'İnternet düzenlemesi' kılıfının arkasındaki şok gerçeği yazdı!

Radikal Gazetesi Yazarı Cengiz Çandar, internet yasasının maddelerinin ne anlama geldiğini yazarak, "Toplum, iktidarın ‘kirli ilişkileri’ni izleyemez hale getirilirken ‘bireyler’in sanal âlemdeki her hareketi iktidar tarafından ‘izlenebilir’ olacak. " ifadelerini kullandı.

'İnternet düzenlemesi' kılıfının arkasındaki şok gerçeği yazdı!

Köşesinde internet düzenlemesi konusunu kaleme alan Cengiz Çandar, " düzenlemenin asıl sebebini yazarak, "Gözbebeklerine kadar yolsuzluğa batmış iktidarın ihtiyacı bu. Çünkü, ‘idare’nin örtbas etmeye çalıştığı ‘yolsuzluk’ kanıtları, tapeler ve yazışmalar, ‘internet’ sayesinde yayılmaya başlandı. Muhalefet liderleri ve sözcüleri, internetten öğrendiklerini TBMM’ye taşır oldular." cümlelerini kullandı

İşte Cengiz Çandar'ın o yazısı:

Bu tür 'Tek Adam' ve 'Tek Parti'ye dayalı 'üniter devlet', her türlü 'paralel devlet'ten daha tehlikelidir.

TBMM’den önceki gece AKP çoğunluk oylarıyla geçirilen internet yasasının maddeleri ne anlama geliyor? 
Basit: Şu teknolojik çağda, Apple CEO’sunun Çankaya Köşkü’nde Cumhurbaşkanı tarafından kabul edildiği bir dönemde, bir ‘polis rejimi’ nasıl oluşturulabilir? Ve kendisini ‘internet çağı’na nasıl adapte edebilir? Ve bütün bunlar, ‘görünürde demokratik’ bir ülke olarak nasıl yapılabilir? 

Bu üç sorunun ortak cevabı, işte AKP çoğunluk oylarıyla çıkartılan internet yasa maddeleridir. İktidarın internet yasasının ‘ruhu’nda şu iki husus özellikle çarpıcı: 1) TİB, mahkeme kararı olmadan internet erişimini engelleyebilecek; 2) İnternet sağlayıcıları internete girenlerin kayıtlarını iki yıl boyunca saklayacak ve kamu otoritesinin talebi halinde ona sunacak. 

Bunun tercümesi şu: Başbakan’a (ve MİT’e) bağlı olacak olan TİB, hoşlanmadığı her durumda internet erişimini engelleyebilecek. İnternete giren herkesin her türlü bilgisi, iktidarın elinde, iktidarın istediği gibi kullanımına açık olacak. 

George Orwell’in bütün zamanların en büyük klasiklerinden biri ve ‘totalitarizm’in en çarpıcı eleştirisi sayılan ‘1984’ adlı romanındaki ‘Büyük Birader Seni İzliyor’ durumunun daha da kötüsü. 

Toplum, iktidarın ‘kirli ilişkileri’ni izleyemez hale getirilirken ‘bireyler’in sanal âlemdeki her hareketi iktidar tarafından ‘izlenebilir’ olacak. 
Polis rejimi’ dediğinizin, ‘totaliter’ ya da ‘otokratik’ yapıların bir boyutu da budur zaten. Türkiye, ‘internet çağı’nda Kuzey Kore, Çin ve S. Arabistan gibi ülkelerle ‘aynı ligde’ oynamayı kararlaştırıyor. 

Böyle bir yasa çıkartma ihtiyacı 2014 yılının hemen başlarında nereden, neden çıktı? Bir toplumsal ihtiyacı mı karşılıyor? 
Hayır. Gözbebeklerine kadar yolsuzluğa batmış iktidarın ihtiyacı bu. Çünkü, ‘idare’nin örtbas etmeye çalıştığı ‘yolsuzluk’ kanıtları, tapeler ve yazışmalar, ‘internet’ sayesinde yayılmaya başlandı. Muhalefet liderleri ve sözcüleri, internetten öğrendiklerini TBMM’ye taşır oldular. 
Yine internet sayesinde, Tayyip Erdoğan’ın Gezi olayları sırasında ta Fas’tan müdahale ederek Habertürk televizyonunda gördüğü ve hoşlanmadığı altyazıları sildirttiği öğrenildi. 

(Başbakan’ın televizyon kanallarındaki altyazı sildirmeye kadar medya ile uğraştığı, medyaya yerleştirdiği adamlarının “Emriniz olur” diye konuştuğu ses kayıtlarının parlamento kürsüsünden okunduğu gün, AKP iktidarının baskıcı politikalarını tuhaf ‘sosyo-politik analizler’le rasyonalize etmek için helak olan bir köşe yazarının yazı başlığı ‘Erdoğan otoriterleşti mi?’ idi. ‘AK’ Parti’nin şu dönemi, gerçekleri ‘karartma’ girişimleri kadar, bazıları için unutulmaz ‘karamizah’ örnekleri ile de hatırlanacak.) 

İnternete bağlanmak ile yolsuzlukları öğrenmek arasında doğrudan bir bağ söz konusu. Geçen yazımızda, iktidarın tepesinden organize edilen Sabah/ATV satışında ‘kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez’ mantığı ile hareket edildiğini yazmıştık. Tapeler sayesinde öğrenildi ki, -daha hâlâ da öğreniliyor- bir bakanın talimatıyla ‘havuz’ oluşturuluyor ve bazı müteahhitler ‘Allah ne verdiyse’, oluşturulan ‘havuz’a 630 milyon dolar veriyorlar. Kimisi ahlaya vahlaya. Ama veriyorlar. 

Niye? 
Bu parayı toplayan firmalara 87 milyar 832 milyon liralık ihale verilmiş de ondan. Bunlardan birisi “O kadar nakdim yok” diyor; ona da “Merak etme, Ziraat Bankası’ndan ayarlarız” deniyor. Ayarlanıyor da. 

Bunları da internete bağlanarak okuduğumuz ‘fezlekeler’ sayesinde öğrendik. TBMM’ye bir buçuk aydır bir türlü ulaşamayan, ‘derin devlet’in ‘faili meçhul’ cinayetleri gibi savcılık-Adalet Bakanlığı-TBMM arasındaki ‘yollar’da ‘kayıplara karışan’ ve ‘iktidar yolsuzlukları’yla ilgili ‘fezlekeler’ internet âleminde ortaya çıktılar. 

Örneğin Sabah/ATV’nin iktidar marifetiyle nasıl el değiştirdiği, Başbakan ve ailesine yazlık villa yapılması için Urla sahilinde birinci derece SİT alanının nasıl üçüncü derece SİT alanına dönüştürülmesine çalışıldığı, daha neler neler... 
Dolayısıyla ‘internete saldırmak’ ve toplum ve bireyleri ile internet bağlantısını kesmek ya da bu bağlantıyı ‘devletleştirmek’, Tayyip Erdoğan iktidarı için yaşamsal önem taşıyor. 

‘Paralel devlet’ ve ‘devlet içinde devlet’ ile mücadele bahanesi, iktidar sahipleri için yolsuzlukların üzerini örterek, ‘parti devleti’ne, bir tür ‘faşist devlet’e geçiş bahanesine dönüşmüştür. Çıkarılmak istenen internet yasası, bunun en vurucu, somut örneğidir. 

Nitekim, 150 akademisyen, hukukçu ve avukat imzasıyla dün yayımlanan bildiri, ‘durumun farkındalığı’na ilişkin önemli tespitleri içeriyor. İktidarın almak istediği önlemlerin kendisine karşı ‘darbe iddiası’ndan yola çıktığını ve bir ‘olağanüstülük hali’nin varlığını ortaya koyduğuna işaret ediyor ve şu dikkat çekici bölümlere yer veriyor: 

“Bu durumu ‘İstiklal mücadelesi’ olarak betimlemek, zorunluluk karşısında hukukun işletilmesi gerekmez mesajı vermektedir… 
Bir ay zarfında binlerce kamu görevlisiyle ilgili olarak yapılan işlemler ile yargıya ilişkin planlanan kaygı verici girişimler, hukuk güvenliği ilkesine gösterilecek saygıyı tahrip eden ve hukuk ile meşruiyet arasındaki bağları koparan bir sonuca yol açabilecek niteliktedir. 

İktidar, siyaset bilimi ve hukukta hiçbir karşılığı olmayan bir ‘paralel devlet’ kavramı icat ederek ve tüm hukuk dışı uygulamaları kendi iktidarına ortak ettiği Gülen Cemaati’ne yıkarak sorumluluktan kurtulamaz. Son yıllara damgasını vuran Ergenekon, Balyoz ve KCK gibi davalarda özel mahkemeler eliyle sistematik şekilde kanıtların çarpıtıldığı ya da üretildiği defalarca dile getirilmiştir. Gazetecilerin, akademisyenlerin, avukatların, çeşitli STK üyeleri, Kürt belediye başkanlarının, öğrencilerin, bu yöntemlerle suçlandıkları ve uzun tutukluluklarla fiilen cezalandırıldıkları ortadadır. Bu davalara konu olan delillerden bazıları yurtiçinde ve yurtdışında incelenmiş ve sonradan üretildiklerine dair bilimsel veriler ortaya çıkmıştır. O dönemde bu durumu meşru bulan hükümet, yolsuzluk soruşturmalarına kendisinin konu olacağını kavradığı noktada bu davaları gayrimeşru ilan etmiştir. 

Hiçbir siyasi iktidarın, bir yandan kendisine yönelik yolsuzluk soruşturmalarından ve bir yandan da devlet içi ortağından kurtulmak için tüm ülkeyi hukuki, siyasi ve ekonomik bir açmaza sürüklemeye hakkı yoktur.” 

AKP iktidarı bir yandan da özel mahkemelerin kaldırılmasını, azami tutukluluk süresinin 10 yıldan 5 yıla indirilmesini, gözaltı kararı için kuvvetli şüphe şartını içeren –internete ilişkin hükümleri de bunun içinde kaynatan- ‘demokratikleşme paketi’ni TBMM’ye getirdi. 
Getirilenlerin bir bölümünün gerekli olması, iktidarın asıl niyetinin ‘Tek adam, tek parti devleti’ yolundaki yürüyüşünde bir tür ‘göz boyama’ ve asıl amacın ‘yeni ittifak arayışları’ olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. 

Bu tür ‘Tek Adam’ ve ‘Tek Parti’ye dayalı ‘üniter devlet’, her türlü ‘paralel devlet’ten daha tehlikelidir. Zira, zaten kendisi ‘faşizan’ devlet tipi ile ‘paralel’ hale gelmiştir. 

Ve asker, polis, yargı, istihbarat kuruluşlarının tümünü ‘üniter’ biçimde ‘tek elde’ birleştirerek ‘derin’leşir.

<< Önceki Haber 'İnternet düzenlemesi' kılıfının arkasındaki şok... Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER