"Tayyip Erdoğan’ın yeni yol arkadaşları Çetin Doğan, Doğu Perinçek ve Ergenekon’dan yargılanan zevat… Onların beyanlarını okudukça, yolsuzluk iddialarının Erdoğan’ı nerelere savurduğunu üzüntüyle görüyorum" diyen Ilıcak,
Akif Beki'nin
kelepçe yalanına sert bir
cevap verdi.
İşte Ilıcak'ın bugünkü
yazısı..
"Bayram gibi değil"Türkiye’de hiç de bayram havası esmiyor. Birçok kişi sevdiklerinden ayrı;
ülke gergin.
Sevgi, yerini nefrete bırakmış durumda. Ama gene, ufak da olsa bir umut var yüreğimizde. Ülkemizi mutlaka daha güzel günler bekliyor.
Bana 31 Temmuz’a kadar müsaade… Tatile çıkarken size de güzel bir sözü, “bayram hediyesi” olarak bırakmak isterim:“Sen bir şeyler verdikçe dost görünen çok olur.
Bir de sen iste gör, hepsi birden yok olur.”
Ergenekon ve Balyoz… AK Parti’nin yeni arkadaşları Tayyip Erdoğan’ın yeni yol arkadaşları Çetin Doğan, Doğu Perinçek ve Ergenekon’dan yargılanan zevat… Onların beyanlarını okudukça, yolsuzluk iddialarının Erdoğan’ı nerelere savurduğunu üzüntüyle görüyorum.
Çetin Doğan: “Bu adamların Ergenekon, Balyoz gibi davalarda yaptıkları ortada. Her türlü sahtecilik ve
kumpas bunların eseri. Soruşturma genişletilmeli. Tertipçiler işlediği tüm suçların hesabını vermeli.”
İşçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem: “F Tipi örgütle ilgili
soruşturmanın doğrudan tarafıyız.”
Zaten Doğu Perinçek de cezaevinden çıkarken, “Bizi Ergenekon’a hapsettiler, Türkiye’yi şeyhler, mezhepler ülkesi yapmak için. Cemaatlerin, tarikatların kökünü kazıyacağız. Kim bunların kökünü kazırsa, onunla beraber oluruz” demişti.
Birçok Ergenekon sanığının polislere açılan davaya müdahil olacağını da duyduk.
Bir yandan
cumhurbaşkanlığı seçimi propagandasında Tayyip Erdoğan “Askeri vesayeti sonlandırdık; tuzakları ortaya çıkardık” diye övünüyor öte yandan Ergenekoncular’la kol kola, polislerin, savcıların, hâkimlerin canına okuyor.
***
Zaman zaman eskiyi hatırlatmakta fayda var. Mesela
Danıştay cinayeti. Bu cinayetin nasıl dindarların üzerine yıkılmak istendiğini biliyoruz… Askerin
baskı yaparak hem siyasi partileri hem de Yüksek Yargı’yı etkilemesi ve cumhurbaşkanını seçecek olan Genel Kurul’a 367 milletvekilinin katılması gerektiğine dair
Anayasa Mahkemesi kararı… AK Parti hakkında
kapatma davası…
Türkiye ne zorluklardan gelip geçti. Ergenekon’a karşı yürütülen bu mücadele olmasaydı, AK Parti kadrosu bugüne kadar ayakta kalamazdı. Şimdi tutup, Ergenekon ve Balyoz kapsamında cezaevine girenlerle polisler aynı kaba konulmuyor mu? Sanki ortada hiçbir darbe teşebbüsü yoktu; hiçbir gizli plan mevcut değildi! Öyleyse İrtica ile Mücadele Eylem Planı neyin nesiydi? Orada, dönemin
Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in irticacı olduğunu ispat için nasıl kara propaganda yapılması gerektiği anlatılmıyor muydu? “AK Parti’nin içinde ikilik yaratalım; parti bölünsün” denilmiyor muydu?
“İstanbul Fuhuş ve Casusluk” davasından mahkûm olanlar da sütten çıkan ak kaşık haline geldi. İki defa bu sütunlarda İlker Başbuğ’a bir soru sordum. İsrail’e ve Yunanistan’a, askeri projeler hakkında bilgi sızdıranların listesi talebiniz üzerine size verilmedi mi? Siz, “Aman bunlar açığa çıkmasın. Ben gerekeni yaparım” dediniz mi? Dedinizse, isimleri geçenler cezaya çarptırıldı mı ve davaya “Fuhuş” adı verilmesinin sebebi olan görüntüler, bunlar da
Genelkurmay’a teslim edildi mi? O görüntüleri seyreden, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü
Hüseyin Çapkın ile
Vali Muammer Güler işin vahametini görüp, size dijital kayıtları ve
fişlemeleri sundular mı?
İsmi Danıştay cinayetine karışan
Muzaffer Tekin, kendisinde ele geçen belgeleri Fikret Emek’ten aldığını söyleyince, Eskişehir’de Emek’in evinde yapılan aramada, Genelkurmay
İstihbarata Karşı Koyma Birimi’nden alındığı belirlenen fişleme bilgileri çıktı mı? Bu fişlemeler hem paşalarla hem de ağırlıklı olarak siyasetçilerle ilgili miydi? Büyük ihtimalle
telefon dinlemelerinden elde edilen çok sayıda özel malumat mı söz konusuydu?
Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe’de Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ile konuşurken, bu fişlemelerden söz etti mi? “Sizi de fişlemişler” dedi mi? Acaba bütün bu sebeplerden dolayı mı Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı'ndaki istihbarat dinlemelerini yapan cihazlar, MİT’e devredildi?İşte cevabını bekleyen yığınla soru… Devletteki arşivler kaybolmaz, bunu unutmayın.
“Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen hem yolunu kaybedersin hem de dostunu.”
Necip Fazıl Kısakürek Arkadan kelepçelenme ve Akif Beki “…İnanmazsınız, arkadan kelepçelenmeyi kendisi istemiş. ‘Madem kelepçeleyeceksiniz, arkadan kelepçeleyiniz’ demiş. Meslektaşları da çaresiz, bir
tutanakla istediğini kayda geçirip öyle bağlamışlar ellerini… Hâlâ mı
algı operasyonu birader? Binbir manipülasyonla vicdanları yanıltmayı bırakmazsanız, bir dahaki sefere fotoğraftan işkillenip, haksızlığa uğradığınızdan şüphelenirsek, kandırılmadığımızı nasıl bileceğiz; bir dümenle yine dolmuşa bindirilmediğimizi?”
Bu cümlelerin sahibi Akif Beki. Ona göre Eski Terörle Mücadele Müdürü Yurt Atayün talep etmiş, polisler de ellerini arkadan kelepçelemişler.Akif, “sözünün sorumluluğunu taşıyacak
yetkili bir ağızdan bunu işittiğini” söylüyor. Bu kadar
algı operasyonunun yapıldığı, yolsuzluk davalarına darbe,
casusluğu kovalayan polislere casus denildiği bir ülkede, duyduklarına nasıl inanırsın sevgili Akif? Mantık ve izan yok mu? “Sözünün sorumluluğunu taşıyacak yetki ve ciddiyetteki bir ağza” sormaz mısın, şüpheliler mi, sanıklar mı, polislere artık talimat veriyor?
Farz edelim ki Yurt Atayün kendisini tutuklayan polise “Ellerimi arkadan kelepçele” demiş!!! Böyle bir uygulama yasalara aykırı olarak yapılabilir mi? Atayün, “Çek silahını beni vur” dese, polis tutanak tutup, ondan sonra da onu vuracak mı?Atayün’ün avukatı açıkladı: “Böyle bir tutanak yok” dedi. Varsa da altında Atayün’ün imzasının bulunmadığını söyledi. Velev ki Atayün, elini kelepçelemek isteyen polislere kızdığı için “Önden değil, arkadan kelepçeyi takın” demiş olsun. Belli ki bu bir talep değil, bir öfke patlaması.
Sevgili Akif, bu yorumu sana hiç yakıştıramadım. Öküz
tahta çıkarsa,
padişah olmaz ama saray
ahır olur.
Çerkez Atasözü