Yargıtay eski Başsavcısı
Sabih Kanadoğlu, millî iradenin seçimlerle oluşmadığını iddia ederek, "Millî irade bu değildir. Bu sadece milletin, kendisini 4 veya 5 yıl yönetecek iktidarı seçme olayıdır." dedi.
Kanadoğlu,
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Denizli Şubesi tarafından düzenlenen söyleşiye katıldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) konferans salonundaki söyleşide soruları da
cevaplayan Kandoğlu, millî iradenin seçimlerle ortaya konulmadığını savunarak,
Amasya Tamimi'nde
tarif edildiğini söyledi.
Kanadoğlu, Ana
yasa Mahkemesi'nin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etmesi sonrasında ortaya çıkan "411 mi büyük, yoksa 11 mi?" tartışmasıyla ilgili soruya ise kuvvetler ayrılığı ilkesiyle cevap verdi:
"
Anayasa'nın 6. maddesine göre egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, doğrudur. Yalnız egemenliğin nasıl kullanılacağı, onun altında açıklanmıştır.
Egemenlik, Türk milleti tarafından Anayasa'da yazılı, yetkili ve görevli organları eliyle kullanılır. Bunlar yasama, yürütme ve yargıdır. Yani yasama seçimle gelir. Yürütme, o seçimle gelen yasamanın içinden seçilir. Yargı da anayasal bir yetkiyi kullanır, yani gücünü Anayasa'dan alır. Anayasa'nın başlangıcında bu kuvvetler ayrılığı ilkesinin bir üstünlük sıralaması olmadığı açıkça belirtilmiştir. Yani yasama, yürütme, yargı diye sayılsa da bu bir üstünlük sıralaması değildir. Anayasa, medeni bir işbölümü ve işbirliğinden ibarettir, üstünlük Anayasa'dadır."
Egemenliğin tek kullanma yerinin yasama olarak kabul edilmesi durumunda çoğulcu değil, çoğunlukçu bir rejim olacağını iddia eden Kanadoğlu, "Çünkü millî irade değimiz şey bu değildir. Seçimler, millî irade diye adlandırdığımız o
sanal düşünceyi takviye eder gibi görülür ama o millî irade değildir. O, sadece ve sadece milletin kendisini 4 veya 5 yıl yönetecek iktidarı seçme olayıdır. 22 Haziran 1919'da Amasya Tamimi'nde
Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği şey millî iradedir. Milletin istiklali, bağımsızlığı
tehlikededir. Bu durumdan milleti, ancak azim ve kararı kurtaracaktır. O millî irade oluştuğu için
Kurtuluş Savaşı kazanılmıştır." dedi.
Yasamanın sınırsız yetkili olduğu iddiasının yanlış olduğunu da öne süren Kanadoğlu, "Yasama sınırlıdır. Anayasa, yasamayı ilk dört maddesinde sınırlamıştır. 'Teklif edemezsin, değiştirtemezsin.' deniliyor. İşte bu sınırlamadır. Teklif edersen, kuvvetler ayrılığının yargı gücü faaliyete geçer ve senin yaptığın o yanlışlığı ortadan kaldırır. Teklifin iptaliyle 411 oyun Anayasa'ya aykırı bir biçimde bir yasa çıkardığı ortaya konulmuştur. Anayasa Mahkemesi'nin yaptığı, Anayasa'dan aldığı yetkiyle bu yasayı iptal etmek oldu. Burada herhangi bir şekilde anayasal yetkilerini aşmak, kendisine Anayasa'nın vermediği yetkiyi, gücü kullanmak diye ortaya atılan ithamların hiçbiri yerinde değildir." dedi.
ERGENEKON DAVASI
Kanadoğlu,
Ergenekon davasının nereye varacağıyla ilgili soruya ise şu cevabı verdi:
"Ben nereye varacağını bilemem; çünkü kanıtları bilmiyorum ama siyasallaşan bir yargı, herhalde inanılırlığını ve güvenilirliğini kaybeder. Bu
soruşturma savcı tarafından yapılmalıdır ama siyasi iktidarın başı bizzat, 'Biz iktidara gelmeden bu olayı biliyorduk. Geldikten sonra Emniyet'e verdik. Belirli bir noktadan sonra da savcılığa ilettik.' dedi. Ondan sonra da büyük başarı sağlandı, Emniyet'e ve yargıya teşekkür etti. Hızını alamadı, 'Bu davanın savcısı benim.' dedi. Ana muhalefet partisi lideri geri kalmak istemedi, 'Ben de avukatıyım.' dedi. Böyle bir soruşturma evresinden geçen bir davada sıkıntı vardır."
Kanadoğlu,
Hüseyin Üzmez davasıyla ilgili soruyu da şöyle cevapladı: "Dinin siyasete çok alet edildiğini gördük de cinsel ilişkiye alet edildiğini ilk kez görüyoruz. Bir insanın ne kadar alçalabileceğini gördük. Siyasi çıkarlar yüzünden hangi melun kişilerin de el üstünde tutulmaya devam edildiğini gördük. Her musibette bir hayır vardır derler, bunu da öyle kabul edelim.
Ceza verildiği zaman, 'Çok
yaşlı adam, şeytana uymuş.' acınmalarının önüne geçilmiş olur. İnşallah cezasını çeker."
Kanadoğlu, siyasi partilerden
teklif alıp almadığının sorulması üzerine şunları söyledi: "
Hayır, almadım. Böyle teklif bekleyen bir adam da değilim. Her türlü teklife de kapalıyım. Bunun bir an için gerçek olduğunu varsayarsak, ben partiye güç kazandıracak bir adam değil, ancak potansiyel bir tehlike olurum genel başkan için. Onun için böyle bir teklif gelmez." (CİHAN)