İstanbul Barosu'nun
Ergenekon terör örgütü
soruşturmasında tutuklanan askerlere ilişkin yaklaşımı avukatlar arasında rahatsızlık oluşturdu. Baronun davadaki tavrını eleştiren avukatlar, bu tepkilerini bir metne dönüştürdü. Yönetime sunulacak metin, baroya bağlı tüm avukatların da
imzasına açılacak.
Demokratik tavırları ile öne çıkan
Çağdaş Avukatlar Grubu (ÇAG) tarafından hazırlanan metin, "
İstanbul Barosu yönetimini uyarıyoruz, Baro'nun görevi 'avukatlık bürosu' gibi davranmak değildir;
demokrasiye ve
insan haklarına sahip çıkmaktır." cümlesiyle başlıyor. ÇAG'ın imza metninde ulusalcı yaklaşımlarıyla gündeme gelen İstanbul Barosu'nun Ergenekon
şüphelilerine yönelik dilekçelerine dikkat çekiliyor.
Baro Başkanı Muammer Aydın tarafından 19 Ocak 2009'da yapılan duyuruda, "
Ergenekon davasında
tutuklu emekli Org. Hurşit Tolon'un
tahliye talebinin yeniden gözden geçirilmesi, tahliye edilmediği takdirde
Gülhane Askerî Tıp Akademisi'ne derhal sevkinin yapılması." yönünde çağrıda bulunduğu hatırlatılıyor.
4
Şubat 2009'da ise baro yönetimince doğrudan İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'na dilekçe verilerek tutuklu şüpheliler
Levent Ersöz ve Arif Doğan'ın tahliyesinin ve derhal
GATA'ya sevk taleplerinin değerlendirilmesinin istendiğine dikkat çekiliyor. Bu açıklamaların ardından Tolon'un tahliye edildiğini, Ersöz'ün de GATA'ya sevk edildiği hatırlatılıyor.
Ergenekon davasında diğer davalar gibi yargılama kurallarına uyulması gerektiği belirtilen ÇAG'ın imza metninde, şunlar kaydedildi: "Sanığın kim olduğuna ve isnat edilen suça bakılmaksızın, hiç kimse
Anayasa'nın 10. maddesi ve ceza yasaları karşısında eşitlik ilkesi gereğince, soruşturulmaktan ve
yargılanmaktan muaf tutulmamalıdır. Suç varsa yasaların dokunamayacağı kimse olmamalıdır."
Faili meçhullerin sorumluları ile darbecilerin yargılanması istenen metinde, "Ne yazık ki, Ergenekon soruşturma sürecinin başından beri yaptıkları açıklamalarla hukuka ve demokrasiye sahip çıkmak yerine Ergenekon şüpheli ve sanıklarını korumayı amaç edinen İstanbul Barosu yönetimi, bu tutumunu daha ileri bir aşamaya taşımış, savcılığa verilen tahliye ve GATA'ya sevk talepli dilekçe ile Ergenekon şüphelileri ile aralarındaki fikri yakınlığın etkisiyle bir kısım şüphelilerin avukatı gibi hareket etmiştir." ifadelerine yer veriliyor.
'Baro yönetimlerinin bir soruşturma veya davaya bir kısım sanıkların savunmasını üstlenen avukatlık bürosu gibi müdahale etmesi hukuka ve Baro'nun işlevine aykırıdır' denilen imza metninde, Baro'nun şüphelilerin tahliyesi için dilekçe vermesinin kabul edilemeyeceği dile getiriliyor.
Baro'nun görevinin bazı generallerin tahliyesini istemek değil, sanıkların adil yargılanma haklarının savunularak iddia edilen suçların açığa çıkmasını ve sorumlularının cezalandırılmasını talep etmek olması gerektiği anlatılıyor.
İstanbul Barosu'nun bu tutum ve anlayışıyla, yalnızca hukuka ve demokratik ilkelere aykırı hareket etmekle kalmadığı, aynı zamanda üyelerinin büyük çoğunluğunun iradesine de aykırı davrandığı ifade edilen metin; "Biz aşağıda imzası olan avukatlar, İstanbul Barosu başkan ve yöneticilerini; İstanbul Barosu tüzel kişiliğinin hukuk devleti, insan hakları, demokrasi ve adil yargılanma hakkının savunulması ile açıklanamayacak bir şekilde Ergenekon davası sanıklarının "avukatlık bürosu" gibi algılanmasına neden olan ve Baro'nun saygınlığına gölge düşüren demokrasi ve hukuk dışı tutumlarına son vermeleri konusunda uyarıyoruz." şeklinde sona eriyor.
ERUYGUR'A 'HAZIRIZ' DEMİŞTİ
Ergenekon sanığı Şener
Eruygur'un eşi
Mukaddes Eruygur'un GATA Beyin Cerrahisi Servis Şefi Kd.
Albay Nusret Demircan'la yaptığı konuşmaların yer aldığı şok ses kaydında, bayan Eruygur, İstanbul Barosu'ndan da bahsetmişti.
İnternete düşen ses kaydında Mukaddes Eruygur, İstanbul Barosu'ndan şöyle bahsetmişti:
"Şimdu bu
Zekeriya Öz 13. Mahkemede. İtirazlarımızı bunlar kapatıyor. 12. Ve 14. Mahkemeler bizdenmiş.
Ankara Barosu, İstanbul Barosu,
İzmir Barosu hazırız biz dediler. Teşekkür ettik herkese ama bir ceza profesörü, anayasa profesörü birisi ceza profesörü.
Sinan Aygün nasıl çıktı dedim.
Sinan Aygün'ün yanında
Hisarcıklıoğlu vardı dedi. Sizin arkanız nerde arkanız dedi bana."
ZAMAN