Kullanılan basın mensubu ise Cem
Uzan dönemindeki
Star Gazetesi'nin
Ankara temsilcisi Hayrullah
Mahmud. Beş yıl önce
Ergenekon üyeleriyle temasa geçen Mahmud, kendisine verilen bilgileri 'Ultra Türkler' başlıklı yazıyla yayınlamış. Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde yer alan bilgilere göre polis, gözaltına aldığı dönemde Mahmud'a bu yazıyı sordu. Halen tutuksuz yargılanan Mahmud, brifing aldığı birimlerin, konuşulanları kamuoyu ile paylaşmasının 'uygun görüldüğünü' söyledi. Kendisine verilen brifingin askerî karargâhta gerçekleştiğini anlattı.
Hayrullah Mahmud'a 2005 yılında yazdığı 'Bu Vadi Başka Vadi! Ultra Türkler Geliyor' başlıklı yazıyı hatırlatan
terörle mücadele uzmanları, bu yapı ile Ergenekon arasındaki irtibatı öğrenmeye çalıştı. Star
Medya Grubu Ankara temsilciliği görevini yürütürken Silahlı Kuvvetler içindeki bir gruptan 2003 yılında brifing aldığını doğrulayan Mahmud, sözlerini şöyle sürdürdü: "...
Genelkurmay Başkanlığı'ndan şifahi olarak bir davet aldım. Bu davete katıldım. Bu davet Ankara'da TSK'ya ait bir binada oldu. Beni davet eden şahıs hakkında bilgi vermek istemiyorum. BOP, Türkiye'ye yapılan kuşatmayla ilgili, medya, TSK'nın kuşatma altına alınması için ne gibi işlemler yapıldığı, buna karşılık TSK'nın neler yaptığına dair bir sunumdu. Bu sunumu TSK mensubu uzmanlar verdi. İsim vermek istemiyorum. Toplantıya sadece ben katıldım. Yaklaşık 2,5-3 saat sürdü. Toplantıda siyasi iktidarı
hedef alan konuşma geçmedi.
Brifingi daha sonra 'Ultra Türkler' adı altında gazeteye yazdım. Benim bu yazıyı yazmamı, ABD'nin başka adres aramaması için, yukarıda bahsettiğim brifingi aldığım birimler tarafından kamuoyu ile paylaşmam uygun görüldü."
Yazısında Ergenekon'u öven, "Ergenekon'dakileri ben hep ak saçlı, Dede Korkut tipinde hayal etmiştim. Ama bunlar iyi eğitim almış, iyi giyinen, iyi konuşan, şehirli Türkler'di!.." diyen Mahmud polisteki ifadesinde farklı bir üslup kullandı. Eski gazeteci, "Basımda olan kitabımda da belirttiğim gibi Ergenekon bir çıkar çetesidir ve devletin menfaatleri ile hiçbir alakası yoktur." ifadesini kullandı.
Bambaşka bir dünyaya adım attığımı hissettim
Yer: Ankara...
Tarih: 2003 yılı nisan ayı... Saat: 22.00 civarı... Başkent'te, bir aracın içinde, hiç geçmediğim caddelerin üzerinden, gecenin sessizliği içinde randevu yerime doğru ilerliyorum. Alelade bir binanın alt katlarındayım... '
Gökdelen' neyse, bu da tam tersi... 'Yerdelen' denilen cinsinden... Binanın içi, dış görünümünden beklenmeyecek ölçüde teknolojik ve şık dekore edilmiş.
Randevu yerine yaklaştıkça, insanın içini ısıtan bir
müzik sesinin ruhumu okşadığını hissediyorum. Puro dumanı kokusu ise burnumu yalayıp tavana doğru yükseliyor. Bana mihmandarlık yapan iyi giyimli
genç, 'Hayrullah Bey, benim görevim burada son buluyor. Sizi, brifing odasında bekliyorlar' deyip bir kıyıya çekiliyor. Teşekkür edip, önümde duran kapı tokmağını çevirip, bambaşka bir dünyaya doğru adım atıyorum. Her biri Atatürk'ün
kıyafet devrimini hatırlatan şıklıkta, iyi eğitim almış, en genci 44 yaşında olan, Türkler'den oluşan bir grubun arasındayım. Kısa bir selamlaşmanın ardından, hemen brifinge geçiliyor.
Zaman