Bir yıl boyunca '
sütlü nuriye'yi tezgâh altından satan Güllü, satışını yapmak için Kenan Evren'e bile ulaşmış. Buyrun size
tatlı bir hikâye...
İşkence,
baskı, yokluk, korku, tank sesleri,
faili meçhul cinayetler, 12
Eylül... O günü yaşayan insanların sık sık kullandığı kelimeler. Hemen hemen kimsenin o günlere dair tatlı bir anısı yok, ama o gün ortaya çıkan bir tatlı var: Sütlü nuriye
12 Eylül'ün yıldönümü yaklaşırken yürekteki acılar yeniden alevlenmeye başladı. Yaşananlar yazıldı, çizildi. Ama kimse hatırlamadı, 'sütlü nuriye'yi. Biz de olaya tatlı tarafından bakalım dedik. Nuriyeyi merak ettik, kendisini bulamasak da onu dünya âleme tanıtan ustayla dertleştik. Karşımızda
baklava dünyasının usta isimlerinden
Nejat Güllü var. O da 12 Eylül mağduru.
Şiddet görmemiş, cezaevine düşmemiş ama ekmeği alınmış elinden. Onlarca
işçi çalıştıran, tek geçim kaynağı baklava olan birinin işyerinin kapısına
mühür vurmaktan daha büyük bir ceza ne olabilir ki!
Nejat Bey, lise yıllarında kışları okur, yazları amcasının işyerinde çalışırmış. Küçük yaşta öğrenmiş baklava yapmayı. Üniversiteyi bitirince düşmüş
İstanbul yollarına. Bu kez, gündüz okula, gece mutfağa. Darbeden önce babasından habersiz Karaköy'den bir işyeri almış. Sonra kara gün gelmiş, çatmış:
Asker yönetime el koydu. Sokaklarda yürüyen tanklar, kapatılan işyerleri, ortadan kaybolan patronlar...
Hayat durmuş bir nevi. Bütün sektörler gibi baklava sektörü de zarar görmüş. Satışlar yerlerde. Birkaç gün sonra Nejat Güllü'nün eline bir
bildiri geçmiş. Yeni belediye başkanı olan bir generalin imzaladığı bir yazı: "Baklava fiyatlarına narh konmuştur (eşitlenmek). Fiyatları düşürün." Fiyatlar 450 binden 340 bine düşürülmüş kısa sürede. Birkaç günlüğüne kapanan kapılar sonsuza kadar açılmamış bir daha. Kimi ayakta kalmak için fıstığı azaltmış, kimi farklı bir yağ kullanmış. Nejat Bey'in inadı inat: Babamdan kalan tatlıyı değiştirmem. Baklavacı meclislerinde tartışmışlar, yeni bir çözüm yolu düşünmüşler ama nafile.
Bir gün bir sohbette Nejat Bey,
Salih Tatlıcı'nın ustalarından birinin 'Sütle tatlı yapılsa nasıl olur?' sözünü duymuş. Bizim ustanın kafasında ampuller yanmış, doğru soluğu mutfakta almış. 'Biri düşünürken, biri mutlaka yapıyordur.' felsefesi burada da işlemiş. Şerbet yerine süt,
fıstık yerine fındık koymuş. Şeker kullanılmadığı için
maliyet düşmüş. Tezgâh altından satışlar başlamış. Yiyen beğenmiş, beğenen yemiş.
Bir yıllık baklava yasağı
Darbenin acıları tüm ülkede yaşanırken el altından yapılan satışlar yüzünden işyerinin kapısı iki kere mühürlenmiş. Askerlere yasağın anlamsızlığını anlatmaya çalışan işçiler, kaç kere cezaevine düşmekten son anda kurtulmuş. Sütlü nuriyenin popülerliği ise her geçen gün artmış. Bir gün içinde Karaköy'de 50-60 tepsi satılmaya başlamış mesela. Nejat Bey, bu kez tatlının satışını onaylamak için belediyenin yolunu aşındırmış. Her gün bir dilekçe yazmış. Cevap? "İnceleniyor hâlâ." Ankara'ya gitmiş sonra, "Generali albaya şikâyet mi ediyorsun?" deyip geri göndermişler.
Liseden bir arkadaşı aracılığıyla Kenan Evren'in kızına ulaşmış. "Babam şu anda Türkiye'deki elli bin sorunla uğraşıyor. Onunla baklava ile ilgili konuşmaktan çekinirim." demiş kız. Anlayacağınız
darbe bütün yolları kapamış. Tam 1 yıl 15 gün sonra müjdeli haber, yüzleri güldürmüş: Fiyatlar serbest. Sütlü nuriye için izin çıktıktan sonra da diğer tatlıcılar üretime geçmiş.
Nuriye platonik aşkım değil
Nejat Bey, darbe döneminde çok ağladığını ve o günden kalan tek tatlı şeyin sütlü nuriye olduğunu söylüyor. 'Nuriye platonik aşkınız mı? O yüzden mi bu ismi verdiniz?' sorusuna gülerek
cevap veriyor: "
Hayır. O zamanlar yeni evlenmiştim. Asker her dükkâna geldiğinde satışları
kontrol ederdi. Listeden menüye bakardı. Sütlü baklava deseydim, neden izin almıyorsun diye beni içeri atarlardı. Ben de listeye girmesin diye, böyle bir isim verdim. Doğaçlama oldu. Tatlı tanınmaya başlayınca da ismini değiştirmek istemedim." Nejat Bey'in en çok sevdiği tatlı sütlü nuriye. Aksine babasının ise en nefret ettiği tatlı. Babası satılmasından haz almıyor, kedi mamasına benzetiyormuş. 12 Eylül'ün bir daha yaşanmamasını dileyen baklava ustası, "O günlerde ayakta kalmak için evimizi sattık. 28 yaşımda, gençliğimin baharında ne kadar ağladığımı hatırlamıyorum. O günden bugüne tek tatlı hatıra sütlü nuriye kaldı." diyor.