İzmir'de yayın yapan yerel Dokuz Eylül Gazetesi yazı işleri müdürü Serdar Öztürk, yolsuzluk operasyonunun ardından hükümetin hedef aldığı emniyet camiasının İzmir'de yaşadıklarını ele almaya devam ediyor. Öztürk gazetedeki köşesinde bu durumu isim isim anlattı. Bu isimler ve aileleri ne yer, ne içer, nasıl bir hukuk mücadelesi içinde? Yerel Gazeteci Öztürk'ün kaleminden İzmir'deki durumu okuyalım...
İşte o harika yazı
***
Mesele bu
Mehmet Erikoğlu.
1 Ekim 2014 sonrası ise işsiz.
Emin Göktaş.
Bugün ise sade vatandaş...
Taner Aydın.
17 Aralık öncesi İzmir Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdür Yardımcısı. Şimdi işsiz.
Mehmet Ali Şevik.
17 Aralık öncesi İzmir Emniyet Müdür Yardımcısı. Şimdi o da işsiz.
Bora Köprülüoğlu.
17 Aralık öncesi Sosyal Hizmetler Şube Müdürü. Liman Operasyonu'ndan hemen sonra Mali Şube Müdürü. Şubat 2014'den bu yana işsiz.
Başkomiser Yaser Özoğlu.
17 Aralık öncesi İzmir Organize Şube Müdürlüğü'nde görevli. Şimdi işsiz.
Yaser Başkomiserin çoğu kimsenin bilmediği başka bir özelliği daha var.
O bir şehit ağabeyi.
Temmuz 2011'de Şırnak'ta teröristlerle girdigi çatışmada ağır yaralanıp GATA'ya kaldırılan fakat kurtulamayan Şehit Teğmen Süleyman Özoğlu'nun kardeşi.
Şehit teğmenin arkadaşları, Özoğlu’nun çatışma sırasında askerlerini korumak için kendini önlerine atıp siper ettiğini ve çemberi yarmaya çalışan dört teröristten ikisini öldürdüğünü, bacağındaki atardamara kurşun isabet ettikten sonra bile çatışmaya devam ettiğini anlatmıştı.
Şehidin babası Mustafa Özoğlu’na ise 18 Mart 2013 tarihinde Devlet Övünç Madalyası verilmişti.
***
Bu isimlerin ortak noktaları sadece polis olmaları değil...
Onlar, ettikleri yeminin gereğini yerine getiren isimsiz kahramanlardan bazıları.
İzmir'de son 20 yılın en büyük rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu ilmik ilmik işleyen, sıfatına, konumuna bakmadan ve sonunun nereye varacağını düşünmeden çalışan koca bir ailenin fertleri.
Şimdi işsizler...
Kiranızı nasıl ödüyorsunuz, evinize yakacak alabiliyor musunuz, çocuklarınız ne yiyor diye sorulmayanlardan.
Öylece kapının önüne konuldular...
***
Bitti sanan yanılır.
Bir kez dosdoğru olmaya karar verdiysen,
Sana diz çöktürmek için,
Rüşvet verirler, makam verirler, mevki verirler.
Olmadı, tehdit ederler...
Ta ki senin çökmeyeceğini anlayana kadar.
O zaman da çamur atarlar, izi kalır sanırlar.
***
O yüzden onların da çilesi bitmedi.
Ne sıkıntılar çektiklerini bilmiyoruz.
Ama bildiklerimiz var.
Mesela, İzmir Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şube'nin eski Müdürü Behzat Tuzcu.
Meslekten atılmadı ama önce Personel Şube emrine verildi.
Şimdi ne yapıyor?
Emniyet girişinde nöbet tutturuluyor.
Uyuşturucuyu kaybedenlere taltif, yakalayanlara ceza...
***
Eski Mali Şube Müdürü Emin Göktaş'ın şoförleri mesela.
Biri Şırnak'a biri de Van'a tayin edildi.
Sekreteri olan trafik polisi mesela.
Alsancak'ta resmi trafik ekibine verdiler.
Ne için?
Eski müdürleri aleyhine ifade vermedikleri için.
***
Bununla kalsa iyi.
Bu kadar çalışmaya yakalanan ne kadar hırsız, uyuşturucu satıcı varsa şubeye çağırıp “şikayetçi misin?” diye soruyorlar
Savcının karşısına dikiyorlar.
Soruluyor “Suçumuz ne?”
“Hakkınızda ihbar var. Siz hele bir cevabınızı verin biz sonra hukuki değerlendirmeyi yaparız” deniliyor sadece.
1, 2, 3, 4, 5 ve tam 6 ayrı soruşturma...
***
Yetmedi...
En son parasıyla aldıkları silah ruhsatlarını da iptal ettiler.
Ve iptalle ilgili resmi yazının sonunda aynen şöyle yazıyor:
“Bir daha asla silah ruhsatı verilmemek üzere iptaline...”
Kim diyor?
Sayın valimiz...
***
O yüzden söylüyorum, diz çöktüremezlerse karalarlar...
Haklıdır çok bilen...
Yasalar ne kadar güzel olursa olsun eğer zalimin elinde ise oradan zulüm doğar.
Mesele bu, anlaşıldı mı?
SERDAR ÖZTÜRK