Danıştay ve
Cumhuriyet Gazetesi’ne yönelik saldırıların
kilit ismi eski
subay Muzaffer Tekin’in evinden devletin en gizli
belgesi olan Milli
Güvenlik Siyaset Belgesi çıktı. Kırmızı
Kitap olarak da bilinen ‘çok gizli’ belge, daha önce Sauna Çetesi liderinin kasasında bulunmuştu.
Ulusal Haber
Kimlik Kartı
Sanık
Alparslan Aslan'ın İşçi Partisi'nin yayın organı Ulusal Kanal'ın haber ajansı Ulusal Haber'e ait basın kartı da ilk kez basın mensuplarına gösterildi. Sanığın aracında Ulusal Haber'e ait
Basın Kartının yanısıra Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'ne ait bir yöneticinin kartı da bulunmuştu.
Alparslan
Arslan, Muzaffer Tekin’i tanıdığını
itiraf etti
Danıştay’a silahlı saldırıyı gerçekleştiren
avukat Alparslan Arslan, 4 gün boyunca sürdürdüğü
açlık grevini Bingöl’den gelen annesi sona erdirdi. Babası İdris Arslan'la birlikte oğlunu ziyaret eden annesi beraberinde getirdiği yiyecekleri oğluna verdi. Soruşturmanın kilit ismi Muzaffer Tekin'in ismi yalnızca Arslan'ın ifadelerinde geçtiği ortaya çıktı. Arslan polisteki ifadelerinde ordudan atılma yüzbaşı Muzaffer Tekin'i, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'nden tanıdığını itiraf etti.
Ancak
Cumhuriyet Gazetesi ve Danıştay saldırısıyla ilgisi olmadığını öne sürdü. Soruşturmayı yürüten birimler Arslan'ın bu tavrıyla Muzaffer Tekin'i koruma yoluna gittiği izlenimini edindiklerini belirtiyor. Alparslan Arslan'ın savcı
Hamza Keleş'e verdiği ifadede ise, Danıştay 2. Dairesi'nin türbanla ilgili verdiği karar üzerine eylemi planladığını savundu.
Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır'la İstanbul'dan Ankara'ya geldiklerini söyleyen Arslan, "Arabadaki silahları eylemde kullanacaktık. Ancak Erhan ve İsmail son anda korkup eylemden vazgeçti. Ben de tek başıma Danıştay'a girerek saldırıyı yaptım. Tabancaları ismini hatırlamadığım birinden İstanbul'dan aldım." dedi.
Aslan
mahkeme ifadesinde ise Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi’ne saldırıları ‘müslüman-Türk milletinin refleksi’ olarak nitelendirdi. Arkasında her hangi bir
örgüt olmadığını savunan Arslan’ın şunları söylediği öğrenildi: “Avukat olduğum için Danıştay'a rahat girdim. Çaycıyı takip ederek müzakere salonuna girdim. Daha önce başkan olduğunu anladım kişiye daha sonra da kararda imzası olduğunu düşündüğüm 2 kişiye ateş ettim. 3 el kurşun attığımı düşünüyorum. Sonra öğrendiğime göre alakasız 2 hakime daha kurşun değmiş. Onları
hedef almadım. Hatta bu iki hakimden özür diliyorum. Birer tane mermi atma hakkı var.”