Türkiye Gazetesi muhabiri Melik Duvaklı, son kitabı ‘Aselsan Cinayetleri'nde mühendis ölümlerini masaya yatırıyor. Duvaklı'ya göre Türkiye 2004'te Millî Savunma Stratejisi'ni belirledi ve ölümler de bu süreçten sonra başladı. Zaman'da yer alan röportajında Duvaklı, olayı şu sözlerle özetliyor: “2004'e kadar montaj yapıyorduk, satın alıyorduk ve bu adamlara para kazandırıyorduk. Hiçbir millî stratejimiz yoktu bu alanla ilgili. Devlet, ‘Kendi uçağımız, tankımız, füzemiz olsun' dedi ve çalışmalar başlatıldı. Sonrasında da ölümler gelmeye başladı.”
Aselsan, 2016’da ‘insansı kamera’ üreteceğini açıkladı. Bu süreçte, yeni ‘intiharlar’ duyar mıyız?
İnşaallah duymayız. 2004’te Millî Savunma Stratejisi belirlenmişti. Daha önceki intiharlar Atak helikopteri, Altay tank gibi son dönemdeki projeler sırasında gerçekleşti. Her tür proje için bu tür tehlikeler söz konusudur. Ama umarım hiç kimsenin başına bir şey gelmez.
Mühendislerin ölümü gerçekten intihar mı yoksa cinayet mi?
Ölümlerin şeklini ikiye ayırmak lazım... Kendi canına kastederek ölenler var yani intihar edenler. Ama onun dışında daha çok cinayet olan -ki Adli Tıp tarafından da raporlandırılmıştır- bunlardan ilki 2006’daki Hüseyin Başbilen vakasıdır. Evrim Yançeken, Ünsem Ünal bu gibi isimler, cinayet. Burhanettin Volkan diye bir mühendis var. Ölümünden önce intihar eğilimleri olan biri… Fakat bu ölümler intihar olsa bile Ergenekon ve askerî casusluk soruşturmasında ortaya çıkan bazı bulgularda bu intiharların da dışarıdan müdahale ile yapılabileceğini biliyoruz.
Tam bu noktada Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen ‘aselsan.doc’ bize ne söylüyor?
O belgede, adı geçen mühendislerle yakından ilgilenildiğini görüyoruz. Takipte oldukları, tek tek fişlendikleri, kimin neye zaafının olduğu vs. not ediliyor. Mesela Ergenekon sanıklarından Ümit Sayın’ın ses kayıtlarında, kayıtlara intihar olarak geçen ölümlerin de dışarıdan müdahale ile yapıldığı söyleniyor. Üstelik savcı da bu soruşturmayı yürüttüğünde Ümit Sayın’ın bu süreçte Aselsan yönetimi ile irtibatta olduğunu, medyayı yönlendirme amaçlı bazı faaliyetlerin içinde bulunduğunu tespit etti.
“Aselsan’a yoğunlaşalım” ifadesi de var. Neden önemli bu kurum?
Aselsan, Türkiye’nin savunma sanayiindeki en kritik şirket. Aselsan daha çok çekirdek ile ilgileniyor. Yani bu işin komuta-kademe sistemini, beynini sadece montaj kısmı değil, işin şifrelemesini, kriptosunu, ülkenin savaş halindeki en kritik haberleşme sistemlerini geliştirdiği için üzerine oyunlar oynanıyor.
Kurum, 1975’te kuruldu. Ancak bu kadar sistematik ölümler 2006’dan beri gündemde…
Bu işin özü şudur: 2004 yılında, Ankara’da Savunma Stratejisi toplantısı yapıldı. Tayyip Erdoğan’ın da başkanlık yaptığı ilk toplantıdır bu. Ve orada daha önce alınmış bütün kararlar rafa kaldırıldı, özellikle İsrail’e verilecek ihalelerle ilgili. Türkiye’nin kendi sistemleri ile ilgili yeni projeler devreye sokuldu. Devletin de çetenin de üzerine yoğunlaştığı birim Aselsan oldu. Çünkü Altay tank, Atak helikopter, yerli savaş uçağının üretilmesi, füze gibi asıl projeler orada.
Bu süreçte bilhassa İsrail, sıklıkla karşımıza çıkıyor…
İsrail, Türkiye’nin silah tedariki konusunda en çok alım yaptığı ülkelerden çünkü, şifrelemeler de dâhil olmak üzere. Bilhassa modernizasyon konusundaki dev paraların aktarıldığı alan da budur. Adamlar bize hem 30-40 yıllık tanklarını veriyorlar hem de belli bir süre sonra o tankın modernizasyonu ihalesini de alıyorlar.
Peki, ne zaman başladı bu alışveriş?
Özellikle 1993’te Turgut Özal’ın vefatı sonrasında Türk-İsrail ilişkileri gelişmeye başladı. Ve İsrail, 28 Şubat sürecinde askerle iyi geçinerek; ihaleler ve projeler aldı. Mesela, Çevik Bir ve Erol Özkasnak etkindir o dönemde. Verdikleri tek bir ihale ile İsrail’in en büyük savunma şirketi olan IMI’yı iflasın eşiğinden kurtarmışlardır. 2004 yılında kadar da İsrail, Türkiye’den bu tür büyük ihaleleri alıp para kazanan bir ülkeydi.
İsrail ne yapmak istiyor sizce?
Kendine göre bölgenin karakolluğunu yapan İsrail, Türkiye gibi silaha büyük yatırım yapan bir ülkenin, keza Arabistan da öyledir, elindeki silahların komuta-kademesini bilmek ister. Bunun için de teknolojisini satıyor; ama şifrelemeleri satmıyor. Dolayısıyla yarın bir savaş çıksa Türkiye bir uçağını dahi kaldıramaz hale gelecek. Nitekim Amerika, Irak’a girdiği zaman böyle oldu. En son Suriye uçağımızı düşürdüğünde bu konu gündeme gelmişti. Yine PKK ile mücadelede Heronlar İsrail’den alınıyordu. Ve bütün kritik süreçlerde, bilgi akışının kesildiğine şahit olduk. Uludere, böyle bir durumdur mesela.
Anlattığınıza göre Türkiye’nin 2004 yılına kadar bu tür intiharları olmadı. O günden bugüne ne değişti peki?
Çünkü 2004’e kadar biz montaj yapıyorduk, satın alıyorduk ve bu adamlara para kazandırıyorduk. Hiçbir millî stratejimiz yoktu bu alanla ilgili. 2004’te yeni bir yol haritası çizildi. Ve devlet, ‘Eski teknolojileri alıp modernize edeceğimize kendimiz bunları geliştirmeye çalışalım. Kendi uçağımız, tankımız, füzemiz, helikopterimiz olsun’ dedi. Ve o gün Çevik Bir’in 28 Şubat’ta başlatmış olduğu ve ‘En büyük hayalim’ dediği 25 yılda 150 milyon dolarlık alım projesi rafa kaldırıldı. TÜBİTAK’la eş güdümlü çalışmalar başlatıldı. Sonrasında da ölümler gelmeye başladı. Mesela ilk ölümler, 2004 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve TÜBİTAK’ta çalışan iki uzmanla başlar.
Başbakan’ın “Aselsan cinayetleri araştırılsın” talimatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle bu, ailenin isteği ile olmuştur. 2006’da vefat eden mühendis Hüseyin Başbilen’in babası Vehbi Başbilen’in yoğun çabaları ile soruşturma başlatılmış oldu. Ölümlerin ardından açılan soruşturmalar iki üç ay sonunda sonuçlandı 2007’de. Dosyalar takipsizlik verilerek kapatıldı. Bu, ikinci soruşturmaların açılması İstanbul’da yürütülen Ergenekon, Balyoz ve askerî casusluk kapsamında cumhuriyet savcılığından toplanan bilgi ve belgelerde ölümlerle ilgili irtibatlar bulunduğu için bu dosyalar tefrik edildi, Ankara’ya gönderildi ve o yüzden bu ikinci soruşturma açıldı.
Dosyanın akıbeti ne olacak?
Benim edindiğim bilgiler, bu konuda çok umut verici değil. Ankara Cumhuriyet Savcılığı, İstanbul kadar olayın üzerine gitmedi. Dosyaya yeni bilgiler girmesine rağmen yeterince değerlendirilmedi. Kuvvetle muhtemel ki dosya, intihar diye kapatılacak. Başbakan’ın emriyle başlatılan soruşturmada sona gelindi artık. Rapor olumsuz çıkacak gibi gözüküyor.
Ailelerin tavrı ne peki?
Onlar yetkililerden konunun aydınlatılması için ısrar ediyorlar. Ama dediğim gibi çok da umut verici şeyler olmayacak gibi duruyor.
Aselsan kurulalı 37 yıl oluyor. Gelecek adına umutlu olabilir miyiz? Tüm engellenmelere rağmen...
Mevzu bütün savunma sanayii ile ilgili. Türkiye, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez kendi rotasını çizdi. Daha yolun çok başındayız. Ama niyet ve atılım var ortada. Daha önce devasa paralar vererek; modernize ettiği işi, Türkiye şu an kendi yapıyor. Bu çok iyi bir şey ve ümitli olmamız gereken bir durum.