İşte Türkçe Olimpiyadı 1.si - Video

4. Türkçe Olimpiyadı'ndan en güzel görüntüleri yayınlamaya devam ediyoruz.

İşte Türkçe Olimpiyadı 1.si - Video


TÜM HABERLER VE VİDEOLAR İÇİN... TIKLAYIN Yarışmaya TÜRKMENİSTAN'dan katılan Aygül TAŞLIYEVA, Hikâye Yarışmasında 1. oldu. İşte o geceden görüntüleri ve kendisine 1.' lik getiren hikâyesi...

Klip yüklenmeye başlamazsa play tuşuna basarak birkaç kez deneyin. SABAH YAKINIMIZDA Gözlerimden akan yaşın ellerimi ıslattığı soğuk bir kış gecesinde düşüncelerimde yine sensin anneciğim. Bir zamanlar amansız esen acımasız rüzgârın, delik deşik olmuş çocuksu hayallerimi çalıp götürdüğünü, yağan yağmurun ruhumu ıslattığını sanıyordum. Nice Alparslan'a sahip çıkan, onları adam edip yetiştiren bu şehir, bu öksüz Aygül'üne de sahip çıkar mı acaba diyordum kendi kendime. Bugün çok mutluyum anneciğim. Bu fâni dünyada benim için dualarından eksik etmediğin arzuna ulaşmak için en büyük adımı attım. Canım anneciğim, bugün tıp fakultesini kazandım. Bu mutlu günümde yanımda olmanı ne kadar da çok isterdim. Sıcacık yuvamızda mutluluğumu paylaşsaydın keşke. Paylaştığımız nice acı tatlı hatıralarımızın tek ortağı yuvamızda, seninle dolu anıları yaşıyorum anne. Pencereden ışıkları yanan tek tük evlere imrenerek bakıyorum. Ben o evlerde sevginin, mutluluğun, huzurun kurduğu küçük pembe dünyayı görüyorum anne. Ben o evlerde nahif elleriyle yavrusunun saçını okşayan, ancak bir anneye has olabilecek buğulu bir sesle masalların en güzelini anlatan Allah meleğini görüyorum. Ben o evlerde sıcak sobanın başında, annesinin dizinin dibinde masal dinleyen masum yavruyu görüyorum. Anneciğim, ben o evlerde bir zamanlar sevgi, mutluluk ve huzur üzerine kurduğumuz yuvamızın sıcacık atmosferini hissediyorum. İşte o an birlikte geçirdiğimiz acı tatlı anılarımız bir film şeridi gibi zihnimde yeniden canlanıyor ve ben elimde olmadan mazinin ahşap kapısını aralıyorum. Soğuk kış aylarca yerde misafir olan karı, acımasız rüzgârın beraberinde acıyı, üzüntüyü ve kederi alıp götürmüştü. Hayat yeniden can bulmuş, tabiat hayata dönmüştü. Toprakta, baharın müjdeleyicisi çimenler boy gösteriyor, kırmızı güller, sarı laleler, mor menekşeler ve beyaz papatyalar bu muhteşem ahenge ayrı bir güzellik katıyordu. Tabiatın hayranı, çiçek açan ağaçların dallarındakı yerini almış durmadan ötüyordu. Güzel ve güneşli bir gündü. Güneş, nurlu ışıklarıyla, dantelli tül perdemden odama dolmuştu. Mahmurlu gözlerle oturma odasına girdiğimde, annemi her zamanki hâliyle elinde örgüsünü örüyor bulmuştum. Ben babamı hiç görmedim. Babam, ben daha dünyaya gelmeden, hazin bir trafik kazasında hayata veda etmiş. Gencecik yaşta tek başına geçim derdine düşen annem, kendimi bildim bileli örgü örer, temizliğe gider, her türlü zorluğa katlanıp geçimimizi temin ederdi. Bütün bu olumsuzluklara rağmen annem hayatından memnundu. Onun, kaderine isyan ettiğine hiç şahit olmamıştım. Annem er geç bir gün kaderin güzel yüzünün bize de güleceğine inanıyor ve bu inançla yaşıyordu. Hayattaki en büyük arzusu ve bir meslek sahibi olmamdı. Bir gün, kahvaltı yaparken bana “Seninle kırtasiye malzemelerinin satıldığı yere gidelim.” demişti. Bu yıl okula başlayacağımı, ihtiyaçlarımı temin etmemiz gerektiğini söylemişti. Birlikte bir kırtasiyeciye gitmiştik. Gerek gördüğümüz malzemeleri aldıktan sonra evin yolunu tutmuştuk. Annem çok mutluydu. Mutluluğu âdeta yüzüne aksetmişti. Ben: – Anneciğim bu gün çok mutlusun, demiştim. O ise: – Evet, bugün çok mutluyum yavrum. Çünkü hayattan beklentilerimiz adına bugün küçük bir adım daha attık, demişti. Hafifçe öksürdükten sonra konuşmana devam etmiş ve: – Gelecek sene okula gideceksin yavrum. Bir öğretmenin ve birçok arkadaşın olacak. Onlarla oynayacak, eğlenecek, en önemlisi hayatı daha yakından tanıyacaksın. Zaman bir akarsu misali akacak. Bir de bakmışsın ki okulu bitirmişsin. Zaman böyledir yavrum. Kimseyi beklememesine karşın insanlar onun peşinden koşar, demiştin. İşte bu sözler hâlâ kulağımda anneciğim. Sen konuşmana devam ederken ben sözünü yarıda bölerek hayallerimi süsleyen soruyu sormuştum: – Anne, anneciğim ben de doktor olacağım değil mi? – Allah'ın izniyle olacaksın yavrum, derken gözlerini ufka dikmiş, bana beyaz bulut kümelerini göstermiş ve: – Şu bulutlara bak yavrum. Ne kadar da temizler. Senin de yüreğin bu bulutlar gibi temiz ve pak olsun yavrum. Dertlerine ilaç arayan hastalarına sadece ilaç vermekle yetinme; Sultan Sencer'lerin, Alparslan'ların, Ertuğrul Gazi'lerin fethettikleri şu şehirler misali sen de binlerce kalp fethet. İnsanların içten dualarına mazhar ol ki kulları razı olduğu için Allah da senden razı olsun yavrum. Bu sözler karşısında gözlerim yaşarmış ve kendimden emin bir şekilde: – Ben de güzellikleri fethedenlerden olacağım anne, demiştim. Senin bana verdiğin bu öğüt hayat bahçeme tohumunu attığın ve benim sulayacağım ilk meyve ağacı olmuştu. Şimdi aklıma okula başladığım günler geliyor. Beni her zaman kendi ellerinle giydirip okula götürüyor ve çıkışta da gelip alıyordun. Derslerimde gösterdiğim ufacık bir başarıyı görünce seviniyor, âdeta dünyanın en bahtiyar annesi oluveriyordun. Ben ise seni mutlu etmekten büyük bir haz duyuyor ve dünyanın en mesut çocuğu olduğumu düşünüyordum. Sen olmayınca dünyanın başıma yıkılacağını sanıyor ve bu ayrılığın hayali bile beni korkutuyordu. Yine bir kış günüydü anne. Dışarıda dondurucu bir soğuk vardı. Acımasızca esen rüzgâr, sanki bu soğuktan ürkmüşçesine hiddetle pencerelerimizi sarsıyordu. Sevgi, mutluluk üzerine kurduğumuz yuvamızda, sobanın başında oturuyorduk. Sen, o yumuşacık beyaz ellerini, dalgalı siyah saçlarımda gezdiriyor, her zaman ki gibi şefkat dolu bakışlarını üzerimden ayırmıyordun. İçimdeki açlığı, senin bu şefkatinle, sevginle doyurmaya çalışıyordum. Sıkıntılarımız çok olsa da kaderine isyan etmiyordun. Aksine “Allah'ım, sana şükürler olsun. Hiç olmazsa başımızı sokacak bir evimiz var. Evsiz barksız, ihtiyaç sahiplerine yardım et Rabbim!” diyordun. Bir ara dayanamayarak: – Anne, anneciğim bizim de sıkıntılı günlerimiz geçecek değil mi, demiştim ve sen gözlerindeki elemi gizleyerek, o yumuşacık sesinle: – O nasıl söz? Tabi ki geçecek yavrum. Bilmiyor musun her kışın ardından baharın geldiğini? Tıpkı, yağan yağmurdan sonra pırıl pırıl parlayan güneşin doğduğu gibi bizim de üzerimize güneş doğacak. Her gecenin bir sabahı vardır yavrum. Sabah yakınımızda, çok yakınımızda, demiştin; ama bu konuşmanın sonunu getirememiştin. Gözlerinden akan inci taneleri, yanaklarında iz bırakarak dökülmüştü. Benim yüzümden akan gözyaşların yere değil, sanki kalbime dökülüyordu. O inci taneleri yanaklarında değil, kalbimde iz bırakmıştı. Kalbimi burkan bir sızı hissetmiştim yılların çilesini sırtlanan kadına bakarken. Güzel günleri göremeyeceğin korkusuyla sarılmıştım sana. Hiç unutamadığım o kış akşamında saatlerce ağlaşmıştık. – İşin çıkmaza düşünce hiç telaşlanma yavrum, mutlaka bir çıkış yolunun olduğunu düşün ve sabahın olmasını bekle. İnan yavrum, hayra vesile olacak her bir işte sabah çok yakınındadır. Yeter ki biz ona ulaşabilecek tüm yolları deneyelim, demiştin. O geceki konuşmamız beynime gizli bir gerçeği kazımıştı. Sabah çok yakınımızdaydı ve ben ona ulaşabilmek için çaba göstermeliydim. Hayat yolunda karşıma çıkacak problemlere karşı en iyi çözüm özverimle ben olacaktım. Ya çaresizdim ya da çare bendim. Zaman seni benden koparıp mazinin dönülmez kavislerinde emsalsiz bir anı olarak bırakmıştı. Hayattaki tek tutanağım olan sen de beni bırakmış, ebedî huzurun egemen olduğu diyara göç etmiştin. Ani ölümün çocuk kalbimde derin yaralar açtı. Sensiz hayat katlanılır gibi değildi. Ama senin yüreğime ektiğin o mana yüklü cümle beni umutsuzluk girdaplarından kurtarmıştı. Hayatla mücadelem çok çetin olsa da nihayet hedefime ulaştım. Evet, anneciğim, şimdi hedefime biraz daha yaklaşıyorum. Allah'ın izniyle sayılı günler kaldı vatanımda görevimi devralmama. Mesleğimin ehli biri olarak insanlığa hizmet edeceğim. Odama yüzlerindeki matem havasıyla giren hastalarımın sadece bedenine değil, ruhuna da merhem olacak ve onların kalbine yaşama sevinci tohumları saçacağım. Sevgiye susamış gönüllere umut ırmağı olup akacağım. Ayrılığın zulmüyle gözlerindeki umut ışığı sönmeye yüz tutmuş Mecnun'ları vuslata erdiren Leyla olacağım. Nice kalpler fethedip vatanıma binlerce Alparslan'lar kazandıracağım. Ben bir gül olacağım anne, etrafına güzel kokular dağıtan. Şu fâni dünyada iyi bir insan olacağım. Rahat ol anneciğim, sabah çok yakınımızda... * Aygül TAŞLIYEVA , Hikâye Yarışması 1.'si TÜRKMENISTAN
<< Önceki Haber İşte Türkçe Olimpiyadı 1.si - Video Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER