'Katil zanlısının yakalanması ders olsun'

Erdoğan, Kızılcaham Spor Salonu'nda partililere hitap etti.

'Katil zanlısının yakalanması ders olsun'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hrant Dink'in katil zanlısının yakalandığına işaret ederek, ''İnşallah bu noktada böylesine alçakça saldırının neticesi, bu ülkede demokrasinin gelişmesine, özgürlüklerin gelişmesine ve Türkiye'nin kalkınmasına kurşun sıkmak isteyenlere, Türkiye'yi huzursuzluğa taşımak isteyenlere özellikle bir ders olur diye düşünüyorum'' dedi. Görevlerinin işlerine bakmak olduğunu, zaman zaman kendilerine bazı kıyafetler biçilmek istendiğini söyleyen Erdoğan, kendilerinin hizmete devam ettiğini kaydetti.Dayanışma ve yardımlaşma içinde en önemli adımları attıklarını ifade eden Erdoğan, bundan sonraki süreçte de böyle devam edeceklerini belirtti. HRANT DİNK'İN ÖLDÜRÜLMESİ Başbakan Erdoğan, Bakanlar Kurulu'nun Cuma günü yaptığı toplantı sırasında gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesi haberinin geldiğini ve tam bir şok yaşadıklarını dile getirerek, şöyle konuştu: ''Bu saldırıyı duyduğumuzda gerçekten şahsen ben ve arkadaşlarım bir anda orada şok olduk ve tabii kısa bir müzakereden sonra da ilk verdiğimiz karar, gerek İçişleri Bakanı gerekse Adalet Bakanı'nı İstanbul'a göndermek oldu. Diğer taraftan da güvenlik güçleri ve yargı hep birlikte, omuz omuza bir çalışmanın içerisine girdik. MİT olsun, askeri istihbarat teşkilatımız olsun, emniyet istihbaratı olsun hep birlikte dayanışma içinde bir çalışmayı başlattık. Bunun neticesinde de herkes 'acaba ne olacak, olur mu, olmaz mı' diye çok şeylerin söylendiği bir dönemde dün gece saat 23.00'te Samsun terminalinde fail yakalandı. Failin yakalanmasından sonra da gerek güvenlik güçlerimiz, gerekse yargı teşkilatımız üzerlerine düşen her türlü görevi en kısa süre içinde yürüttüler, yürütüyorlar. Zaten gece faili hemen İstanbul'a getirttik. Çünkü zaman çok önemli. Bunun farkındayız. Gerekli talimatları buradan verdim. Takip ettik. İstişarelerimizi yaptık. Sürekli olarak iletişim halinde izliyoruz, takip ediyoruz. İnşallah bu noktada böylesine alçakça saldırının neticesi bu ülkede demokrasinin gelişmesine kurşun sıkmak isteyenlere, özgürlüklerin gelişmesine kurşun sıkmak isteyenlere, Türkiye'nin kalkınmasına kurşun sıkmak isteyenlere, Türkiye'yi huzursuzluğa taşımak isteyenlere özellikle bir ders olur diye düşünüyorum. Zira bu millet huzurun peşinde, güvenliğin peşinde. Bu millet özgürce her alanda, gerek düşüncede, gerektiğinde vicdanda, gerek teşebbüs hürriyetinde her alanda, örgütlenmede bir özgürlüğün mücadelesini veriyor. Bunu hazmedemeyenler şüphesiz ki bu çağdaş ve modern dünyada yaşam noktasında bu özgürlük mücadelesini verenlere muhtaçtır. Bunun altını çiziyorum. Çünkü onların da öğrenmesi gereken çok şey var. Belki biraz zaman alacak ama onlar da bu yanlışlarını er ya da geç öğrenecekler. Çünkü bu eller savunmasız insanları öldürmek için yaratılmadı. Bu eller şefkat için yaratıldı, bu eller kalem için yaratıldı, bu eller barış için yaratıldı.'' DAĞITILAN KREDİLER 2002 yılında iktidara geldiklerinde Ziraat Bankasının çiftçilere 228 trilyon lira kredi dağıttığını belirten Erdoğan, kendilerinin görevde oldukları 4 yıl içinde 3.5 katrilyon lira kredi dağıtıldığını söyledi. Daha önce yüzde 59'a varan faiz oranını yüzde 8-15'e indirmeyi başardıklarını anlatan Erdoğan, Halk Bankası aracılığıyla da esnafa yönelik verilen krediler hakkında bilgi verdi. Erdoğan, faizleri indirmek için ellerinden geleni yaptıklarını ifade ederek, nasıl bugüne kadar esnafın, çiftçinin yanında oldularsa bundan sonra da olmaya devam edeceklerini söyledi. Bazı siyasilerin kendileri için ''Bunlar IMF'ci'' dediğini kaydeden Erdoğan, göreve geldiklerinde Türkiye'nin IMF'ye 23.5 milyar dolar borcu olduğunu ancak bugün borç miktarını 10.9 milyar dolara indirdiklerini belirtti. Zaman zaman düşük faizli olduğu için borç almayı sürdürdüklerini söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Yapılanlar, bir bakıyorsunuz bazıları tarafından unutuluveriyor. Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Bunlar da unutulur. Yarın ne yapacaksın, hemen o sorulur. Dün yaptığınız bir kenara bırakılır, bu da işte siyasi iktidarların ne yazık ki, en zor yanlarıdır. Ekonomide hamdolsun iyi durumdayız. Hep IMF diye konuşuyorlar. IMF'ye olan borçları düşürdük. Zaman zaman yine borçlar alıyoruz, faiz oranları düşük diye ama daha fazla ödüyoruz. Bunun için 23.5 milyar dolardan buralara düşürdük. Bu yıl sonuna kadar zaten ciddi manada düşecektir. Yani benim tahminim, 6-7 milyar dolarlara kadar bu yıl sonuna düşer.'' Uluslararası camiada Türkiye'ye ilginin arttığına işaret eden Erdoğan, Türkiye'nin IMF'nin kurucu ortaklarından olduğunu anımsattı. Erdoğan, kendilerinden önceki iktidarların, CHP'nin, MHP'nin, ANAP'ın, DYP'nin, diğer partilerin IMF ile masaya oturup stand-by anlaşmaları yaptıklarını belirterek, sanki bu işleri yapmamışlar gibi gelip AK Parti'ye fatura kestiklerini söyledi. Erdoğan, ''Yani AK Parti eğer bu süreçte yanlış bir iş yapıyorsa bunun faturasını kes ama AK Parti onurlu duruşunu bu milletin, Türk'ün onurlu duruşunu aynen devam ettiriyor'' dedi. Başbakan Erdoğan, göreve geldiklerinde Merkez Bankası'nda döviz rezervlerinin 26 milyar dolar olduğunu, bugün ise 60 milyar doları aştığını kaydederek, bunun ekonomideki istikrardan kaynaklandığını ifade etti. ENFLASYON ÇATLADI Erdoğan, Türkiye'nin artık ekonomik krizlerden etkilenmediğini, bunun da ayağını yere sağlam basmasından kaynaklandığını söyledi. Liradan 6 sıfır atıldığını, buna bile uzmanların ''enflasyon patlar'' diye karşı çıktığını anlatan Erdoğan, hiçbirinin gerçekleşmediğini tam aksine ''enflasyonun çatladığını'' kaydetti. Bunu, millet ile el ele başardıklarını söyleyen Erdoğan, 4 yıl önce iktidara geldiklerinde ''sömürü aracı'' diye nitelendirdiği faiz oranının da yüzde 62.7 olduğunu, devletin bu oranla borçlandığını belirtti. Erdoğan, daha sonra bu oranı yüzde 13-14'lere düşürdüklerini, bugün ise yüzde 18-19 civarında olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çıkıyor birileri, 'Bakın efendim başarısız oldular' diyorlar. '13-14'e inmişti, bakın yine çıktı' diyorlar. Bu iktidar görevi aldığında faiz neydi, bugün ne, onu söyle. 62.7 ile borçlanan bir Türkiye vardı, şimdi ise yüzde 20 ile borçlanan bir Türkiye var. Diyorlar ki, 'borç stoku arttı'. Borç stoku artan Türkiye'nin milli gelirine bak, büyüme hızına bak. Onu niye bir kenara koyuyorsun? Kazanım iyi, gayrimenkullerimiz iyi, kalkıp borçlanırsın. Borçlanırsın yahu. Ne dersin borçlanırken, 'Ben bu kadar borçlandım ama benim bu kadar malım var' dersin. Göğsünü gere gere borçlanan yok mu? Atalarımız onun için ne demiş: Borç yiğidin kamçısıdır. Milli gelir içinde borç stokumuzun oranı yüzde 50'lere indi. Şurada birkaç puan daha düşürdüğümüz zaman Maastricht kriterlerini burada da yakalıyoruz. Bunu yapan bir Türkiye var ama bunu inkar ediyorlar.'' Türkiye'nin ithalatta fazlasının olduğunu kabul ettiğini ifade eden Erdoğan, ancak bunun da eskisi gibi lüks tüketim mallarında değil yatırıma dönük araçlarda olduğunu söyledi. Türkiye'nin ortalama 7.8 büyüme hızını yakaladığına işaret eden Erdoğan, iktidarın diğer projeleri hakkında da bilgi verdi. BARDAĞIN BOŞ TARAFI GÜNDEME GETİRİLİYOR Erdoğan, Köy-Des Projesi ile ilköğretim ve yükseköğretimdeki öğrencilerin desteklenmesi için yapılan yardımlara değindi. Sağlık alanında atılan adımları da anlatan Erdoğan, halkın yanında bir iktidar olduklarını söyledi. Erdoğan, eskiden bardağın altında bir parmak su bulunduğunu, bugün ise 4 parmak olduğunu ama buna rağmen dolu tarafın değil, boş kalan bir parmağın gündeme getirildiğini ifade etti. Bunların hortumların kesilmesinden kaynaklandığını kaydeden Erdoğan, kendi iktidarlarından önce 22 bankanın fona devredildiğini, bunun maliyetinin 46 milyar dolar olduğunu belirtti. Erdoğan, bu rakamın bugünkü değerinin bazılarına göre 100, bazılarına göre ise 120 milyar dolar olduğunu ifade ederek, kendi dönemlerinde bir tek bankanın bile fona devredilmediğini, bankaların artık kar yaptığını söyledi. PARA CIVA GİBİDİR Başbakan Erdoğan, kendilerine ''Niye bankaları satıyorsunuz?'' sorusunun yöneltilip eleştirildiklerini belirterek, şöyle konuştu: ''Yabancılar 'buralara yatırım yaparsam riski üstlenen kim, bu bankaları niye yabancılara satıyorsunuz?' diyorlar. Onu da söyleyeyim: Yabancı burada gelip yatırım yaparsa riski üstlenen yabancı... Niye? Kendisi için farklı bir ülkede gidiyor, yatırım yapıyor. Ama tek düşüncesi ne? Diyor ki, 'Ben Türkiye'ye güveniyorum. Ben Türkiye'deki siyasete güveniyorum. Onun için bu yatırımı gidip o ülkede yaparım' diyor. Bu işin bu şekilde milliyetçiliği olmaz. Bu, oyun içinde oyun taktiğidir. Para cıva gibidir. Kendisi için uygun şartı nerede bulursa oraya kaçar. Bankacılık sisteminin olmadığı bir ülkede siz ne ithalatı ne ihracatı konuşabilirsiniz. Bu sistem olacak. Bu sistemin içerisine uluslararası küresel sermaye de gelecek. Geldiği zaman bu Türkiye'yi zayıflatmaz. Türkiye'yi güçlendirir. Adam 1-2 milyar dolarla gelmiyor, 4-5 milyar dolarla buraya yatırım yapıyor. Bunlar hatırına mı, keyfine mi geliyor? Tabii ki, para kazanmaya geliyor. Şimdi siz kalkıp farklı bir ülkeye yatırım yapsanız, onların hayrına böyle bir şey yapar mısınız? Önce kendini düşüneceksin. Tabii ki, onlar da kendilerini düşünecek. Onun için biz ne diyoruz, 'kazan, kazan.' Sen de kazanacaksın.'' İsmini vermek istemediği yabancı bir firmanın Türkiye'de bir banka satın aldığını ve şubeler açtığını, 5 bin kişiye de istihdam yarattığını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Yetişmiş, üniversiteli yavrularımıza istihdam yapılıyor. Bunları da göreceğiz. Geliyor, yatırım yapıyor'' dedi. Özelleştirmeye de değinen Erdoğan, para kazananın da kazanmayanın da özelleştiğini dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Geliyor, buradaki bir fabrikamızı özelleştirmeden satın alıyor. 'Efendim işte özelleştirmeden satın aldı'... E alsın. 'Onlar zaten kazanıyordu'. Kazananı da alan var kazanmayanı da alan var ama kazananı özel sektör ile özelleştirmeyle alıyorsa küresel sermaye, kazancından bana vergi verecek mi, verecek. Orada çalıştırdığı işçim için SSK primlerini ödeyecek mi, ödeyecek. Bunlar bizim hazinemize girmiyor mu, giriyor. Bunları anlamak mümkün değil. Bunlar hala 30-40 yıl öncesinde kalmışlar. Bak komünistler bile değişti, bizimkiler hala değişmedi. Varsın değişmesinler, benim milletim zaten onlara prim vermiyor. Çünkü benim milletim dünya ile yarış istiyor ve biz bu yarışı yapacağız. İnşallah Türkiyemizi de muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkaracağız. Burası bize yakışmıyor. İnşallah 2012'de milli geliri 10 bin dolara çıkaracağız. Hedefimiz o. Zaten 2013'de bu seviyenin üzerine çıkarsak Türkiye'yi kimse tutamaz.
<< Önceki Haber 'Katil zanlısının yakalanması ders olsun' Sonraki Haber >>

Haber Etiketleri:
ÖNE ÇIKAN HABERLER