Gündemi sarsan kayıtta bütün darberelerde bir şekilde aktif görev aldığını belirten ses, Necmettin
Erbakan'ı
iktidardan nasıl düşürüldüğünü,
Mesut Yılmaz'a iktidarın
altın tepsiyle sunulduğunu anlatıyor. Kayıttaki ses 28
Şubat döneminde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel ile ortak hareket ettiğini belirterek, dönemli ilgili şunları aktarıyor;
"Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım. (...) Ne dersem onu yaparlardı, Hocaya ayrıl dedim, ayrıldı. Daha ne olsun?" Aynı bölümde parti kapatılmasıyla ilgili şu sözler dikkat çekiyor. "Biz partiyi kapattık yavv. Valla aynı kafadan gidiyorlar. Kafaların değişmesi lazım."
Kayıttaki ses 28 Şubat'tan sonra Mesut Yılmaz'la bodrumda görüştüğünü ve Yılmaz'a şunları söylediğini aktarıyor;
"Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin"
Konuşmanın devamında İktidara karşılık 8 talep sıralanıyor. Genel olarak şok ses kaydı böyle... Bugün
Milliyet Gazetesi,
Karadayı'nın açıklamasını yayınladı.
İşte Taha Akyol'un bugünkü yazısı
28 ŞUBAT döneminin
Genelkurmay Başkanı Sayın
Org. İsmail Hakkı Karadayı bir açıklama gönderdi; aynen şöyle:
“Sayın Taha Akyol,
Yazılarını okuduğum bir
köşe yazarı olarak bugünkü yazınızda ifade ettiğiniz bazı hususları üzüntüyle karşıladım. Bunu sizin çizginizdeki bir yazardan beklemezdim. Bu yazıyı okuyan pek çok insan maalesef bunları doğru zannederek okuyacaktır. Bu da üzüntümü artıran bir başka noktadır.
Yazınızla ilgili olarak size şu cevapları vermek istiyorum:
- Yazınızda benim bazı yazarların işlerine son verilmesi hususunda bir emir verdiğimi ileri sürüyorsunuz. Ben ‘yazarları atacaksınız’ diye hiç kimseye emir vermedim. Hiçbir zaman yazarlarla ilgili mevzularla alakadar olmadım, olacak vaktim de yoktu. Önüme gelen basın özetlerini bile okuyacak vaktim olmuyordu.
Bu yaşa gelmiş, 50 yıl görev yapmış bir insanın söylediklerine herhalde inanırsınız. Ayrıca bana hiçbir yazar bu konuda bir şikâyette bulunmadı.
‘Erbakan’a sorulsun’
- Sayın
Necmettin Erbakan’a başbakanlık görevinden ayrılması için emir verdiğim kesinlikle doğru değildir. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir şeyi hayatımda ilk kez duyuyorum. Bu konuda isteniyorsa Sayın Erbakan’a sorulabilir. Hatta,
koalisyon hükümetinin kurulduğu sıralardaydı, ben
Bükreş’teyken,
gazeteciler bana
Türkiye’deki siyasi faaliyetlere müdahale edip etmediğimize dair sualler sorduklarında, ben onlara hiçbir zaman askerin siyasilere
baskı yapmasının mümkün olmadığını, isteyen partilerin kendi aralarında koalisyon kurabileceklerini söyledim. ‘Bu bizim dışımızda bir olaydır’ dedim. Bunun üzerine Türkiye’ye döndüğümde, Sayın Erbakan bana teşekkür etti, ‘bu beyanat ne kadar güzel oldu’ dedi.
- Benim hatırladığım şudur: Sayın
Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan’ın birer yıllık dönüşümlü başbakanlık yapmak konusunda aralarında anlaştıkları yazılıyordu.
Başbakanlıkta bir değişiklik olursa, Sayın Erbakan’ın Sayın Çiller’le yer değiştireceğini tahmin ediyordum. Fakat televizyondan Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’in Sayın Mesut Yılmaz’ı başbakan yaptığını öğrendim. Ondan sonra ‘hayırlısı olsun’ dedim. Hatta gazeteler bununla ilgili yazı yazdı, ‘Karadayı Paşa’nın haberi yoktu, şaşırmış’ diye. Ben de bu haberlere bakıp ‘bana ne’ dedim.
‘Apaydın’ı tanımam’
-
Burhan Apaydın’ı ben hiçbir zaman görmedim, kendisiyle konuşmadım. Kendisini sadece televizyonda gördüm. Benim kendisine ‘27
Mayıs’ın bizzat içindeydim. Sizi
Yassıada’da seyrederken sinir oluyorduk, ama cesaretinizi takdir ediyorduk’ dediğimin ileri sürülmüş olması da saçmadır. Ben
27 Mayıs’ta irtibat
bürosunda üç dört ay büro hizmetinde çalıştım. Karargâhımız
Dolmabahçe’deydi. Yassıada’ya birkaç kez gittim, sonra da akademiye geçtim. Ben iki gün öncesine kadar Adnan
Menderes’in avukatının
Hüsamettin Cindoruk olduğunu zannediyordum. Ama böyle olmadığını Sayın Cindoruk geçenlerde açıkladı.
Yazınızı okuyanlar hakkımda neler düşünmüşlerdir, onu bilemiyorum. Saygılarımla,
İsmail Hakkı Karadayı”
Sayın Karadayı’nın açıklaması böyle. İlgisi ve nezaketi için teşekkür ediyorum. Ben de birkaç not yazmak istiyorum:
Basına baskı olayı
28 Şubat döneminde, Genelkurmay İkinci Başkanı Org.
Çevik Bir, gazete sahipleri
Aydın Doğan ve
Dinç Bilgin’i Genelkurmay’da öğle yemeğine davet etti ve “
komutan adına” diyerek gazetelerin nasıl yayın yapacağı ve hangi yazarların işten atılacağı konusunda ‘talimat’ üslubuyla bir konuşma yaptı. Bunun üzerine
Dinç Bilgin sahip olduğu
Sabah gazetesinde
Cengiz Çandar ve Mehmet Ali
Birand’ı işten çıkardı,
Mehmet Altan’ın yazılarına uzun süre ara verdi!
Aydın Doğan ise bunu kabul etmeyeceğini, hiçbir yazarı işten atmayacağını
Çevik Bir’e söyledi. Bir’in Milliyet‘ten atılmasını istediği yazarlar
Umur Talu,
Yalçın Doğan ve bendim! Hatta konuşma sertleştiğinde Aydın Bey, Çevik Paşa’ya “Öyleyse bir
emekli general gönderin, gazeteyi o yönetsin!” diye tepki göstermişti!
Aydın Doğan’a baskı yaparak sonuç alamayacağını gören Çevik Paşa, Milliyet‘i ziyaret ederek bizlerle görüşmek istedi, Aydın Bey’in düzenlediği öğle yemeğinde Milliyet yazarları olarak Çevik Paşa’yla bir araya geldik. Paşa 28 Şubat’ın bildik “irtica” teorisini anlattı, ben
itiraz ettim, tartışmalar oldu...
Emekli olduktan sonra Sayın Bir
CNN Türk’ü ziyarete geldi,
Mehmet Ali Birand’ın canlı yayınına katıldı; konu Demirel’den sonra kimin
cumhurbaşkanı olacağı idi...
Yayından sonra toplu sohbetimizde ben Çevik Bir’e, Aydın Bey’i Genelkurmay’a çağırıp ben dahil çeşitli yazarların işten atılmasını istediğini hatırlattım ama bunu şahsi bir kin meselesi yapmadığımı da belirttim. Çevik Bir de “O günün şartları farklıydı” gibi sözler söyledi; tatlıya bağladık.
Sayın Karadayı’nın açıklamasından anlaşılıyor ki, Çevik Bir, gazete sahiplerine, “komutan adına” demiş olsa bile, kendi inisiyatifiyle baskı yapmış.
Yılmaz mı, Çiller mi?
Sayın Karadayı’nın açıklamasında, Erbakan’ın
istifası üzerine Çiller’in başbakan olacağını zannettiğini, Yılmaz’ın başbakan olarak atandığını ise TV’den öğrendiğini belirtmesi önemlidir.
Gazeteci olarak benim notlarım özetle şöyle: Erbakan’ın
Refah Partisi’yle Çiller’in DYP’si iktidardaydı. 28 Şubat sürecinde Erbakan 18 Haziran 1997’de istifa etti. Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sunarken, hükümet kurma görevinin ortağı
Tansu Çiller’e verilmesini istedi; Çiller’in güvenoyu alabilmesi için yeterli sayıda milletvekillerinin imzasını taşıyan listeyi de Demirel’e sundu.
Demirel Erbakan’ın istifasını kabul etti ama verdiği listeye itibar etmedi, hükümet kurma görevini
ANAP lideri Yılmaz’a verdi. Bu arada DYP’nin 135 milletvekilinden 41’i peş peşe istifa ederek Cindoruk liderliğindeki Demokrat
Türkiye Partisi’ne katıldılar; onların desteğiyle Mesut Yılmaz güvenoyu aldı.
Anlaşılıyor ki, 41 milletvekilini istifa ettirerek DTP’ye geçirtip Yılmaz’ı başbakan yapma operasyonunda Sayın Karadayı’nın bir rolü olmamış, bunu Demirel yapmıştır, belki de
Batı Çalışma Grubu’nun desteğiyle...
Küçük bir not daha: 27 Mayıs konusunda Sayın Karadayı’ya atfedilen sözleri, ben Av. Burhan Apaydın’ın 2
Mart tarihli Zaman‘da çıkan açıklamasından aktarmıştım.
TAHA AKYOL - MİLLİYET