Başsavcı Ergenekon'un neresinde?
Önce
şaka zannettim; 'hukuk' tedrisatından geçmiş,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı gibi önemli bir makama yükselmiş (ve üstelik parti kapattırmak gibi hayırlı devlet hizmetlerinde bulunmuş) bir hukuk adamı böyle sözler söyler miydi?
Söylemiş...
Hem de çatır çatır söylemiş...
Salih Boğaç Güldere adlı diplomat da 'söylenenleri' ayakta alkışlamış.
Söylenenlere geçmeden önce, 'söyleyen'le (yani
Sabih Kanadoğlu'yla) ilgili birkaç not düşmek istiyorum.
Siz onu Yargıtay Cumhuriyet
Onursal Başsavcısı ve '367'nin mucidi' olarak tanıyorsunuz.
Bas bariton sesi, kararlı cumhuriyetçi duruşu, ödün vermez laik bakışlarıyla farklı, gerçekten de çok çok farklı ve (bunu söylemek zorundayım) korkutucu bir kamu görevlisi portresi çiziyor...
Ben korkuyorum, ne yalan söyleyeyim...
Fakat, Kanadoğlu, aynı zamanda katı ideolojik görüşleriyle temayüz etmiş bir '
eylem ve düşün adamı'dır.
Düşüncelerini,
bombalandığı halde 'bombalanmamış gibi' yapan Cumhuriyet gazetesinde bizlerle paylaşıyor.
İyi ki paylaşıyor...
Bu vesileyle,
İlhan abi'giller tayfasının (Kanadoğlu, İlhan abiyi çok sever) hukuk anlayışı ve yaklaşımı hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Kanadoğlu, ilginç bir Başsavcı'ydı.
Müdanasızdı da...
Bir vakitler, Siyasi Partiler Kanunu'nun 96. Maddesine göre 'komünist' ve 'faşist' partiler kurmak yasakken, Komünist Parti'ye lütfen bir uyarı göndermiş, isim tashihi istemişti. Çünkü, selefi
Vural Savaş,
kapatma davası açmayı
ihmal etmişti. Bu ihmali nedense kendisi de göstermiş, sadece uyarıyla yetinmişti.
Elbette 'Komünist Parti'yi kapatmalıydı' demiyorum.
Komünistleri uyarırken, Fazilet Partisi karşısındaki cevvaliyetinden eser yoktu da, onu hatırlatmaya çalışıyorum.
Şimdi gelelim, değerli Kanadoğlu'nun söylediklerine.
Demiş ki, '
AK Parti değil yüzde 47, yüzde 97 oy alsa bile bu dava açılır.'
Bununla da, kalmamış,
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı 'milli bütünlüğü bozmak'la,
Kültür Bakanı
Ertuğrul Günay'ı da 'döneklik'le suçlamış.
Daha önce bir açış konuşması yaparak Kanadoğlu'nu takdim eden Frankfurt Başkonsolosu Salih Boğaç Güldere de, bu sözleri ayakta alkışlamış.
Kanadoğlu, 'yüzde 97 oy bile alsalar' sözleriyle, sadece pozitif hukuk anlayışını ortaya koymuyor, sahiplendiği rejimin mahiyetini de açık ediyor. Demek ki bizim 'laik ve demokratik' zannettiğimiz
Türkiye Cumhuriyeti,
azınlık tahakkümüne imkan veren 'oligarşik bir yapılanma'ymış.
Fakat, asıl bombasını Ergenekon olayını yorumlarken patlatıyor...
Kanadoğlu'na göre, '
Ergenekon soruşturması da
Şemdinli gibi olmaya mahkum.'
Şemdinli olayını hatırlıyorsunuz. 'Karıştırıcılık' faaliyetinde bulunan iki adet devlet görevlisi bombalarıyla suçüstü yakalanmış, cezalandırılmaları beklenirken,
kabak konuyu mahkemeye taşıyan Van Cumhuriyet
Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın başına patlamıştı.
Demek ki Şemdinli olayı bir şey ifade etmiyor Kanadoğlu için...
Demek ki provokatörler suçüstü yakalanmadı.
Demek ki görevini yapmaya çalışan bir savcı usulü dairesince (!) ayıklanmadı.
Demek ki 'Ergenekon' diye bir örgütlenme yok.
Demek ki
Danıştay suikasti,
Ümraniye çöplüğünde bulunan cephanelik,
darbe hazırlıkları, Cumhuriyet gazetesine atılan bombalar ve o bombaların menşei, darbenin lojistiğini yapan
sivil toplum örgütleri, '
Ordu göreve' pankartları birer 'hayal'den ibaret.
Ergenekon soruşturması nasıl neticelenir, bilmiyorum ama, soruşturmayı yürüten savcının, bir tür '
lojistik destek' sayılabilecek demeç ve açıklamaları da dikkate alması gerekiyor...
AHMET KEKEÇ/STAR