İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kanuna ve usule aykırı olduğu belirtilerek, kaldırılmasına karar verilmesi talep edildi. İzmir Barosu, itiraz dilekçesini İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmek üzere İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na teslim etti.
Dilekçede, itiraz sebepleri ise 23 madde altında sıralandı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğu vurgulanarak, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” denildi. Danıştay kararına atıf yapılarak baroların adli, idari ve askeri yargı yerlerinde hukuka aykırı, hukukun üstünlüğü ilkesi ile çelişen eylem ve işlemler için yargısal denetimi işletecek başvuruları yapmaya yetkili ve görevli olduğu hatırlatıldı. Ayrıca Uluslararası Saydamlık Örgütü’nün tanımına göre yolsuzluğun, “Kamu gücünün özel çıkar sağlamak amacıyla kötüye kullanılması, kamu görevlilerinin kişisel çıkar sağlamak amacıyla kendilerine verilen kamu görevini kötü bir şekilde ve hukuka aykırı olarak kullanması.” olduğu kaydedildi. Rüşvet suçunun, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine ilişkin olarak toplumda var olan inancı ihlal ettiğinden, suçun mağdurunun toplumu oluşturan herkes olduğu belirtilerek, cumhuriyet savcısının bütün bu araştırmaları yapmamasının birey ve toplumun hak ve adalete olan güven ilkelerine aykırılık yanında kamusal vicdanın, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına dair büyük bir yara almasına sebep olacağı dilekçede sıralandı. Bu sebeple Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, bu soruşturmayla ilgili bilgi ve belgeleri titizlikle toplamak zorunda olduğunu ifade edilerek, “Ancak itiraza konu soruşturma kapsamında bu yükümlülük yerine getirilmemiştir. Bu nedenle İzmir Barosu Başkanlığı, yargısal denetime başvurma yükümlülüğünü yasa yapıcının 1136 Sayılı Avukatlık Yasası'nın 76. ve 95. maddeleri ile vermiş olduğu yetki çerçevesinde yerine getirmektedir.” denildi. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar içerisinde, maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasına dair şüphelilerin leh ve aleyhinde deliler toplanmadan ve var olan deliler ise hukuki değerlendirmeden oldukça uzak bir değerlendirmeye tâbi tutularak bir karara ulaşıldığına dikkat çekilen dilekçede, verilen kararın bu sebeple kamu vicdanını zedeler nitelikte olduğu belirtildi. İzmir Barosu Başkanı Ercan Demir tarafından yapılan itirazda, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın usul ve hukuka aykırı olup kaldırılması gerektiği ifade edilerek, “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 17.10.2014 gün ve 2014/120653 sayılı hukuka, usule, dosya kapsamındaki delillere ve kamu vicdanına aykırı olan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının kaldırılmasına karar verilmesini dileriz.” denildi.
(CİHAN)