Ergenekon davasının dünkü duruşmasında
Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Serhan Bolluk
savunma yaptı. Bolluk’un
Susurluk kazasında çıkan
belgeleri 1.5 ay öncesinden dergilerinde yayınladıklarını iddia etmesi üzerine söz alan
Sami Hoştan, 3
Kasım 1996’da kazayı haber alır almaz olay yerine gittiğini, Çatlı’nın cenazesini alarak gömenin kendisi olduğunu söyledi.
Hoştan, “
Çanta da bende. Karar günü size teslim edeceğim” dedi. Mahkeme Başkanı’nın “Çanta boş mu?” diye sordu. Hoştan da “Boş” diye
cevap verdi. Hoştan, çantanın içinde Çatlı’nın kızına ait bir kolye, arabasının satılmasından dolayı 26 bin Mark para olduğunu, bunları da aileye teslim ettiğini bildirdi.
Hoştan, çantanın içinde herhangi bir belge ve bilginin bulunmadığını öne sürerek, böyle bir belge ya da bilgi bulunması halinde bundan mutlaka haberinin olacağını sözlerine ekledi.
Bolluk’un çabası
Çapraz
sorgu bittikten sonra Adnan Akfırat ayağa kalkarak “Susurluk’ta çıkan belgeleri 1.5 ay öncesinden yazdığınızı söylüyorsunuz. Hoştan ise çantanın kendisinde olduğunu ve hiçbir gizli bilgi ve belge olmadığını söyledi. 1.5 ay öncesinden hangi bilgilerin haberini yaptınız?” sorusunu yöneltmesi üzerine, Serhan Bolluk, “Çatlı’nın Mehmet Özbay sahte kimliği ile dolaştığını yazdık” dedi.
Savcı Nihat Taşkın ise Bolluk’a “Siz Aydınlık’ın yaptığı yayınlarla Susurluk kazasının aydınlandığını söylüyorsunuz.
Tuncay Güney, Susurluk haberlerinde bazı yanlı basın kuruluşlarının kasten
Veli Küçük adını kullanmadığını söylüyor. Siz haberlerinizde Küçük’ten bahsettiniz mi?” diye sordu. Bolluk, bu soruya, “Bizim bildiğimiz Küçük’ün Susurluk ile ilgisinin olmadığı şeklindeydi. Olayla ilgisi olanları detaylı bir şekilde yazdık” diye cevap verdi.
Ergenekon iddianamesine göre Veli Küçük saklıyor
Ergenekon iddianamesinde,
Tuncay Güney’in ifadelerinden alıntılar yapılarak oluşturulan iddialar arasında, Susurluk kazası sonrası
Abdullah Çatlı’nın kaybolan çantasının Drej Ali lakaplı olan ve Veli Küçük ile yakın ilişkisi olan Ali Yasak tarafından alınarak Veli Küçük’e verildiği yer alıyordu.
Ergenekon davasında yaptığı savunmasında da Sami Hoştan’ın
suç örgütü li
deri olduğunu kabul etmediğini söyleyen Veli Küçük’ün olay sonrasında
“Allahtan biz o çantayı şey yaptık, eğer çanta başkalarının eline geçseydi mahvolurduk, bizi bertaraf ederlerdi” dediği de ileri sürülüyordu.
Kırcı, “Onu bulurlarsa Susurluk çözülür” demişti
Haluk Kırcı,
İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’nde 12 Ocak 1999 günü verdiği ifadede, Çatlı’nın kayıp çantası ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermişti. Kırcı, Çatlı’nın kayıp çantasını şöyle anlatmıştı:
“Bu çanta, Çatlı’nın sürekli yanında taşıdığı, yanından hiç ayırmadığı bir çantaydı. İçinde Mikro Uzi marka bir silah, telefon fihristi, şahsi belgeleri ve günlük benzeri bir defteri vardı. Bordo kaplı telefon fihristinde bütün ilişkilerini yansıtan telefon numaraları yazılıydı. Çanta ise şifreli ve kahverengi deri kaplıydı. Bu çanta kazadan sonra kayboldu. Eğer çanta bulunursa Susurluk çözülür. Çatlı bütün ilişkilerini o defterine yazıyordu.”BUGÜN