Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Meclis'e gelmeyen BDP ve
yemin etmeye
CHP'ye tepki gösterdi.
Bakan Yazıcı,
tutuklu Mehmet
Haberal, Mustafa
Balbay ve Engin Alan'ın Meclis'e girebilmesine imkan verecek
düzenlemeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Akşam gazetesinde haberine göre Hayati Yazıcı, şu ifadeleri kullandı:
"CHP lideri
Kemal Kılıçdaroğlu,
mahkemeye
baskı yapmaya başladı. Eğer süreci kendi haline bıraksalardı belki bu
vekiller serbest bırakılırlardı. Mahkemeleri siyasallaştırıyorlar. Burada yargıya örtülü bir tehdit var. Kurumların kendi dinamiklerinde işleyişi önemlidir.
Kılıçdaroğlu, nasıl bir düzenleme öngörüyor, bunu görelim.
Konsensus sağlanacak bir düzenleme mi? Bizden
yargıya müdahale etmemizi istiyorlarsa, bunu yapamayız.
Yargı bağımsızdır. Anayasa'nın mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen 138. maddesi ihlal ediliyor. Üst mahkemeye
itiraz da yapıldı. Bu değerlendiriliyor.
Balbay, Haberal veya Engin Alan'la ilgili
yetki yargıda, müdahale edemeyiz. Süreci bekleyelim, inanıyorum ki mahkeme bugün bırakmazsa, yarın bırakır. Bıraksınlar süreç kendi dinamikleri içinde işlesin. Bu konu mutlaka çözülür.
Tutukluluk durumu bir önlemdir. Delillerin toplanması için önemlidir. Tutukluluk halinin uzamasını ben de istemem. Yargı süratli, adil kararlar almalı. Ama süratli olacak diye baş-göz de kıramazsınız.
Kişiye özel düzenleme olmaz. Tek adım hukuken şu olabilir: 'Her ne olursa olsun işi milletvekili seçildikten sonra, suçlamanın türü, niteliği ne olursa olsun tutukluysa serbest bırakılır.' Bu durumda da Murat
Karayılan bile Meclis'e gelebilir. Karayılan kim? PKK'nın Kandil'deki yöneticisi.
Türk vatandaşı mı? Evet. Kesinleşmiş mahkumiyet kararı yok. 2015'e geldik,
seçim oldu. Karayılan
aday oldu ve diyelim seçildi. Kandil'den Meclis'e gelecek. Kılıçdaroğlu'na soralım, 'seçilsin, gelsin derse' bu düzenlemeyi yapalım.
HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'un Balbay ve Haberal konusunda 'Ben olsam tahliyeden yana oy kullanırdım' demesini doğru bulmuyorum.
Hakim ve savcılar sadece kararlarıyla konuşur, doğrudan demeç ve
mülakat veremez. Daha dikkatli olmalı. Bence o alana girmemesi gerekirdi.
Fikir suçlarının ölçüsünü iyi koymak lazım. 'Şunu öldür' dersem suçluyumdur. Evet, bir şey yapmadım ama fikren yaptım. Demokratik düzeni yıkmaya teşebbüs de aynı. Terör örgütü asıyor, kesiyor, 'Bravo iyi yaptılar' diyen biri suçsuz mudur? Fikir suçuyla fikir odaklarını cesaretlendirenleri ayırt etmek lazım.
Hatip Dicle'inn olayı ayrı. Yapılacak bir düzenleme bile Dicle'nin hukuken kazanmadığı milletvekilliğini ihya etmez. Çünkü Terörle Mücadele Yasası'na göre, 1 yıl 8 aylık
hapis cezası var. Anayasa'nın 76. maddesine göre, taksirli suçlar hariç toplam 1 yıl veya daha fazla hapisle ağır
hapis cezasına hüküm giymiş olanlar, vekil olamıyor. Bu 1 yıllık sınır yukarı çekilirse, aday olma hakkı kazanır. Ancak Dicle'nin suçunun niteliği de
terördür. Toplum kabul ederse teröre ilişkin
yasak da kaldırılır. Her halükarda
TBMM'ye girmesi için ya yeni ya da ara seçimi beklemesi gerekir. Bunu da
toplumun kabul etmesi gerekir."