Peki, bu
eylemleri kimler yapacak? Hangi kadrolar bu eylemler için hazırlanıyor? İddia edilen
Ergenekon'un saha
komutanları kimler?
Uzun süre kamuoyunun gündemini meşgul eden '
İrtica ile Mücadele
Eylem Planı'ndaki ıslak
imzayı inceleyen Jandarma Kriminal;
Adli Tıp ve Emniyet'in paralelinde karar verdi: "İmza,
Dursun Çiçek'in." Ardından 3.
Ordu Komutanı
Orgeneral Saldıray Berk ve
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı
İlhan Cihaner'in de
sanık olduğu
iddianame Erzurum 2. Ağır
Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. İddianamenin bel kemiğini Dursun Çiçek imzalı "AKP ve Gülen'i bitirme planı" oluşturuyor. Ergenekon kapsamında yürütülen bir başka
soruşturma Poyrazköy'de çıkan
silahlarla ilgiliydi. Soruşturma neticesinde
Kafes Eylem Planı'na ulaşan savcılar, planda yazılanların uygulanıp uygulanmadığını araştırdı. Kısa süre sonra, İstanbul'da görülen
Hrant Dink cinayeti davasına ve
Malatya'daki
Zirve Yayınevi katliamı davasına
bakan mahkemeler soruşturmanın Kafes Eylem Planı'nı da kapsayacak şekilde genişletilmesini talep etti. Böylece gözler 'eylem planı' olarak gündeme gelen ve 'fiiliyata geçmemiş
darbe planı' olarak sunulan 'kâğıt parça'larının icra edildiği alanlara çevrildi.
Malatya, Erzurum,
Trabzon ve Diyarbakır'da görülen davalarda sanık
muvazzaf albayların ortak bir özelliği saptanıyor. Şu ana kadar yapılan soruşturmalarda,
Eskişehir İl Jandarma Komutanı
Albay Recep
Gençoğlu, Erzincan İl Jandarma Komutanı Albay Ali
Tapan, Malatya İl Jandarma Komutanı Albay
Mehmet Ülger,
Kayseri İl Jandarma Komutanı Albay
Cemal Temizöz, Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay
Ali Öz, Trabzon eski İl Jandarma Komutanı Albay Şinasi Çaşkurlu,
Hakkâri İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat ve
Konya İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Özçoban hakkında çeşitli iddialar ortaya atıldı. Çoğu
tutuklu olarak cezaevinde bulunuyor; ancak hepsi de görevinin başında. Üstelik
Cemal Temizöz'ün avukatlık masraflarını
Jandarma Genel Komutanlığı karşılıyor.
ERZİNCAN OLAYLARININ
BAŞAKTÖRÜ: RECEP GENÇOĞLU
Tutuklu Başsavcı İlhan Cihaner'in başlattığı 'cemaat soruşturması' ve bölgedeki faaliyetleri kapsayan Erzurum iddianamesinde, Erzincan'ın şu anki Jandarma
Alay Komutanı Albay Ali Tapan ve bir önceki komutan Albay Recep Gençoğlu isimleri birlikte yer alıyor.
Savcıların değerlendirmesine göre, bu iki isim yetkilerini zorlayarak İsmailağa
Cemaati mensuplarını İbda-C ve
Hizbullah bağlantılı göstererek mahkemeden dinleme izni alınmasını kolaylaştırmış. Davayla ilgili savcılara bilgi veren gizli
tanık Munzur'a göre Albay Gençoğlu şu cümleleri sarf ediyor: "Erzincan'da senden çok büyük bir
operasyon istiyorum, benden silah mı istiyorsun, esrar mı istiyorsun, ne istiyorsan yerine gelecek. Yeter ki cemaat evlerini tespit et. Bu cemaate yönelik 4 ay içinde bir operasyon yapacağız, gerekirse cemaat mensuplarına yönelik yaptığımız
teknik takip dikkate alınarak bol bol ikna ettiğiniz öğrencilerle cemaatteki insanların telefonla görüşmelerini sağlayın, bol bol suç unsuru konuşulsun..."
Albay Recep Gençoğlu,
Ergenekon soruşturmasının uzantısı olarak görülen bu planların bir icracısı olarak ilginç bir portre sunuyor. Yeni Aktüel dergisinin 211. sayısında yer alan bir haberde, Gençoğlu'nun silah arkadaşı olduğunu iddia eden birisi onu şöyle suçluyordu: "Cemal Temizöz'ün kurduğu korku imparatorluğunun üzerine oturdu." Hatırlanacağı üzere daha önce binbaşı rütbesiyle
Cizre İlçe Jandarma Komutanı olan Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı
Albay Cemal Temizöz hâlen Diyarbakır'da 20 faili meçhulün azmettiricisi olmak suçlamasıyla yargılanıyor. Aynı dergiye Temizöz'ün sorumlu tutulduğu faili meçhullerde kullanılan 'Beyaz Toros'un fotoğrafını gönderen kaynağın anlatımına göre de
Ağustos 1995'te yüzbaşı rütbesiyle Cizre'ye gelen Recep Gençoğlu, Temizöz'le birlikte yargılanan
korucubaşı
Kamil Atak ve kadrosunu yanında tuttu. Aralarındaki mühim farkı ise şu sözlerle açıklıyor: "Cemal Temizöz operasyonlara bizzat katılıyordu. Recep Gençoğlu ise perde gerisinde durur, operasyonlara Kamil Atak ve ona bağlı korucuları yollardı."
Gençoğlu'nun Cizre'de yaptığı
yasa dışı faaliyetler arasında, korucubaşı Kamil Atak'ı korumak üzere mahkemeye yanlış bilgi vermek de yer alıyor. Meçhul kaynağın aktarımına göre, geçici korucu statüsü verilen Atak, hakkında gıyabi
tutuklama kararı olmasına rağmen hem belediye başkanı hem de korucubaşı maaşı almış. Bunu sağlayan şey, Atak'ın tutukluluğunu isteyen Van
Ağır Ceza Mahkemesi'ne Gençoğlu'nun "İlçemizde bu isimde bir şahıs yok." şeklinde
cevap göndermesi ve
emniyeti bu işe alet etmesiydi. Eski silah arkadaşı, Recep Gençoğlu'nun
banka hesaplarındaki trafiğin incelenmesiyle Kamil Atak'la bağının çözülebileceğini aktarıyor. Ayrıca, Cizre'de bir iş adamıyla kaçak mazot işine girdiğini ve harcamaları askeriyenin
kantin bütçesinden karşıladığını iddia ediyor.
ERGENEKON SANIĞI MALATYA
KOMUTANI MEHMET ÜLGER
Erzurum iddianamesinde Recep Gençoğlu'nun 'irtibatlı' olduğu isimler arasında ilginç kişiler yer alıyor. Eski Özel
Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim
Şahin'in Ergenekon iddianamesine giren S-1 timini kurması için görevlendirdiği ileri sürülen Reşadiye Komando Tugayı Komutanı Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı bunlardan biri. Diğer önemli isim, Malatya'daki Zirve Yayınevi katliamından sorumlu olduğu iddia edilen, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan ve dördüncü iddianamede yer alması beklenen Malatya İl Jandarma Komutanı Albay Mehmet Ülger.
Ülger'le ilgili ciddi iddialar Ergenekon ikinci iddianamesinin eklerindeki eski Jandarma
İstihbarat Daire Başkanı
emekli Tuğgeneral Levent Ersöz'e ait klasörlerden çıktı. Farklı bir soruşturmadan tutuklu bulunan ve kendi isteğiyle Ergenekon davasında ifade veren Malatya
Kerkük Kardeşlik Derneği eski Başkanı Veysel Şahin, Mehmet Ülger'in bölgede misyonerleri takip ettirdiğini ve tarihî eser kaçakçılığıyla uğraştığını iddia ediyor. Jandarma İstihbarat'la çalıştığını beyan eden Veysel Şahin, Ülger'in talimatıyla
Martin De Lange isimli birini takibe aldığını söylüyor. 20
Nisan 2007 tarihli
Hürriyet gazetesinde yer alan bir haberde, De Lange'in ismi Zirve Yayınevi katliamıyla ilişkilendiriliyor. Saygı Öztürk'ün haberinde, saldırganların Zirve Yayınevi'nde bir süre beklediği belirtilirken, beklenen kişinin Kayra Kitapevi'nin sahibi Martin De Lange olduğu ileri sürülüyor.
Veysel Şahin'in iddiaları
Şemdinli soruşturmasına kadar uzanıyor. Bombalama olayının basit bir uyarı maksadını taşıdığını söyleyen Şahin, eyleme karışan astsubaylar
Ali Kaya ve Özcan İldeniz'in uyuşturucu ticaretiyle uğraştıklarını da iddia ediyor. Bir diğer önemli açıklaması şöyle: "Bende 7 el
bombası vardı. 4 tanesini Mehmet Ülger yakalandığım gün aldı. Bu olay
Battalgazi ilçesindeki Jandarma görevlilerine sorulabilir. Mehmet Ülger benimle pazarlık yaptı. Konuşmazsam 45 dakika içerisinde çıkacağımı aksi takdirde benim için iyi olmayacağını silahlı kuvvetlerin mühimmatının bende bulunduğundan gasptan ve
örgüt suçundan yargılanacağımı söyledi. Benim 4 bombanın alındığından iddianame yayınlandıktan sonra haberim oldu. Sadece 3 bomba ile ilgili olarak hâlen yargılanmaktayım. Mehmet Ülger'in aldığı el bombalarının özelliği şu idi: Bu bombalar Şemdinli olayı ile ilgili idi. Yani Şemdinli'de parçalanan aracın içerisinde ele geçirilen 4
el bombası idi. Bunları Mehmet Ülger söylemişti."
HRANT DİNK, ŞEMDİNLİ VE BALYOZ
Zirve Yayınevi davasında ifade veren Veysel Şahin'in diğer önemli iddiası Hrant
Dink cinayetiyle ilgili olarak kayıtlara geçti. Jandarma İstihbarat için çalıştığı sırada Trabzon'a gittiğini ve oradaki Jandarma Komutanlığı'nda ağırlandığını ifade eden Şahin, Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olmakla suçlanan Yasin Hayal'i burada gördüğünü ifade etti. Albay Şinasi Çaşkurlu'nun görevde bulunduğu dönemi işaret eden Şahin, Yasin Hayal'i oradakilere sorduğunda şu cevapla karşılaşmış: "Sağlam,
temiz bir çocuk." Albay Çaşkurlu'nun "Vatanını, milletini seven iyi çocuklar tanıyorum." ifadeleri de Şahin'in beyanları arasında yerini aldı. Öte yandan Hrant Dink davasının bir ayağı Trabzon'da başladı. İl Jandarma Alay Komutanı
Albay Ali Öz, bu davada 'görevini
ihmal etmek ve kötüye kullanmak' suçlamasıyla yargılanıyordu. Ali Öz'ün, Jandarma istihbarata Hrant Dink cinayetiyle ilgili bilgi geldiği hâlde bunu değerlendirmemesi dikkat çekmişti.
2005 yılındaki Şemdinli olaylarında da Hakkâri İl Jandarma Komutanlığı'na ait, içinden kalaşnikof ve el bombası çıkan 30 AK 933 plakalı aracın varlığı
kilit noktalardan biriydi. Şemdinli iddianamesini hazırlayan eski savcı Ferhat Sarı
kaya'nın meslekten ihracına sebep olan olaylar zincirinin ardından dönemin Emniyet İstihbarat Daire Başkanı
Sabri Uzun, patlamaların arkasında Hakkâri İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat'ın olduğunu
rapor etti. Uzun'un raporunda Albay Kubat, 'kontrgerilla'
tipi faaliyetlerin başında gösteriliyordu. Ayrıca
PKK yandaşı olduğu iddia edilen kimselere yönelik Şemdinli'dekine benzer
bombalama eylemleri yapıldığı belirtilmişti. Bu rapor Uzun'un görevden alınmasına yol açtı. Ardından Mart 2006'da Hakkâri
Cumhuriyet Başsavcılığı Şemdinli olayları sırasında görevini ihmal ettiği gerekçesiyle Albay Erhan Kubat ve bazı idari amirlere yönelik soruşturma açma yetkisi istedi; ancak
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı söz konusu şikâyetin işleme konulmamasına hükmetti.
Son olarak
Balyoz Darbe Planı soruşturması kapsamında gözaltına alınan Konya İl Jandarma Komutanı Hüseyin Özçoban, 'cami bombalama timi lideri' olduğu iddiasıyla tutuklandı. Özçıban'ın imzasını taşıyan çok sayıda gizli belgenin arazide bulunduğu iddia ediliyor. Boş arazideki belgeler toplanarak
Seydişehir Kaymakamı Kemal İnan'a teslim edilirken olayla ilgili soruşturma da başlatıldı.
AKSİYON