Darbe sonrasında da açıklanan toplantı zabıtlarını ve
mesajlarını tararken gözüme çarpan ilk
belge 31
Mayıs 1960 tarihinde
Ulusal Güvenlik Konseyi'nin toplantı zabıtlarıyla ilgiliydi. Bu belgeyle ilgili yine ilginç bir ayrıntıyı aktarayım. Konseyin 446'ncı toplantısının zabıtlarının da tümüyle açıklanmadığını gördüm. Yine de toplantının açıklanan bölümü bile oldukça ilginç bilgileri içeriyor. O gün konseye CIA'den Robert Amory brifing veriyor. Amory, askeri
darbenin birkaç aydır İstanbul'daki
Harp Akademileri'nde planlandığını ancak 2
1 Mayıs'a kadar hızlı hareket edilmediğini söylüyor.
Amory, şöyle diyor : "Genç subayları,
Menderes'e karşı duydukları düşmanlık, muhalefete yönelik
baskı,
İnönü'ye duyulan sempati ve Menderes hükümeti içindeki yolsuzluklara duyulan hoşnutsuzluk harekete geçirdi. İnönü aktif olarak
darbe planları içinde yer almadı ama muhtemelen danışıldı."
KÜRTLER YARARLANABİLİR
CIA ajanının konuşmasından ilginç iki not daha aktarayım. Robert Amory, 31 Mayıs'ta Menderes ve bakanların yargılanacağını ancak muhtemelen
Türkiye 'nin bir kan gölüne dönmeyeceğini söylüyor. Ayrıca, cunta hükümetine karşı önemli bir muhalefet olmadığını vurguluyor, "Ancak yaşanan kargaşadan
Kürtler yararlanabilir" diyor. Bu da CIA'nın o gün için,
Adnan Menderes, Fatin
Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın asılmasını ihtimal dahilinde görmediğini gösteriyor.
Belgeler, Yassıada'da süren yargılama sırasında hem
Ankara hem de
Washington'daki havanın değiştiğini hatta ABD Büyükelçisi'nin gelişmeleri adeta
isyan ederek izlediğini de gözler önüne seriyor. Belgelerde kapalı kapılar ardında yapılan "Yardım" pazarlıklarıyla Türk ordusunun içine düştüğü durum da bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriliyor.
Darbeden 2 ay sonra 24 Temmuz 1960'da saat 16.00'da ABD Büyükelçisi Warren'la
Cemal Gürsel arasındaki görüşmeye ilişkin ilginç bir mesaj da buldum. Mesaj adeta " görüşme zabıtı " gibiydi. Warren, mesajında, Gürsel'le görüşmesine
Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Kuneralp'le albay
Alparslan Türkeş'in de girdiğini aktarıyor. Warren'ın elinde Washington'dan gelen yazılı talimat var.
ABD Büyükelçisi yeniden elindeki belgenin "etkin ve mütevazi plan" hakkındaki yedinci paragrafını okudu. Birlikte bir kez daha planın üzerinde durdular. Tercümeyi Türkeş yapıyordu ama bir ara Kuneralp de tercümeye
yardım etti. Bittiği zaman Warren "Şimdi anladı. Kuneralp ve Türkeş de ilk defa iyice kavradılar" diye düşündü.
Planı ikinci defa okuduktan sonra bu kez Türkeş söze girdi:
Türkeş: Fakat acil olarak paraya ihtiyacımız var. Gelecek sene
seçim var.
Warren : Bir yılımız var .
Gürsel: Benim yorumum yok
Warren: ABD yönetimi, önceki hükümete de elinden geldiği kadar yardım etti. Aynı şekilde bu hükümete de yardım etmek istiyor. Size aktardığım mesaj da bu isteği gösteriyor. Önceki görüşmemizde gündeme getirdiğiniz her noktaya değinildiğini görebilirsiniz. 100 milyon liralık talebinizi kabul edemiyoruz ama Washington mümkün olan metodu belirtiyor."
Türkeş ise ısrarlıydı, "Durum acil! Sunulan program bir yıl içinde tamamlanabilir mi?" diye üsteledi.. Warren " Sürecin bir yıl içinde tamamlanabileceğini düşünüyorum. Zaten ABD yönetimi de durumun aciliyetini ve Türkiye'nin ihtiyaçlarını dikkate alır" diye yanıtladı.
O ana kadar Warren'le Türkeş arasındaki diyaloğu sessizce dinleyen Gürsel birden eleştirel bir tonla konuşmaya katılıyor ve "Türkiye ABD'ye oldukça uzak, belki ABD hükümeti anlamıyor" diyordu. Warren, Gürsel'den gelen eleştiriyi ise şöyle yanıtlıyordu: "1960'da Türkiye, ABD'ye
Meksika kadar yakın
Amerikan Genelkurmayı'nın ve Ulusal Güvenlik Konseyi'nin Türkiye'nin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarımız gibi dikkate aldığından eminim. Ayrıca, eminim ki ortak muhalifimiz
Sovyetler Birliği de Türkiye'ye yönelik herhangi bir saldırının bütün müttefiklere yönelik olduğunu biliyor."
TÜRKEŞ: PARA ŞİMDİ LAZIM
Görüşmeyi Warren'ın mesajından okumaya devam edelim : "Gürsel, söylediğimin çok önemli olduğuna karar verdi ve Türkiye'nin kaybının Arap dünyasının da kaybı olacağını söyledi. Ben de bu görüşe katıldım. General Gürsel'e, görüşmede okuduğum belgenin tercüme edilmesini ve uzmanları tarafından incelenip Washington'a gönderebileceğim bir plan verilmesini önerdim. Hiçbir söz vermedi. Ona, "ABD'nin karşılayamayacağı toplu para istediniz ama yardımcı olabilecek bir plan sundular" dedim. Türkeş paranın şu anda lazım olduğunu vurgulayıp, "Bu parayı başka yerden bulacağız" dedi.
Bunun üzerine daha önceki cevabımın çok acele bir
cevap olduğunu söyledim. "İşleyebilecek bir plan için bir yılın çok kısa olduğunu düşünmüştüm ama belki yanıldım. General Gürsel'in vereceği planı ABD yönetimine iletince kesin karara varılır" dedim. Gürsel ne plan vereceklerini söyledi ne de reddetti. Planla ilgili daha fazla bana ihtiyaçları olursa haber vermesini istedim. Haber vereceğini söyledi. ABD Büyükelçisi, "İstediğiniz fonlar için bir yol bulalım" diyerek ayağa kalktığı zaman, Gürsel sadece gülümsüyordu.
Dedikodulara göre, Milli Güvenlik Komitesi'nin en güçlü adamı olan ve bir gün Gürsel'in yerine geçeceği söylenen Türkeş'e gelince, o da Gürsel kadar duygusal davrandı ve onun kadar kararlı göründü. O da ABD'nin tutumunu ve taahhütlerini anlamaya yanaşmadı. Sadece Milli Birlik Komitesi'nin ihtiyaçlarını ve ABD'nin bunu karşılamadığını düşünüyor. Önereceği her türlü hareket sadece kendi kişisel değerlendirmeleri olacak. Warren, mesajında görüşme sırasında Kuneralp'in ise biraz utanmış göründüğünü yazıyor.
Warren, "Kuneralp'in de Gürsel ve Türkeş'le başını derde sokacak bir adım atmayacağına eminim" diyor. ABD Büyükelçisi'nin, aynı gün, yine 25 Temmuz 1960'da ilk telgrafından 2 saat sonra Washington'a gönderdiği ikinci bir telgraf var. Warren, ikinci telgrafında Gürsel'e Bayar, Menderes ve diğer üyelerin asılacağı yolundaki yoğun söylentileri açtığını bildiriyor ve Gürsel'le Türkeş'e "sakın asmayın" diye adeta "ultimatom" veriyor.
WARREN: SAKIN ASMAYIN
Warren'in mesajından okuyalım: "Geçici Türk hükümeti, ABD yönetiminden 100 milyon TL'yi mecburi emeklilik planı için istedi. Başka talepler de olacak. (acil olarak 34.4 milyon dolara da ihtiyaçları var) Mevcut emeklilikle ilgili talepte olduğu gibi, her talep ayrı ayrı dikkatle incelenecek ve ABD hükümeti elinden geldiğince yardımcı olacak. Ama yönetimin yardımcı olabilmesi
Kongre'den alacağı fonlara bağlı. Kongre Amerikan kamuoyuna dayanır. Kamuoyu ise genellikle Amerikan ve uluslararası basından etkilenir. Duruşmalar, Amerikan ve
Avrupa basınında izleniyor. Herhangi bir talimat alarak konuşmuyorum ama Amerikan kamuoyunu bilen bir dostunuz olarak söylüyorum. Eğer önceki liderler idam edilirse, Batı dünyasında öylesine şiddetli tepki olur ki bu Türkiye'ye yapılacak yardımı etkiler." Warren, mesajında, Gürsel'in söylediklerini dikkatle dinledikten sonra önce Türkeş'e sonra da Kuneralp'e bakıp güldüğünü, ardından da
İngilizce olarak "I thank you very much" (Size çok teşekkür ediyorum) dediğini yazıyor. ABD Büyükelçisi'nin mesajın sonundaki yorumu da oldukça ilginç: Şöyle yazıyor Fletcher Warren: "Gürsel'in gülümsemesinde bir anlam sezemedim. Bu görüşümü
Dışişleri Bakanı Sarper'e de söyledim." Warren'ın mesajı ise o günlerde sadece ABD'nin değil, NATO ülkelerinden, İsrail'e, Pakistan'dan İsviçre'ye kadar bütün dünyanın "Sakın asmayın" diye Milli Birlik Komitesi'nin kapısını çaldığını gözler önüne seriyor. Peki acaba
Cemal Gürsel, o gün "Sakın asmayın " diyen Amerikan Büyükelçisi'ni dinledikten sonra Türkeş'e ve Kuneralp'e bakıp neden güldü? Bunu hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz..
Amerikan belgelerinin arasında 30
Aralık 1958'de tüm
İstihbarat örgütlerinden gelen bilgilere dayanarak hazırlanan "Türkiye'de beklentiler" başlıklı bir
rapor buldum. Amerikan istihbarat birimleri, 2 sayfalık raporda
27 Mayıs'a 18 ay kala Türkiye'nin çarpıcı bir fotoğrafını çekmişler. Rapor, açıkça Türkiye'nin iflasın eşiğine geldiği bildiriyor.. Raporu birlikte okuyalım : "Aşırı hırslı
kalkınma çabaları ve yanlış yönetimler yüzünden Türkiye iflasın eşiğine geldi.
Ancak 1958'de ABD ve Batı'nın verdiği 359 milyon dolarlık krediyle, dış borçlarını geçici olarak erteledi. Buna karşılık hükümet enflasyonu
kontrol altına almak için sıkı bir istikrar programı uygulamayı kabul etti. Böylece, kritik uluslararası mali durumunun düzeltilmesi ve ithalatın akışı hedeflendi. Liranın devalüasyonuyla da ilk
ümit verici adım atıldı. Ancak siyasi riskleri nedeniyle hükümetin sert
ekonomik tedbirleri devam ettirme şansı oldukça zayıf. Türkiye, ABD yardımının şartlarını yumuşatmak için baskı yapmaya devam edecektir. Ne olursa olsun yardımın da kesilmeyeceğini düşünüyorlar."
Çekilen fotoğrafta "Zayıf" dense bile "Darbe ihtimali" de ilk kez yer alıyor Aynen aktarıyorum: "Türkiye Ortadoğu'da ABD'nin en güçlü dostudur. Sovyetler'e karşı uyguladığı
politika Türkiye içinde de güçlü
destek bulmaktadır. Sovyetler'in yaptığı jestlerin Türklerin SSCB'ye duyduğu güvensizliği ve Batı'ya yönelik politikalarını zayıflatması ihtimali çok zayıftır. İçerde ise,Türkiye çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Çoğu sorun,Türkiye'nin acilen
modern bir devlet olma çabalarından kaynaklanıyor. Türkiye'nin ekonomik sorunları ve hükümetin siyasi baskısı yüzünden
Başbakan Menderes'le muhalefet arasındaki çatışma giderek artıyor. Sorunlar karşısında toplumun artan huzursuzluğu da İnönü'yü güçlendiriyor."
Nur Batur /
Sabah