Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (
TMSF) Başkanı
Ahmet Ertürk,
ihale modellerinin çok şeffaf ve
rekabetçi olduğunu belirterek, "Biz kimseyi kolundan tutup zorla ihaleye (ATV-
Sabah) sokmadık. İş adamlarını zorla ihaleye sokmak gibi bir yetkimiz henüz yok" dedi.
Mimar ve Mühendisler Grubunun
Aralık ayı çalışma toplantısına katılan Ertürk, burada yaptığı "Türkiye'de bankacılık krizleri" konulu konuşmasının ardından katılımcıların ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Ertürk, ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü ihalesine ilişkin sorular üzerine, görevleri gereği bu ihalede iyi bir
satış yapmak durumunda olduklarını ve iyi bir satış yaptıklarını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Biz kimseyi kolundan tutup zorla ihaleye sokmadık. TMSF'nin çok yetkileri var, ama bu yetkiyi henüz bize vermediler. İş adamlarını zorla ihaleye sokmak gibi bir yetkimiz henüz yok. Bu yetkiyi verirlerse onu da yapardık. Bizim ihale modelimiz çok şeffaf, çok rekabetçi bir model. Bütün toplumun gözü önünde çalışıldı. Bütün yatırımcıların ilgisi başından itibaren çok vardı. Ama her biri, farklı farklı sebeplerle ihaleye katılmadı. Tek katılımcıyla ihale yapıldı. Ama tek katılımcı olması, ihale sürecinin şeffaflığını ve rekabetçi niteliğini asla bozmaz. Tabii ki koyduğumuz muhammen değerin altında bir
fiyat olsaydı bu ihaleyi iptal ederdik. Muhammen bedeli bulduktan sonra, bizim şartnamemize uygun bir yapı oluştuktan sonra, bizim ihaleyi iptal etmemizin bir sebebi yok."
-"ALACAKLARA ÖDEMEDEN SONRA NE KALACAK, ÇALIŞMA YAPIYORUZ"-
Ahmet Ertürk, ihalede tek teklifi veren
Çalık Grubu ile ilgili incelemeyi yapmak üzere dosyayı
Rekabet Kurulu ve RTÜK'e gönderdiklerini hatırlatarak, iki kurumun Çalık Grubunun bu varlığa sahip olup olmamasıyla ilgili araştırmalarını yapacağını ve nihai onaylarını verdikten sonra TMSF olarak teslim etme sürecini başlatacaklarını aktardı.
TMSF'nin el koyduğu varlıklarla ilgili çok sayıda
küçük yatırımcının
mağdur olduğuna ve bu mağdurların pay istediklerine dikkat çeken Ertürk, ancak öncelikli hak sahiplerinin alacaklarını almadan ortaklara herhangi bir pay vermenin mümkün olmadığını, çok sayıdaki mağdurun bu nedenle çözüm beklediğini söyledi.
ATV-Sabah için de bu konuda bir
çözüm arayışı içinde olduklarını ve bunun çözümü için çalışmaların sürdüğünü bildiren Ertürk, "Elde ettiğimiz muhammen rakam, bize nasıl bir çözüm imkanı getirecek onu bilmiyoruz. Öncelikli alacaklar var, biz varız,
Maliye var. Bunlar ödendikten sonra, alacaklara ödemeden sonra ortada ne kalacak onun için çalışma yapıyoruz. Küçük ortak meselesi, bizim hep ilgi duyduğumuz ve çalışma yapmaya devam ettiğimiz bir konu" dedi.
-"TMSF, BU TOPLUMA LAZIM"-
Türkiye'de geçmişte
sermaye piyasalarında ve bankacılıkta yaşananlar nedeniyle gerekli derslerin alındığını, bankacılık sektörünün şu anda çok sıkı denetim ve gözetim altında çalıştığını ifade eden Ertürk, son zamanlarda "Bütün bunlar iyi olduktan sonra TMSF'ye ihtiyaç kalmıyor" şeklinde tartışmalar olduğunu ve yetkilerinin azaltılması gerektiği yönünde görüşler bulunduğunu, ancak yetkilerin kimi neden rahatsız ettiğini anlayamadığını söyledi.
Ertürk, TMSF'nin bu topluma "lazım" bir kurum olduğunu dile getirerek, "Yeri geldiğinde iş yapacaktır, yeri geldiğinde de buna ihtiyaç vardır. Tahsil işini tamamladıktan sonra, bütün yapacağı iş
mevduat sigorta fonu yönetmek ve bankaları o açıdan gözetmektir. Onun dışında işi olmayacaktır. Fakat yarın herhangi bir finansal deprem olduğunda TMSF, yine akut gibi en hızlı şekilde müdahale etmek için hazır tetikte bekleyen bir kurum olarak çalışacaktır. Buna da toplumun ihtiyacı vardır" görüşünü aktardı.
-"KAMU KURUMU OLMANIN KISITLAMASI ALTINDA ÇALIŞIYORUZ"-
TMSF olarak bugüne kadar 15 milyar doların üzerinde bir tahsilat ve Hazineye 13 milyar doların üzerinde bir kaynak aktarımının söz konusu olduğuna değinen Ertürk, kurumun, bir kamu kurumu olmanın çok sayıdaki kısıtlaması altında çalıştığını söyledi.
Geçmişte yayınlanan bir genelgenin TMSF içinde sadece tek telefonun
yurt dışına açık olmasını emrettiğini kaydeden Ertürk, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz dünyada 50 milyar dolarlık
dava takip eden bir müessesiyiz. 50 milyar dolarlık dava takip ediyoruz ve sadece başkanın odasındaki telefonun yurt dışına açık olması gibi bir garabetle karşı karşıya kalıyoruz. Elimizdeki araçları satıp,
yerli araca binmemiz emredildi. Bir tarafta Türkiye'ye
yabancı sermaye hikayeleri anlatılıyor, ama bir taraftan da kamuya yerli araca binin deniyor. Bunlar çok ciddi şeyler. Siz burada gülüyorsunuz, ama bir orada ağlıyoruz. Bir telefonu daha açmışsanız ve o telefondan bir konuşma yapmışsanız, genelgeye aykırılıktan dolayı bütün başarılarımızın bir kalemde silinebilir."
-"50 YTL'LİK YEMEK FATURASI NEDENİYLE KARİYERİ SİLİNEBİLİYOR"-
Kamuda iş yapmanın büyük risk almak demek olduğunu ifade eden Ertürk, "Ankara'da birçok üst görevlinin odasında bir
tabela vardır, (Devlete
hizmet cezasız kalmaz) diye... Ya da kafalarında vardır. 15 milyar dolarlık tahsilat, hem de bunu kendi inisiyatifinizle yapıyorsunuz. Olağanüstü araştırma, tehlikeli iş yapmışsınız. Bunlar bir tarafa, 50 YTL'lik yemek veya 100 YTL'lik benzin faturası gibi nedenlerden dolayı bir kamu görevlisinin bütün kariyeri bir anda silinebiliyor. Devlete hizmet cezasız kalmaz... Bu slogan ve durumlar, kamuda iş görme arzusunu ve cesaretini de kırıyor" diye konuştu.
Ahmet Ertürk, kendisine çok sık "Yarın birisi sana hesabını sorar diye düşünmüyor musun?" diye sorduklarını anlatarak, şöyle devam etti:
"Siz bir yöneticiye (niye sorumluluk, risk almıyorsun) diye sorduğunuzda, size bir çok örnek anlatacaktır. Geçmişte bir
takım sorumluluk üstlenip başına bela gelen bürokratı anlatacaktır. Bunların hepsi doğru. Ama bunların hepsinin doğru olması, sizin sorumluluk alarak görevinizi hakkıyla yerine getirmenize engel olmamalı. Biz bunu da yıktık. Ankara'ya ne zaman gitsem dostlarımın bu şekildeki tavsiyelerine muhatap kalıyorum. Bir gün başına bela gelir, bir gün gelir size
hesap sorarlar diye... Ben de diyorum ki, bugün yaptığımız işler yanlış işlerse, tabii ki bunu bunun hesabını vermeye hazırız. Ama yaptığımız işler doğru işlerse, toplumun menfaatine işlerse ve bir gün bunları yaptığımız için hesap sorulacaksa zaten toplumun hepsi o gün hapı yutmuş demektir. Bir gün iyi işler yapıldı diye kamu görevlilerine hesap sorulacaksa, o gün toplumun hepsinin onlara sahip çıkması lazım."
-"3 MİLYAR DOLARIN ÜZERİNDE FON YÖNETİYORUZ"-
Gelişmiş ülkelerde son dönemlerde yaşanan finansal sorunlara işaret eden Ertürk, Türkiye'nin de her zaman hazırlıklı olması gerektiğini vurgulayarak, "Nasıl deprem olmaz, şu gün, şu tarihte olur diyemiyoruz ve bir gün olursa diye ona hazırlıklı olmamız gerekiyorsa, bankacılıkta da tamamen o mantıkla hareket ediyoruz. Herhangi bankacılık krizi ya da münferit bankacılık sorunlarına iki yönden hazırlıklıyız. Biri mevduat sahibinin güvenini ayakta tutacak bir fon büyüklüğü oluşturmak ki, tahsilat işi dışında şu anda bizim yönettiğimiz 3 milyar doların üzerinde fon var. Bir de herhangi bir bankacılık olayında en hızlı şekilde müdahale edecek altyapıyı kurmak. Bu konuda da hazırız ve her türlü tedbiri almış durumdayız" diye konuştu.
-"DAVALARDAN BİRİNDE KENDİMİ MANİFESTO İLE SAVUNMAK İSTERİM"-
Kendisi hakkında açılan davalarla ilgili olarak da Ertürk, bu konuda çok sayıda kişisel davasının olduğunu belirterek, "Bunlar borçlular, bazı politikacılar, gazeteci olmayan köşe yazarları. Eski bürokratlar var köşeleri tutmuş. Bunların eleştirilerine tahammül edemiyorum.
Gazeteci olmayan bürokrat kökenli, iş adamı diyebileceğim bazı
köşe yazarı diyemeyeceğim, köşe tutuculara tepki gösteriyorum. O mahkemelerden birinde kendimi manifestoylo savunmak isterim. Herkes görsün geçmişteki yolsuzlukları, pislikleri" diye konuştu.
TMSF'nin yaptığı işlerle ilgili çok sayıda isimsiz ihbar mektuplarının savcılığa gittiğini ifade eden Ertürk, hiçbir dayanağı olmayan bu iddialara kamu kurumlarının ciddiyetle yaklaşması gerektiğini, savcıların kendilerine gelen iddiaları önce araştırıp sonra soruşturması gerektiğini söyledi.
Ahmet Ertürk, Şevket
Demirel'e ait şirketlere el konulmasıyla ilgili dava sürecine ilişkin bir soru üzerine, dosyayla ilgili hukuki ihtilafın devam ettiğini hatırlatarak, "Orada iki şirketin ciddi yatırıma ihtiyacı var. Biri enerjiyle ilgili,
baraj yapılması gerekiyor. Diğeri Orma ile ilgili. Sizin aracılığınızla Demirel ailesine sesleniyorum; gelin, aramızdaki hukuki ihtilaf devam etsin ama, masaya oturalım, bu şirketlerin yatırım konusunu görüşelim" dedi.
AA