Bilderberg toplantısının yapılacağı, konukların üç gün
etiket' title='boyun haberleri'>boyunca
misafir edileceği
Kanada'nın Ottawa kentindeki Brookstreet H
otel'e girerken minibüsün penceresinden etrafta toplananlara gözüm takıldı. İlk aklıma gelen, hayatının son 34 yılını Bilderberg'i izlemeye vakfetmiş Jim Tucker'ın protestocu kalabalık arasında bulunup bulunmadığı oldu. Dünya, Bilderberg'le ve her yıl değişik yerlerde yapılan toplantılarıyla onun ısrarlı takibi sebebiyle haberdar.
34 yılın alışkanlığını ben katılıyorum diye bozacak değil ya; James P. Tucker Ottawa'ya benden önce gelmişti.
Grubun korumalarından birinin, "Şu gördüğünüz kişi iki günde tam 5000 (beşbin) kare fotoğraf çekti" diye işaret ettiği
İspanyol Daniel Estulin de kıdemli bir Bilderberg gözlemcisi. Otele katılımcı taşıyan camları karartılmış otomobillere yöneltti kamerasını; kaldığım 13. kattan aşağı her bakışımda, Estulin'i otel içindeki hareketleri yakalamaya çalışırken görüyordum.
Amerikalı bağımsız belgesel yapımcısı
Alex Jones'a Kanaladı görevliler takmış...
Sonora gelen her Amerikalı ehliyetini gösterip Kanada'ya geçebiliyor; Jones ise Ottawa Havaalanı'nda saatler geçirmek zorunda bırakıldı. Sonunda saldılar, ancak 24 saat içinde ülkeyi terk etmesi şartıyla...
Dışarıdan bakıldığında durum böyle...
İçeriden bakıldığında ise şunu gördüm: Kıdemli Bilderbergçiler kendilerini yakın takibe almış kişilerden ve iddialarından fazla gocunmuşa benzemiyorlar. Başından sonuna bütün oturumlarını izledim, her yemeğine herkesle birlikte katıldığım için rahatlıkla iddia edebilecek durumdayım: Kendilerine gösterilen ilgiden de, haklarında ifade edilen iddialardan da keyif alıyor Bilderbergçiler... Üç gün boyunca, neredeyse her fırsatta, "
Hani bizim dünyayı yönlendirdiğimiz söylenir ya" ve "Dışarıdakiler Kanada'yı bölmek üzere toplandığımız iddiasındalar" türlü cümleler işittim. Her ortamda en büyük alkışı bu tür cümleler aldı; hem alkışladılar, hem de güldürler...
GİZLİLİĞİN BU KADARI
Bilderberg dünyanın en gizli örgütü, buna hiç kuşku yok.. Gizlilik daha davetle birlikte başlıyor ve hiç bitmiyor. Gelen bütün belgelerin üzerinde "gizli ve mahremdir" ibaresi mutlaka yer alıyor sözgelimi;
gazetenin ortak
faks cihazına gönderilseler bile...
Toplantılar başkalarına kapatılmış otellerde yapılıyor. Üç gün boyunca katılımcılar dışarıya çıkmıyorlar. İkinci gün öğleden sonra için öngörülen "müze ziyareti" güvenlik gerekçesiyle iptal edildi. Koca bir otelde 125 kişilik katılımcı grubu, bazılarının sekreterleri ve korumaları, çoğu bu iş için gelen organizasyon sorumluları... Yani taş çatlasa 200 kişiyi aşmayan bir topluluktuk... Çok katlı otelin son üç katındaki odalarda yattık. giriş katında kahvaltı edip yemek yedik, ikinci katta da toplantı yaptık...
İkinci gün, biraz da ne olacağını görmek için, sürekli takmamız için verilen boyun kartım olmaksızın toplantıya geldiğimde kulağındaki telli irtibattan koruma olduğu anlaşılan bir
genç yanımda bitti ve kartsız salona giremeyeceğimi hatırlattı. Ottawa'ya
seyahat planımı son anda değiştirip başka saatte bir uçakla gitmeye karar verdim; ilk uçaktan inmediğimi fark edince derhal telefonla ulaştılar. Üzerinde yalnızca "B" harfi bulunan ve aylar öncesinden gönderilen etiketi yapıştırmam gerekmez diye yanıma
küçük bir valiz almıştım, "Ne olmaz, ne olur" uyarısıyla ona da etiket takıldı.
Güvenlik Bilderberg için her şeyin önünde geliyor. Sonunda olan şu; Güvenliği biraz aşırıya vardığınızda kendinizi başkalarından koparıyorsunuz, bu da grubun doğasında varolan "
gizlilik" gösrüntüsünü daha da koyulaştırıyor.
GAZETECİ BOL AMA HABER YOK
Listeye şöyle bir bakıyorum da, toplantıda hiç de küçümsenmeyecek sayıda gazeteci varlığını farkediyorum; Avusturya'nın Der Standard gazetesi yayıncısı
Oscar Bornner, Burda yayın grubunun patronu Hubert Burda, Kanada Globe and Mail gazetesinin yayıncısı
Philip Crowley,
Alman, Axel Springer
Medya Grubu yöneticilerinden Mathias Döphner,
Wall Street Journal gazetesi editörlerinden Paul Gigot, Alman Die Zeit gazetesi editörü Josef Joffe, yardımcısı Matthias Nass,
Times gazesei editörlerinden Anatole Kaletsky,
Le Figaro yayın yönetmeni Yves de Kerdrel, Times Worner Medya Grubu'ndan Norman Pearlstine,
Danimarka Politiken gazetesi yönetmeni Toger Seidenfaden, International Herald Tribune'dan John Vinacur,
Financial Times yönetmen yardımcısı Martin Wolf...
Bu kadar gazeteci toplantıya katıldı, ama hiçbiri gazetelerinde toplantıdan söz etmmeyecekler... İkıy yıl önce Financial Times'ta "Bilderberg nedir?"gibisinden kısa bir değerlendirme haberi çıkmıştı. Kanadalı gazete patronunun yayın organı her toplantı günü merakla açtım; açmamla kapamam bir oldu. Bütün toplantıları baştan sona izleyen gazetecinin gazetesinde "Bilderberg" sözcüğü hiç geçmedi.
Bu koyu bir gizlilik tabii... Rusya'dan söz ederken şu cümleleri sarf eden gazeteci aramızdaydı: "Geçen hafta Moskova'da Uluslararası
Basın Enstitüsü (IPI) toplantısı yapıldı. Açılışa Putin de katıldı ve eleştirildi. Ertesi gün gazetelere merakla sarıldım, ama heyhat, toplantıdan da açılışta Putin'in eleştirildiğinden de tek satır
bahis yoktu. Rusya'da
basın özgürlüğü bu kadar işte..." Aynı meslektaş, kendi katıldığı toplantıdan yönettiği gazetede hiç söz edilmemesini sineye çekebiliyor.
GİZLİLİK GÖRÜNTÜYÜ PEKİŞTİRİYOR
Bilderberg'e katılanların kimlikleri açısından güvenlik takıntısını anlamak mümkün de, toplantıların bu denli koyu bir gizlilikte yürütülmesi yine de çok anlamsız. Bu anlamsızlığa anlam kazandıran tek nokta, Bilderberg'in ciddiye alınmasından sürdürülen gizliliğin büyük payının bulunması. Bilderberg toplantılarına katılanların büyük bir bölümü geldikleri ülkeleri yöneten insanlar zaten... Bir bölümü de önemli uluslararası örgütlerin başındalar... İşadamları
finans, petrol, sanayi, medya dallarında bir numara... Bilderberg, onlara, ülkelerinin en önemli adamları olmaktan daha fazlasını sağlıyor; Bilderberg'le "dünyayı yöneten
sınıf" görüntüsünü kazanıyorlar...
Bu görüntünün onlara büyük keyif verdiğinden hiç kuşkunuz olmasın...
Fehmi Koru - www.yenisafak.com.tr