Önümüzdeki dönemde
AK Parti hakkında açılan
kapatma davasına da girecek olan
Paksüt’ün askerlerle görüş alışverişinde bulunması tarafsızlığına gölge düşürdüğü iddialarına neden oldu.
Milliyet Gazetesi yazarı Güneri Cıvaoğlu, bugünkü yazısında Paksüt’ün çekilmesini istedi.
Paksüt çekilirse...
Bu yazıyı yayımlamak için uzun süre düşündüm.
Bunca rahatsızlığın üstüne tüy dikmiş olabileceğini biliyorum. Önerilerimin sonuç alacağını ise sanmıyorum.
Gene de yazılmasının gerektiği kanısındayım.
Sorun şudur:
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın
Osman Paksüt’ün,
Genelkurmay’da
Kara Kuvvetleri Komutanı
Org. İlker Başbuğ’u ziyareti ekseninde bir
tartışma fırtınası esmekte.
Sayın Paksüt’ün, önce, gazetecilerin sorularına “
Hayır böyle bir ziyaret yapmadım” cevabını vermesi ve ardından “hem ziyareti kabul etmesi hem de 3 kez olduğunu” söylemesi rahatsızlık vermiştir. Hele -eğer yayınlar doğruysa- “ziyaretlerden ikincisinin nedenini hatırlamadığını” söylemesi, rahatsızlığı katlamıştır. “
Anayasa Mahkemesi üzerine dış etkiler olabileceği” kuşkularına kapı aralamıştır.
Gerçi hem kendisi hem de asker tarafından, “bu ziyaretlerde Anayasa Mahkemesi’ndeki davalarla ilgili tek kelime konuşulmadığı” yolunda açıklamalar yapılmıştır... Öyle olması da gerekir, ama spekülasyon sürüyor. “Kuşku” psikolojisi için “yok” denemez.
Anayasa Mahkemesi’nin, AKP’yi kapatma davasında bu kuşkunun ipoteği hissediliyor.
O halde bu “
psikolojik sis” nasıl dağıtılmalı?..
Bana göre yargılama sürecinde benzer durumlar olduğu zaman “davadan hâkimin çekilmesi”
model olabilir.
Osman Paksüt kendi isteğiyle davadan çekilebilir. Yerine sadece bu dava için geçerli olmak üzere “yedek hâkim” gelebilir. Konuyu usul hukuku açısından irdelemiyorum. Tutun ki önemli bir rahatsızlık olsa bile, birkaç ay Anayasa Mahkemesi’nde görevini yapamayacak bir üye yerine o süre içinde yedek üye görev yapmaz. Bu önerim de öyle görülmeli.
Osman Paksüt, kararını, “kendisine, hukuka, Anayasa Mahkemesi’ne saygısı gereği aldığını ama vicdanının rahat olduğunu, Org. Sayın Başbuğ’a ziyaretleriyle Anayasa Mahkemesi görevi arasında hiçbir ilişki bulunmadığını” açıklar.
Hem Sayın Başbuğ, hem Sayın Paksüt ve hem de Anayasa Mahkemesi ve TSK bu polemiklerin dışına çıkarılmış olur.