Türkiye artık bu senaryoyu ezberledi. Dini sloganlar, bazı karanlık eller tarafından, göz önündeki mekanlara veya kişilere yapılan saldırıların fon müziği haline getirildi.
İlk akla gelen hadise
Danıştay saldırısı.
Tansel Çölaşan'ın yaptığı bu açıklama bizzat olayı yaşayanlar tarafından yalanlandı. Ancak tutmayan bu senaro daha pek çok kez vatandaşa yutturulmaya çalışıldı.
Zirve Katliamının perde arkasındaki karanlık eller yeni yeni ortaya çıkarken Adana'da bu toplumsal hafızayı canlandıran bir olay daha yaşandı.
Anadolu Katolik Kilisesi Episkoposu Luigi
Padovese 3 Haziran 2010 tarihinde öldürülmüştü. Ve kilisede onun yerine vekalet eden Rahip Farancis Dondü tarafından yönetilecek Paskalya ayini için
hazırlık yapılıyordu. Tam cemaat dağıldıktan sonra 26 yaşlarında iki
genç kiliseyi bastı. Ellerindeki bıçaklarla içeri giren şahıslar iddialara göre bir yandan
tekbir getirip bir yandan da kilisedeki ikonaları kırdı.
Olayın tuhaf yanı güvenlik güçlerinin kiliseye gelip iki şahsı gözaltına almasıyla ortaya çıktı.
Kendilerine misyonerlik yaptırılmaya çalışıldığını iddia eden ve "biz müslümanız" diyerek ortalığı birbirine katan iki kişi alkollü çıktı. Dahası gözaltına alınan şahıslar "kasten adam yaralamak" suçundan da sabıkalıydı.
Kilise'ye yönelik saldırının Beyoğlu'ndaki
Musevi Mezarlığının
hedef alındığı provokatif eylemden sadece birkaç gün sonra gerçekleşmesi ayrıca dikkat çekiciydi.
Saldırının iki zanlısı ifadelerinin alınmasından sonra adliyeye sevkedilecek.