İddianameyi delilleriyle birlikte açıklama iradesi,
Ergenekon’u küçültme, önemsizleştirme ve aşağılama iradesine karşı aslında bir meydan okumadır.
Demek ki, iddianameyi hazırlayanlar kendilerine güveniyorlar. Bundan sonra iş,
davanın görüleceği mahkemeye düşüyor. Aynı duyarlılık orada ortaya çıkar mı, nasıl bir son olur, hepsini zaman gösterecek.
Ama bu dava yakın geleceği kökten etkileyecek ve sadece hukuki sonuçları değil siyasal yansımaları olacak. Derin yapıların kodları değişecek, modernleşme yönünde önemli girişimleri tetikleyecektir. Artık hiçbir şey, eski gibi olmayacaktır.
Bu algıya yol açan iki önemli gelişme var. 1-
Türkiye, artık
darbelerle yüzleşiyor. 2-Derin cinayetlerin üzerine gidiliyor. Toplumun tamamı olmasa bile önemli kesimi,
faili meçhul cinayetlere artık, ‘Solcuyu öldür sağcıları
tahrik et, sağcıyı öldür solcuları tahrik et’ kolaycılığı etrafında yorum getirmiyor, devleti kendi ideolojik ön yargılarına göre şekillendirmek isteyen cuntacılara
prim verilmediğini görüyor.
Bu toplumsal umudun dalga boyu, dava sonucuna göre kısalabilir veya artabilir. Ama umut ateşi, sıcaklığını korumaya devam eder. ‘Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ derken söylemeye çalıştığım budur.
Dört doğrulama
Kuşku yok ki, bu süreci doğuran ana unsur Ergenekon
soruşturmasıdır. Oramiral
Özden Örnek’e ait olduğu iddia edilen günlüklerdeki darbe senaryoları, bu soruşturma sürecinde teyit edilmeye başlandı. Ergenekon, basit bir çete operasyonu düzeyinde bırakılsaydı bu günlükler fırında kül olarak kalacaktı.
Şu ana kadar günlüklerdeki iddiaları kesmen de olsa teyit eden dört isim çıktı:
Hilmi Özkök, Hurşit
Tolon, Özden Örnek ve
Murat Yetkin.
Özkök, günlüklerde kendi isminin geçtiği toplantı tarihlerinin tuttuğunu söyledi. Tolon, ifadesinde günlüklerdeki kendiyle ilgili bölümler doğru olduğu için
itiraz etmediğini söyledi. Yetkin, paşalarla görüşmesinin doğru olduğunu ama günlükteki konuşmaların geçmediğini yazdı. Örnek ise günlükler ilk ortaya çıktığında bana yaptığı açıklamada, günlüklerdeki görüşme tarihlerinin doğru olduğunu anlatırken, ‘Tuttuğum notları birileri ele geçirip eklemeler yaparak sızdırmış olabilir’ dedi.
Biraz daha cesur olabilirsek, Türkiye bu kara dönemle tüm boyutlarıyla yüzleşebilir. Burada en kritik görev Özkök ve Örnek’e düşüyor. Özellikle Özkök’ün ‘No Comment’ boyutundan çıkması lazım.
Üç gizli
tanık
Buradaki bir önemli gelişme ise derin cinayetlerle ilgilidir. Tetikçilerin yakalanmasını bile yeterli bulmayan ve gerisindeki gizli gücü arayan yargı anlayışı, şeffaf ve demokratik
yönetim açısından çok önemli merhaledir.
Ergenekon iddianamesinde yer alacak kodlu tanık ifadeleri, çok önemlidir. Medyaya yansıyan bilgilere göre, bu isimlerin 20 civarında olacağı söyleniyor. Tanık koruma kapsamında olduğu için bu isimlerin yayınlanması,
Terörle Mücadele Kanunu’na göre ‘
hedef gösterildiği’ gerekçesiyle suç teşkil edebilir. O nedenle isimlere girmeyeceğim.
Onlar arasında üçü var ki, Ergenekon’un kodlarını çözmede savcılara büyük katkı sağlamıştır. Biri akademisyen, biri
emekli asker, biri serbest meslek sahibidir.
Danıştay cinayeti ve
Cumhuriyet Gazetesi’ne atılan bombalarla ilgili Ergenekon bağlantısının kurulmasında, bu ifadelerin rolünün büyük olduğu söylenebilir. Bir de isimleri duysanız şok geçirirsiniz.
Neyse, yazılacak çok konu var ama iddianamenin açıklanacağı güne sıkıştırmak doğru olmaz. Onun için bugün yazıyı kısa keseceğim. İddianameyi gördükten sonra daha sağlıklı değerlendirmeler yapabiliriz.
ŞAMİL TAYYAR- STAR GAZETESİ