Kurulan mahkemelerde görülen davalarda halktan ücret alınıyor. Şehir mahkemelerinin çözemediği davalar, Kato Dağı'ndaki kampa taşınıyor. Önce gündelik hayatta 'iki dilli' bir sistem talebi, ardından 'Demokratik Özerkliği' simgeleyen bayrak isteği... Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) mensupları tarafından dile getirilen ve Demokratik Toplum Kongresi'nin (DTK) toplantı sonuç kararı olarak açıklanan iki madde siyasetin sıcak gündem konusu hâline geldi. BDP tarafı bunu doğal bir talep olarak yorumlayıp 'çift dil' konusunda uygulamaya geçti. Başta Diyarbakır, birçok yerde mağaza, kafe tabelaları ve yemek mönüleri Türkçe ve Kürtçe yazılmaya başlandı. Önümüzdeki günlerde de elektrik ve su faturalarının Türkçe ve Kürtçe dağıtılacağı BDP tarafından duyuruldu. BDP'nin talep ettiği uygulamalar KCK'nın (Kürdistan Topluluklar Birliği) 47 maddeden oluşan sözleşmesinde mevcut. Siyasiler sadece maddeleri zamanı geldikçe dillendiriyor, uygulamaya çalışıyor. İki dil ve bayrak isteğinden sonra yerel mahkemeler ve yerel kaynakların yerinde değerlendirilmesi gibi konuların gündeme geleceğini şimdiden söylemek mümkün. Çünkü dillendirilen talepler aslında KCK modelinde bölgede fiilî olarak uygulanıyor. Siyasiler sadece uygulamalara 'siyasal' zemin oluşturma çabası içinde. Oysa KCK'nın kurduğu 'Devrim ve Halk mahkemeleri' Doğu ve Güneydoğu'da uzun süredir faaliyet yürütüyor. Aynı şekilde yerel kaynakların yerinde kullanılması ilkesi yürürlükte. KCK kaynak olarak gördüğü ilk gelir kapısı 'vergi' toplama işine başlamış bile. Önce KCK'nın mahkemeleri nasıl işliyor ona bakmakta fayda var. 2009 yerel seçimlerinden sonra faaliyete geçen mahkemelerde birçok dava görüldü, görülmeye devam ediyor. Burada maksat devlet otoritesini zayıflatmak, örgütü halkın nezdinde yüceltmek. KCK'nın kurduğu Adalet Komisyonları bu amaçla çalışıyor. Sorunu olan vatandaş buraya başvuruyor ve davasının görülmesini istiyor. Bunun için de iki mahkeme oluşturulmuş durumda. Birincisi daha çok örgüt içi davalara bakan 'Devrim Mahkemesi', diğeri vatandaşlar arasındaki sorunları gidermek için oluşturulan 'Halk Mahkemesi'. Halk mahkemesinde kişiler arasındaki husumet, alacak verecek vakaları, aşiret kavgaları gibi birçok dava görülüyor. Örgüt bölgede yaşayan vatandaşların, sorunlarını halletmek için devlet yerine kendilerine gelmelerini gerekirse tehdit yoluyla telkin ediyor. Bazı vatandaşlar kendi isteğiyle KCK mahkemelerinde hakkını arıyor. Mahkemenin verdiği kararı beğenmeyen sözde KCK vatandaşları istedikleri takdirde temyiz için üst mercie gidebiliyor. Davalar, KCK'nın şehir yapılanması içinde oluşturulan mahkeme heyetince görülüyor. Ancak şehir, ilçe veya beldede görülen davanın sonuçlarına itiraz eden kişinin Kato Dağı'nda bulunan örgüt mensuplarına başvurması gerekiyor. Burası bir nevi 'temyiz mahkemesi' hüviyetinde. Daha doğrusu bütün kararların sonucu Kato'ya gönderiliyor. Temyiz hakkını kullanmak isteyenlerin başvuracağı yer de burası. Duruşma sonucu KCK mührü ile taraflara veriliyor. Mahkemeler ücretsiz değil. Görülen davalarda iki taraf da ücret ödemek zorunda. Eğer alacak-verecek davası ise kazanan paranın yüzde 20'sini mahkemeye veriyor. Dava husumet ise taraflar en az 1500'er TL ödemek zorunda. Tabii temyize gidenin ödeyeceği para normal ücretin üç katına çıkıyor. KCK'nın temyiz mahkemesi alanına dönüşen Kato Dağı aynı zamanda örgütün kalbinin attığı yerlerden biri. Çünkü burası Türkiye'ye geçişlerde örgüt militanlarının barındığı merkezlerden. Bu bölgenin sorumluluğu daha önce Masiro ve Serhat kod adlı militanlardaydı. Ancak derin bağlantılarının ortaya çıkması ve bölgede meydana gelen olaylardan dolayı iki teröristin yerine başkaları atandı. Şu anda Kato'nun sorumluluğu Masiro'nun yerine atanan Çiya Kobani kod adlı (Suriyeli) militan ile Serhat'ın yerine getirilen Roni kod adlı teröristlerin elinde. Davalarda son kararı ikisi veriyor. Temyiz mahkemesi konumundaki Kato bölgesinde görülen davalar sonuçlanmazsa bir üst mahkeme daha var. Davalar Kandil'deki Kanireş ve Hakurk kamplarındaki mahkemelere kadar uzanabiliyor. AKSİYON