'
Demokratik Açılım Sürecinde Kardeşlik Projesi' adlı kitabı geçtiğimiz günlerde okuyucuyla buluşan Armağan, hem bir
Kürt alimi hem de
Cumhuriyet devrini yaşamış biri olarak
Bediüzzaman'ın
Kürt meselesine ilişkin görüşlerini aktarıyor. Sorunun çözümünün
Nursi'nin görüşlerinde saklı olduğunu vurguluyor. Prof. Armağan, Cumhuriyet'in kurulmasından sonra
Kürtlerin unutulduğunu, dillerini konuşmalarına izin verilmediğini, suçlu-suçsuz birçok yerde husumet ve hakaretlere maruz kaldıklarını anlatıyor. Bütün bu yanlış uygulamalara rağmen bazı Kürtlerin
toprak, özerklik ya da imtiyaz gibi taleplerinin meşru ve makul hiçbir yanı bulunmadığını savunan Armağan,
Kürt sorununun çözümünde
Said Nursi'nin sesine
kulak verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Armağan, Kürt kökenli olan Nursi'nin hiçbir zaman
bağımsızlık talebinde bulunmadığını ve federal devlet yapısını kabul etmediğini kaydediyor.
Nursi'nin
Osmanlı zamanından beri Kürtlerin Türklerden ayrı olmaması gerektiğine inandığını söyleyen Armağan, Bediüzzaman'ın şu sözlerini aktarıyor: "Muhtariyet fikri ırkçılığı hortlatır. Türkler bizim aklımız, biz de onların kuvveti. Mecmuumuz (toplamımız) bir iyi insan oluruz. Kürtlerin saadeti ancak
Müslüman Türklerle beraber olmakta yatıyor. Kürtlük davası pek manasız bir iddiadır. Çünkü (Kürtler) her şeyden evvel Müslümandırlar.(...)
İslam uhuvvet-i İslamiyeye münafi (zıt) olan kavmiyet davasını men eder."
Servet Armağan, Nursi'nin milliyetçiliği 'müspet ve menfi' diye ikiye ayırdığını, menfi milliyetçiliğı '
ırkçılık', müspet milliyetçiliği ise 'İslam kardeşliği' olarak
tarif ettiğini belirtiyor.
Prof. Armağan, Bediüzzaman'ın
Kürtçe eğitim meselesindeki yaklaşımı konusunda da şu değerlendirmeyi yapıyor: "Nursi makalelerinde, doğunun cahil kaldığını ve
ihmal edildiğini yazıyor. Çözüm olarak da doğunun her yerinde okullar açılmasını ve buralara Kürtçe bilen öğretmenler gönderilmesini söylüyor. Eğer bu yapılmaz ve Kürtler de okumazlarsa gelecekte Kürtlerin pek büyük bir
darbe yiyeceklerini, yani geri kalacaklarını belirtiyor."
Armağan, Bediüzzaman'ın
isyana kesin bir dille karşı çıktığını vurgulayarak, Cumhuriyet'in ilk yıllarında Şeyh Sait'in başlattığı isyan hareketine
destek vermediğini hatta "Bu millete kılıç çekilmez. Bu millete ve askerlerine karşı isyan etmek doğru değildir. İsyan hatalı bir harekettir, vazgeçin." uyarısında bulunduğunun altını çiziyor.