17 Aralık ve Selam-Tevhid soruşturmalarını yürüten Emniyet personeline yönelik 22 Temmuz tarihinde başlatılan operasyon sonrası Selam Tevhid- Kudüs Ordusu isimli örgüt yeniden gündeme geldi. İşte dosyadaki müthiş iddialar...
'7 bin kişi dinlendi' denilerek kamuoyunda itibarsızlaştırılmak istenen dosyada 234 kişinin dinlendiği resmi makamlardan açıklandı. 234 kişinin arasında direkt dinlenmediği net olarak bilinen gazeteci, yazar ve sanatçıların ismi basına sızdırılarak son dönem Türkiyesi’nde sıklıkla kullanılan algı operasyonunun başarıyla yürütüldüğü ortaya çıktı. Soruşturma kapsamında 70 İranlı’nın da dinlenmesine rağmen bu şahıslar hiç gündeme gelmedi.
ÜST DÜZEY İSİMLER İRAN’A ANGAJE OLMUŞ
Bugün Gazetesi'nin haberine göre, Savcılık tarafından takipsizlik verilen Selam Tevhid Terör Örgütü dosyasının içerisinde yaklaşık dört yıllık detaylı bir çalışmayla elde edilmiş bilgi, belge ve görüntülerinde olduğu ortaya çıktı. Dosyada “Türkiye Cumhuriyeti devleti içerisine sızmış İran Casusları” hukuki delillerle ortaya konulmuş. Özellikle siyasetçi, bürokrat ve işadamlarının İran’a angaje edildikten sonra nasıl ve ne şekilde çalıştıkları tespitlerine yer veriliyor.
İRAN AJANLARI DEVLET KURUMLARINA SIZMIŞ
Soruşturma dosyasında örgütün devlet kurumlarına sızdığı, özellikle TRT, Anadolu Ajansı ve hükümete yakın medya içerisinde aktif olarak kadrolaşarak İran menfaatlerine uygun kamuoyu oluşturmaya çalıştığı hukuki delillerle yer alıyor. Selam Tevhid Terör Örgütü ve Casusluk Dosyası’nda İranlı Devrim muhafızlarının koordinesinde bürokrasi ve diğer alanlarda yapılanmış 4 hücrenin faaliyetleri tespit edilip yine ve fiziki takip delilleriyle yer alıyor.
BİRİNCİ HÜCRE
1. Grup; İran devrim muhafızları ordusu Türkiye sorumlularından Naser Ghafari kontrolünde hareket ediyor. 28 Şubat döneminde Sincan’da tankların yürümesine sebep olan Sincan’daki Kudüs gecesinin organizatörlerinden, bu kapsamda ceza evinde yatmış Hüseyin Avni Yazıcıoğlu bu grubun kilit isimlerinden.
28 ŞUBAT SÜRECİNDE SAHTE KİMLİKLE İRAN’A KAÇTI
Dosyada geniş yer verilen üst düzey bürokratın arkadaşı Hüseyin Avni Yazıcıoğlu, 28 Şubat döneminin kritik olaylarından Sincan’daki Kudüs Gecesi’nin organizatörüydü. Gecede İran Başkonsolosu’nun yaptığı konuşma büyük tepki çekmiş, sabahında Sincan’da tanklar yürümüştü.
Yazıcıoğlu 28 Şubat’ın fitilini ateşleyen bu hadise sonrasında bağlı olduğu İranlı istihbaratçıların temin ettiği sahte kimlikle “Gazi Akdağ” ismi altında İran’a kaçtı ve birkaç ay sonra Türkiye’ye dönüp tutuklandı.
ÜST DÜZEY BÜROKRATLA AYNI HÜCREDE
H. Avni Yazıcıoğlu’nun, Uğur Mumcu ve Nesim Malki suikastı zanlıları ile yakın dostluğu dava dosyasında yer alıyor. İddialara göre Yazıcıoğlu’nun MİT ve emniyet içerisinde ajanları bulunuyor. Yazıcıoğlu’nun Ankara’da İran’a çalıştığı 90’lı yılların sonunda şu an kritik bir görevde bulunan üst düzey bir bürokratla aynı ajan hücresinde yer aldığı, H. Avni Yazıcıoğlu’nun üst düzey bürokratla ilişkisini hücre arkadaşının üst düzey göreve atanmasıyla gizlemeye çalıştığına dair çok sayıda delilin dosyada yer aldığı öğrenildi.
ASKERİ VE SİYASİ CASUSLUĞUN DELİLLERİ DOSYADA
Hüseyin Avni Yazıcıoğlu, ekibiyle birlikte bürokrasiye eleman kazandırılması, milletvekili ve bürokratların fişlenmesi, ülkenin askeri ve stratejik öneme sahip yerleri hakkında bilgi temini, Türkiye’yi uluslararası arenada zor durumda bırakmak için yabancı ülke temsilcilikleri hakkında eylemsel keşif çalışmaları, İranlı istihbaratçılarla buluşmalarına dair çok sayıda somut bilginin taksipsizlik verilen dosyada yer aldığı savunuluyor.
İKİNCİ HÜCRE
2. Grup İran Devrim Muhafızları generallerinden Seyed Ali Akbar Mir Vekili kontrolünde hareket ettiği dava dosyasında yer alıyor. Bu hücre kritik bir görevde olan üst düzey bir bürokrat, eski bir AK Partili vekil F.K. ve Selam Tevhid terör örgütünün kurucu ve tetikçilerinden H. S. Ş. ile A. Ç. İsimlerinden oluşuyor.
ETİLER EYLEMİ 2. HÜCRE’NİN İŞİ
A.Ç. 1996’da 2 İran rejim muhalifini öldürmekten tutuklanan, Selam Tevhid örgütü davasından 12,5 yıl ceza alan, 2004’te AK Parti hükümetinin affıyla serbest bırakılan bir isim olmasıyla da dikkat çekiyor. Dosyada 2011’de elektrikli bisikletle gerçekleştirilen ve 8 kişinin ağır yaralandığı Etiler eylemine geniş yer verilerek hücredeki isimlerden A.Ç’nin İranlı eylemciye patlayıcıları nasıl temin ettiği detaylı şekilde sunuluyor.
Hücreyi yöneten İranlı General Seyed Mir Vakili ve hücrenin önemli isimlerinden H. S.Ş. ile A.Ç.’nin buluşmalarına ilişkin fotoğraflar hücrenin faaliyetlerinin anlatıldığı deliller arasında dava dosyasında yer alıyor. İran’lı eylemci Rızazade metin’in dosyadaki mobese görüntülerinden temin ettiği patlayıcılarla eyleme giderkenki görüntüleri de yer alıyor.
AYDIN CİNAYETLERİ 2. HÜCRENİN OPERASYONU
Hücredeki H.S.Ş. ise Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy cinayetleri zanlısı Ferhan Özmen’i yetiştiren isim olduğu ve Selam Tevhid örgütünün 80’li yıllarda İran’da eğitim alan ilk tetikçilerinden olduğu dava dosyasında belirtiliyor. 1988’de İran istihbaratının talimatı ile
İstanbul’daki Suudi/Amerikan bank’ı bombalamış, 12,5 yıl ceza almış, yine 2004’te dostu A.Ç. gibi 2004’teki afla serbest bırakılmıştır.
ÜST DÜZEY İSİMLERLE İRAN AJANININ GÖRÜNTÜLERİ DOSYADA
İran DMO-KG Generali Seyed Mir Vekili, Selam Tevhid tetikçisi H.S.Ş. ‘nin eski vekil F.K ve çok kritik bir görevde olan bir bürokratın bire bir görüştüğü gizli buluşmalar yaptığı ve bilgi alışverişinde bulunduğu yine dosyada bilgi, belge ve görüntüleriyle yer alıyor.
ATAKÖY’DE GİZLİ EVLERDE ÖZEL TOPLANTILAR YAPILMIŞ
Seyed Mir Vakili ve yönettiği ajan ikinci hücresi, İstanbul Ataköy'de "kamuflajlı evler" kiralayıp bu evleri dışarıya karşı diplomat evi oalrak tanıttıkları da tespit edilmiş. Örgütün özel görüşmelerinin yapıldığı bu evlerde teknik takibe takılan H.S.Ş.’nin üst düzey bürokratlarla ilişkileri de kayıt altına alınmış.
DIŞ POLİTİKA VE BAKANLAR KURULU BİLGİLERİ İRANLI AJANLARDA
Söz konusu evlerde yapılan gizli görüşmelerde General Seyed Mir Vakili, üst düzey bürokrattan Türkiye'nin Suriye politikası hakkında bilgiler aldığı ve devletin en mahrem konuşlarının konuşulduğu bakanlar kurulunda yapılan değerlendirmelere ulaştığına dair deliller dava dosyasında yer alıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin en gizli bilgi ve belgelerine ulaşan İranlı ajanlar bilgi sağladıkları üst düzey bürokrata F.K. üzerinden ulaştıkları, direkt irtibat kurmadıkları da belirtiliyor.
ÜÇÜNCÜ HÜCRE
3. Grup yine Naser Ghafari sorumluluğunda siyasal İslamcı çevrelerde önem atfedilen B.K., C.-D. Başkanı H.K., gazeteci-yazar K.Ç. gibi İran’ın etki ajanı olarak kullandığı isimler yer aldığı öğrenildi. Bu kişilerin Ghafari sorumluluğunda İran’a ajanlık yapmatığı ve İran’ın çıkarları doğrultusunda kamuoyu oluşturulması çalışmaları yürüttüğü iddia ediliyor: B.K.’nın damadı F.T. son dönemde TRT, Anadolu Ajansı, Kamu Güvenli Müsteşarlığı gibi kurumlara İran ve Suriye’deki Devrim muhafızlarının kontrolündeki havzalarda yetiştirilen İrancı isimlerin getirilmesine aracılık eden bir isim olduğu belirtiliyor. F.T. kendisi gibi eski bir İrancı olan kayınbabası B.K.’nın isteğiyle E.A. tarafından başbakanlık müşavirliğine atandığına dikkat çekiliyor.
MİT VE EMNİYET İSTİHBARAT KESİŞMİŞ
Cumhuriyet tarihinin en büyük casusluk soruşturması olduğu ifade edilen Selam Tevhid Soruşturmasının Polisin Naser Ghafari ve çalıştırdığı ajanlara yönelik mahkeme kararıyla Temmuz 2012’de yaptığı bir takip MİT tarafından fark edilmesiyle deşifre olduğu belirtilmiş.
Naser Ghafari’nin İran ajanlarını çalıştırdığını bilen MİT, Ghafari’nin takip ediliyor olma ihtimaline karşı uzaktan yaptığı kontra takipte Emniyet görevlilerini fark etmiş. Bu hadise sonrasında “Emniyet tarafından takip edildiği” bilgisi MİT’in içindeki İran bağlantılı ekip tarafından Ghafari’ye sızdırılmış. Bu süreç yine emniyet tarafından kayda alınmış.
OPERASYON GAZETEYE SIZDIRILIYOR
Naser Ghafari bu bilgiyi aldıktan sonra, Havuz medyasının tetikçiliğini yapan ve İran’ın kontrolünde olan Y. A. Gazetesi’ne haber yaptırarak operasyonu deşifre ediyor. Operasyonun deşifre edilmesiyle bazı İranlı ajanlar İran’a kaçtığı da yine kayıtlara yansımış
DÖRDÜNCÜ HÜCRE
4. Grup ise Hüseyin Muktediri, Ali Kıasat Far, Hasan Şabani gibi birçok İran’lı istihbaratçının Türkiye’deki 5. Kol faaliyetlerini ve bağlantılarını kapsadığı iddia ediliyor. Örgüt 90’lı yıllarda Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy gibi isimlere suikast düzenlemiş ve bugün söz Selam Tevhid Terör Örgütü soruşturamsına göre devletin bütün kılcallarına ulaşmış durumda olduğu savunuluyor. Selam-Tevhid örgütünün bu cinayetleri işlediği; 17 Ocak 2000’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nce Hizbullah Terör Örgütüne yönelik operasyonda elde edilen belgeler üzerinden başlatılan çalışmalar sonucu ortaya çıkarılmış, failler yakalanmış, ayrıca örgütün birçok eylemi yine bu çalışmalarla ortaya çıkarılmış.
HİZBULLAH BASKININDA ÖRGÜTÜN ARŞİVİ ELE GEÇİRİLMİŞ
17 Ocak 2000'de Hizbullah’a yönelik Beykoz operasyonunda örgütün merkez arşivi ele geçirilmiş söz konusu arşivde 90'lı yıllarda örgüt üyelerinin PKK ile bölgede yaşadıkları gerilimde İran istihbaratının arabulucu olarak rol aldığına dair çok sayıda örgütsel rapora da yer verilmiş.
AJANDA SORUŞTURMANIN SEYRİNİ DEĞİŞTİRDİ
Bu raporlardan birisi yıllar sonra yürütülen casusluk soruşturmasına önemli bir delil oluşturduğu ortaya çıktı. Hizbullah mensuplarının İran istihbaratından bir şahısla yaptıkları görüşme esnasında İran ajanlarının unuttukları bir ajandayı alarak Türkçe’ye çevirmiş ve bunu örgüt merkezine iletmişler. Söz konusu belgede İran’a çalışan bazı isimlerden kaydedilmiş. 12 farklı şahsın yer aldığı belgenin ilk sırasında Genelkurmay bilgi işlem bölümünde çalışan, Nato askeri üniversitesi mezunu ve istihbarat dalında İngilizce bir tez hazırlamış "M.F." isimli şahıstan bahsedilmiş söz konusu şahıs vasıtasıyla TSK’da bir şebeke kurulabileceği vurgulandığı ortaya çıkmış.
İRAN AJANLARININ GERÇEK KİMLİKLERİ DEŞİFRE EDİLMİŞ
Bu isimleri inceleyen polis, şahısların belgenin hazırlandığı tarihten bu yana bir şekilde İran'la irtibat kurduğunu ve bir kısmının halen ilişkisinin sürdüğünü tespit etmiş. Ele geçirilen belgenin 6. sırasında belirtilen polis memuru Ö.B.’nin İran ajanı Hüseyin Avni Yazıcıoğlu ile samimiyeti olduğu ve ajanlık ilişkisinin devam ettiği tespit edilmiş. 11. sırada yer verilen ve MİT'in telefonlarını temin edeceği belirtilen Y.Y., H. Avni Yazıcıoğlu'nun kardeşidir. Belgenin ilk sırasındaki "Metin Fidan" ise üst düzey bir bürokrat olduğu ortaya çıkmış.
AJANLAR, MİT VE GENELKURMAY’A RESMİ YAZIYLA BİLDİRİLMİŞ
Hizbullah arşivini ele geçiren polis, bu belgeyi 15 Ocak 2001 tarihinde dönemin Emniyet Genel Müdürü Vali Turan Genç imzalı 1.400.001.100-7585-2001 sayılı yazıyla MİT ve Genelkurmay'a göndermiş. Yazıda "Hizbullah operasyonunda ele geçirilen, bazıları kamu görevlisi İran ajanlarını" içeren belge vurgusunun da yapıldığı görülüyor.
İran DMO-KG görevlisi Naser Ghafari'nin çalıştırdığı ajan Hüseyin Avni Yazıcıoğlu dinlemeye takılan bazı görüşmelerinde Ankara'da ikamet ettiği dönemde dosyada şüpheli olarak tanımlanmış üst düzey bürokratla aynı ders grubunda olduğunu dair kullandığı ifadeler de dosyada yer alıyor.
Üst düzey bürokratın geçmişte birlikte olduğu Selam Tevhid örgütü mensuplarının, üst düzey konuma geldikten sonra kendisiyle doğrudan görüşmemeye özen gösterdikleri, söz konusu bürokrattan bahsederken “Bizim komutan, Yenimahalleli” gibi şifreli sözlerle anlaştıkları da kayıtlarda yer alıyor.
BUGÜN GAZETESİ