Ankara’da edindiğim en önemli izlenim şu: Başta AKP’liler olmak üzere herkes partinin kapatılacağına ve birçok kişiye de 5 yıl
siyaset yasağı geleceğine inanıyor. Sorun, kapatmadan sonra ne olacağı.
Gördüğüm şu ki; AKP bu süreçte tek
vücut gibi davransa da durum hiç de öyle değil. Parti kapatıldığı an içerde büyük kargaşa çıkacağı ve ciddi bölünmelerin yaşanacağı görülüyor. İşte bu nedenle bazı isimler şimdiden harekete geçmiş durumda. Bir taraftan “lidere ve partiye bağlılık” nutukları atarken öte taraftan “yeni durumdan vazife çıkarma” planları yapıyorlar.
Bu aşamada herkes bir “meçhul
bakandan” söz ediyor. Bu bakan
yabancı basına “parti kapatılacak, Tayyip Bey’e
yasak gelecek” açıklaması yapan bakan. Kim olduğu üzerinde rivayetler var.
Şimdi bu “meçhul bakanın” başka icraatlarından söz etmek istiyorum. Bu bakan neredeyse günün her saati “etkili” çevrelerle ilişki halinde. AKP’nin kapatılmasından sonra “başbakanlık” beklediği artık sır değil.
Verilen söz şu: “Tayyip Bey’in dikiş tutturması artık çok zor. Doğru olan partiyi kapatmadan sorumlulara ceza vermektir. Partiyi bırakın biz götürelim. Dağılmadan, Tayyip Bey ve ekibi gibi ortamı germeden sistemi tekrar rayına oturtalım. Bu güç bende var.”
Bu bakanın, eski konumu gereği
Tayyip Erdoğan ve yasak getirilmesi istenen kişilerle ilgili çok sayıda suç ve yolsuzluk dosyasını elinde tuttuğu söyleniyor. Hatta bunların bazılarının
servis edildiği bile iddialar arasında.
Yine bu bakan konumu gereği Tayyip Erdoğan’la çok rahat irtibat kurabildiği için, hukuki konularda hata yapmasına da yol açıyor. Örneğin bu bakanın
Anayasa Mahkemesi’nin
türban konusunda aldığı kararın tam aksini alacağı konusunda Tayyip Erdoğan’ı ikna ettiği ve Erdoğan’ın karara çok hazırlıksız yakalandığı söyleniyor.
Bu arada bir saptama;
Cemil Çiçek Anayasa Mahkemesi’nin karar süresini çok uzatmamasını istedi. Herhalde “Bitirin şu işi de Başbakanlığı bir an önce devralalım” demek istiyor.
CAN ATAKLI- VATAN