İbretlik bir tablo
Alkışlar
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine! Tebrikler 'öteki'nin
özgürlük mücadelesine
destek verene! Lütfen
Boğaziçi Üniversitesi'nin tarihine nakşedilecek o güzel fotoğrafa bir daha bakın. Başörtülü öğrencilere karşı yürütülen kaba saba uygulamayı içine sindiremeyen
gençler bir araya gelmiş ve okula birlikte giriyor.
Saçları omuzlarına inmiş genç erkekler, başı açık genç kızlar. Civciv sarısı saçları ve kot pantolonuyla alkış tutan gençler ne demek istiyor acaba? Aferin çocuklar! Siyasetçilerin yapamadığını yaptınız. Gazeteciler de sizin kadar cesur olamadı. Sivil
toplum adına mangalda kül bırakmayan bazı
darbe yandaşlarının zaten sizin ufkunuza erişmesi mümkün değildi...
Dün ve önceki gün gazetelere yansıyan (bazı gazetelere yansımayan ve asla yansımayacak olan)
dayanışma fotoğrafını niçin önemsiyorum biliyor musunuz? Bu memlekette müzminleşmiş bazı problemler var ve o problemi ancak 'öteki'nin ortaya koyacağı empati kültürü çözebilir.
Başörtüsü bunların liste başında gelir. Başörtüsünü, başörtüsüzlerin insaf ve izanı olmadan çözmek çok zor. Başı açık insanımız diyecek ki: "Yeter be kardeşim! Benim problem yapmadığım bir meseleyi senin
kriz haline getirmeye ne hakkın var! Ve bizi ayrıştırma cesaretini sana kim verdi!'' Bu feryat, kasvet dolu kalpleri intibaha getirmeden bu sorun tam anlamıyla çözülmez. O yüzden hep kızarım
Cumhuriyet mitinglerine katılanların keskin ucuna. Eğer samimi olsalardı başörtülü çocukları da yanlarına alırlar; duydukları 'endişe'yi onlarla paylaşırlardı. Anıtkabir'i ziyaret etmek isteyen başörtülüleri dövmeye yeltenen azgın bir topluluğun toplumsal barışa katkı sağlaması mümkün mü?..
Aynı durum başı açık insanımız için de geçerli. Bir insan kendi iradesiyle böyle bir
tercih yapmışsa, kimin haddine ki ona
baskı uygulasın. Hangi mantıkla, hangi insafla, hangi vicdanla. Başı açık bir bayana yapılan her türlü baskıyı bertaraf etmek başı kapalı insanlara düşer. Oruçlu insana saygı, insana saygının gereğidir. Oruçsuz insana yapılacak en
küçük saygısızlığın karşısında dimdik durması gerekenler de bizzat oruçlu insanların kendileridir. Hayatı paylaşmak, sosyal barışı devam ettirmek ancak karşılıklı saygıyla mümkündür çünkü...
Sadece başörtüsü meselesi değil; temel hak ve özgürlük konularında, ya da müzminleşmiş sorunların çözümü noktasında 'karşı taraf'la empati yapılmadıkça bu
ülkenin hiçbir problemi çözüme kavuşturulamaz. Mesela
başörtüsü sorunu AK Parti'den daha çok
CHP'nin meselesi haline gelmedikçe
siyaset rüştünü ispat etmiş sayılmaz. Ve CHP, başörtülü çocuklara kapılarını kapadığı sürece eski
tüfek komünist partilerine mahsus politbüro kasvetinden de kurtulamaz.
Bu ülkede '
Kürt sorunu' varsa bu meseleyi sadece Kürt aydınına
havale etmek yanlıştır ve meseleyi kördüğüm yapmaktan başka bir şey değildir. Demokrat ve cesur Türk aydını konuya kuşatıcı bir nazarla yaklaşacak ki testi kırılmadan bu ülke mesafe alabilsin. Testi kırıldıktan sonra içinde ab-ı Kevser bile taşısanız önemi kalmıyor çünkü.
Alevilik konusu da öyle. Bazı art niyetli insanlar Aleviliği başka bir dinmiş gibi sunuyor ve şahsi çıkarları uğruna ayrılığı, hatta düşmanlığı körüklemek istiyor. Bu tehlikeyi bertaraf etme sorumluluğunu sadece duyarlı ve tutarlı Alevilerin omuzlarına yüklemek yanlış olur. Sünniler de 'Ben buradayım, senin temel hak ve özgürlüklerin konusunda sana destek çıkmak benim görevim' demedikçe muhtemel bir mezhep kavgasının (
Allah korusun) önüne geçemezsiniz.
Boğaziçi'nin parlak zekâlı gençleri 'öteki'ni anlama ve ona destek olma konusunda aydınlık bir kapı araladı. Bu köklü üniversiteye yakışan da buydu.
Okul karakterine ve tarihine ters düşen tek portre maalesef çiçeği burnunda Rektör Kadri Özçaldıran Bey'dir. Yazılanlar doğruysa Sayın Rektör başörtülü çocuklara zoraki
imza attırıyor, kapıya korumalar yerleştiriyor, barikatlar kurduruyor. Beyefendi, orası Türkiye'nin en seçkin ve en özgür üniversitesi; babanızın çiftliği değil! Hele engizisyon mahkemesi hiç değil! Okul tarihini unuttun diyelim; insan
döner öğrencilerine bakar ve utanır!
EKREM DUMANLI/ZAMAN