görevlendirmesini yapmam diyor. Davayı, sekteye uğratmaya çalışıyor. Bir yandan da, avukatların Silivri'ye gitmeleri için özel araçlar tahsisinden de geri durmuyor!
“Avukatlar, saatlerce yollarda zaman kaybetmemeleri için böyle bir
hizmet başlattık” deseler, soracağım kendilerine: “Niyetiniz, cuntacılara
destek değil de, avukatlara bir hizmet ise, tüm cezaevlerine niye servis hizmetiniz yok?”
Yine devam edeceğim sorularıma, “Niyetiniz gerçekten, avukatlara basit bir hizmet ise, para yokluğundan zorunlu avukat görevlendirmesini bile ertelemiş iken, niye daha makul bir
uygulama ile yetinmediniz? Örneğin,
İETTile anlaşıp, aynı servis hizmetinin, İETT araçları ile sağlanmasını niçin tercih etmediniz?”
Öyle ya; İETT ile
anlaşma yaparsınız.Onların araçları ile, sadece avukatlar için, sizin yaptığınız hizmetin aynısı yapılabilir, bu iş çok da ucuza mâl edilebilirdi.
Ama anladığım kadarı ile maksat; avukatlara sıradan bir hizmet vermek değil, cuntacıların yargılanmasında, Baro olarak,
savunma avukatlarına tüm imkânların seferber edildiği görüntüsünü yaymak.
Hani yarın, duruşmalara yetişemeyecek olan avukatlar için,
taksi kaldırsalar, şaşırmayacağım..
Bir eleştirim daha var İstanbul Barosu'na..
Amacınız avukatlara hizmet ise, tüm avukatların faydalanabileceği Yargıtay içtihadları ile ne hizmetiniz var sizin?..
“Hukukturk sitesi ile anlaşıp, içtihadları 99 TL'ye vermeye başladık” diyecekler..
Yani, Yargıtay kararını para ile satmayı Baro eliyle meşrulaştırdılar..
Bu bir yana, tüm avukatların faydalanabilecekleri bir içtihad temin etme hizmetini, para ile sağlıyorlar da, sadece belli avukatların faydalanacakları bir hizmeti, 140 milyarlık araç satın alarak vermeyi nasıl mantıklı buluyorlar, şaşmamak elde değil!..
ALİ KARAHASANOĞLU-VAKİT