Star Gazetesi Başyazarı
Mehmet Altan istenen
yasal düzenlemelerin
Türkiye'yi geri götüreceği görüşünde.
İşte Mehmet Altan'ın analizi:
Güpegündüz yapılan bir
baskınla 17 askerimizin şehit edildiği, yirmisinin yaralandığı
Aktütün Karakolu’nun komutanının kim olduğunu bile öğrenemeden faturanın ‘
özgürlüklere’ çıkarılmak istendiği anlaşılmakta...
Oldum, bittim ‘silahlı, külahlı’ işlerden şüphelenirim... İçindeki gariplikleri çözmediğimiz Aktütün Baskını sonunda askeriyenin
sorgulanmasına değil, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasına vesile olacağa benzer...
Birkaç gündür kıyısından köşesinden duyulan, dün ise ayyuka çıkan haberlere göre askeriye,
terörle mücadelede zafiyete yol açtığı gerekçesiyle beş konuda, ancak Olağanüstü Hal’de görülebilecek yeni yasa istiyor...
Aktütün’deki zafiyetin sebebi ne?
Askere göre ‘temel hak ve özgürlükler’...
Hep söylerim, burası ‘Kuyucu Murat Paşa’ sulbünden...
Sorunu çözme...
Özeleştiri yapma...
Ama baskıyı artır...
Maalesef bu mantık hiç değişmedi...
* * *
Genelkurmay ve
Jandarma Genel Komutanlığı’ndan gelen 5 talepte neler var?
1- Arama:
Ceza Muhakemesi Kanunu kapalı mekánlarda savcı izni olmadan,
arama yapılmasını ve buralardaki
delil niteliğindeki belgelere kolluk güçleri tarafından doğrudan el konulmasını engelliyor.
Bu yasal düzenlemede ‘savcı izni’ şartının kaldırılması isteniyor.
2- Yetki Alanı: Jandarma Teşkilat Kanunu’ndaki hükümler, askerlerin polis kontrolündeki yerlerde
operasyon yapmasını engelliyor.
Genelkurmay ve
jandarma bu
yetkinin kendilerine de verilmesini istiyor...
3- Avukat:
Ceza Muhakemesi Kanunu’nda sorgu sırasında
avukatın bulundurulması zorunlu.
Genelkurmay ve diğer güvenlik birimleri bu uygulamayı, delillerin karartılması ve sorguda delil toplamanın sekteye uğraması nedeniyle sakıncalı buluyor.
4- Sorgu: İl İdaresi Kanunu’nun 11’nci maddesi, operasyonlarda ve toplumsal olaylarda güvenlik güçlerine sadece önleme ve olayları yatıştırma yetkisi veriyor.
Asker ise ‘adli kolluk’ yetkisi istiyor. Bu yetki tanınırsa asker, somut bir olay olmasa da ‘delil toplama’ gerekçesiyle daha çok operasyon yapabilecek.
5- Gözaltı: Sonuncu talep de
gözaltı süresinin uzatılması...
* * *
Bu talepler kabul edilirse ne olacak?
‘Arama için izin kalkınca’, arama ‘hukuksal kriterlere göre’ değil, güvenlikçinin ‘isteğine göre’ şekillenecek.
‘Yetki alanı genişleyince’,
terörle mücadele eden (jandarma sınıfından olmayan) birimler, operasyon sırasında, adli kolluğun yetkilerini kullanamıyorken kullanmaya başlayacak ve istediğini istediği biçimde gözaltına alıp, ifadesine başvurabilecek... Böylece ‘hukuksal’ sürecin dışına çıkılarak, işler güvenlikçinin ‘kriterlerine’ göre yürüyecek...
Uzatmaya gerek yok... Türkiye şehirleşiyor ama güvenlik Jandarmalaşacak... sorgulamak yerine Türkiye’ye şal örtme isteğini ‘hem güvenlik hem özgürlük’ formülüyle yumuşatmanın anlamı yok...
Burada amaç ‘evrensel hukuk kurallarından’ kurtulmak, İttihat ve Terakki türü hukuksuz bir keyfiliğe kavuşmak...
* * *
Neden mi?
Çünkü şikáyet edilen konular AB uyum yasaları sayesinde geldi ve çok yeni...
Biz o uyum yasalarını niye kabul ettik?
1993 yılında eski Sosyalist
ülkelerin demokratikleşmesini sağlamak için AB tarafından getirilen ‘
Kopenhag Kriterlerine’ uymak için...
Ne kadar uyabildik?
Ancak ‘eşiğe’ ulaştık...
Şimdi o bile rahatsız ediyor...
Söylem de şu:
Terörle savaşta AB’ye uyum çerçevesinde çıkarılan yasalar ‘elimizi kolumuzu bağlıyor’...
Sanki bu yasalar olmasa, beş kere baskın yiyip 44 askerimizi şehit düşüren Aktütün’ün savunulmasındaki zaaf giderilecek...
* * *
Kimin elinin kimin cebinde olduğunun anlaşılmadığı ‘silahlı, külahlı işler’ sonunda statükonun işine yarıyor...
Zaten kısıtlı olan özgürlükleri boğuyor...
Ülkeyi askerileştiriyor...
Bunu ‘savaş lobisi’ kendi yararına görebilir ama ülke için hiç de hayra alamet değil...
Son baskın şimdi bizi, Doğu ve Güney
doğu’da
olağanüstü hal ilan edilmeden, olağanüstü hal uygulamasına sürüklüyor...
Askeriyeye
Anayasa’yla çelişen yetkiler verilmesinin önünü açıyor...
Türkiye’yi
doğal hukuktan iyice kopartıyor...
* * *
Biz
AK Parti iktidarının ilk yıllarındaki samimi gayretleriyle gerçekleşebilecek, AB standartlarında bir Türkiye özlüyorduk... Bırakın o hedefe gitmeyi, yavaş yavaş elde edilen kazanımlar da uçacak gibi...
Buna rağmen
Ankara’nın formülü hep şu oldu:
‘
Özgürlüklerde birleşmek yerine, yasakçılık da anlaşmak...’ Galiba bu yaklaşım şimdi yaygınlaşarak, siyasal iktidarı da iyice Ankaralılaştıracak...
AB standartlarından biraz daha uzaklaşacağız...
Bizdeki
siyaset kurumunun özündeki anlayışın temelinde ‘yasakçılık’ olduğu bir kez daha ispatlanacak...
* * *
AB’den...
Avrupa standartlarından...
Evrensel temel hak ve özgürlüklerden uzaklaşınca...
Bu hedefleri alargaya alınca gideceğin yer bellidir:
‘Askerileşme’ ya da ‘jandarmalaşma’...
Herkes Aktütün’ün ardındakini merak ediyordu...
Şimdi durum galiba daha da netleşmekte...
Hayırlı olsun...